GECENİN SİSİNİ DAĞITAN KORNA SESLERİ


                        
Cumartesi günü (dün) sis, İstanbul Boğazı’nı bir yorgan gibi örtmüştü. Göz gözü görmüyordu. Deniz ulaşımı kesilmiş, kent içi ulaşım felce uğramıştı adeta. Boğaz’dan ayrılıp kentin iç kısımlarına gidince sisten eser yoktu. Gecenin ilerleyen saatlerinde sis, tüm kenti kaplamıştı. Evimizin önünden geçen caddede gecenin geç saatleri olmasına karşın sis yüzünden trafik karmaşası vardı. Görüş mesafesi gittikçe düşmekteydi. Karşımızda bulunan binaları seçmekte güçlük çekmekteydik.
 Sis, insan ruhuna karamsarlık yüklemekteydi. Gece, kentin üstüne bir kâbus gibi çökmüştü. Böyle zamanlar, insanların birçoğunda karamsarlığın yarattığı umutsuzluk duygusunu egemen kılar. Gecenin karanlığı daha koyulaşır. İnsanın ışık, aydınlık özlemi daha çok artar.
Evde konuklarımız var. Çay içip söyleşemiyoruz. Çünkü herkes dizi izlemekte. Çocuklar, baharda toplaşıp cıvıldaşan kuşlar gibi koşuşturmaktalar salondan odalara. Kafesteki kuşlar gibi kanat çırpmaktalar daracık alanda. Ne gecenin sisi, karanlığı ne de salondaki televizyonun hoparlöründen çıkan bağrışmalar onları etkileyebiliyor. Onlar, bedenlerinin yüzlerce katı umutla yüklüler. Onların umudunu, hiçbir olumsuzluk kolay kolay söndüremez. Ben de çocukların umudundan esinlenmiş olmalıyım seslere kulak tıkayıp bir şeyler okumaya çalışıyorum.
Tam da okumaya dalmışken korna sesleriyle irkildim. Yerimden kalkıp balkona çıktım. Türk bayraklarıyla donatılmış uzun bir araba konvoyu… “En büyük asker, bizim asker!” seslerine karışan araba kornaları gecenin karanlığını, sisini bir bıçak gibi yırtmakta. Birinci konvoy gecenin karanlığında kayboldu. Sesler kulaklarımda çınlamakta. Arkasından bir konvoy daha… Konvoylar aralıklarla geçmekte. Umutlar, gecenin sisini yok ediyor. Karanlık aydınlanıyor. Yüreğimde bir güneş doğuyor.
Gecenin ilerleyen saatinde yatağıma giriyorum. Kendi kendime “Bu millet yenilmez. Bu devlet bölünüp yıkılmaz.” diyorum defalarca. Türkiye savaşta ve gençlerimiz güle oynaya asker gitmekte, vatan görevine koşmaktalar.
Sabah erkenden kalktım. Sabahın serinliğine aldırmadan doğuya bakan balkonumuza çıktım. Sis dağılmış, güneş ufukta yükseliyordu. Güneşle birlikte umutsuzluk dağılmış, ülkem umutla dolmuştu.
Balkondan içeri giriyorum çay demlemek için. Çayın kokusu mutfağı doldururken avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum: “En büyük asker, bizim asker!” diye…
                                                                       Adil Hacıömeroğlu
                                                                       11 Mart 2018

1 yorum:

  1. Değerli Adil öğretmenim ,

    Anlatımınızla bende konvoyu uğurladım , ruhunuza , yüreğinize sağlık👏👏🇹🇷🇹🇷
    Asker uğurlama, Türk kültüründe, gençlerin askere gitmeden önce aileleri ve arkadaşlarıyla birlikte gerçekleştirdikleri geleneksel bir etkinliktir. Genellikle coşkulu, duygusal ve sosyal bir atmosferde gerçekleşir. Bu tören, asker adaylarının vatani görevlerini yerine getirmek üzere yola çıkmadan önce yapılan veda anlamı taşır.
    Asker uğurlama etkinlikleri, köylerden şehirlere kadar her yerde farklı şekillerde yapılabilir, Asker uğurlama etkinliği, duygusal anların yaşandığı, bazen gözyaşlarının döküldüğü bir veda ile sona erer. Aile üyeleri, asker adayına son bir kez sarılır ve yolcu ederler.
    Asker uğurlama, Türk toplumunda hem bir kutlama hem de bir ayrılık anı olduğundan, sosyal dayanışmanın ve aile bağlarının güçlü bir şekilde hissedildiği özel bir gelenektir.Her Türk genci isteyerek severek gider.Bir oğlum vatani görevini yaptı , inşallah diğerine de nasip olacak .🙏🏻🇹🇷🇹🇷Askarlerimşz Allaha emanet, ayaklarına taş değmesin .Sağolunuz.Saygılarımla.🙏🏻Fulya Kırımoğlu👩

    YanıtlaSil