Bayramlarda
kapı kapı dolaşıp el öperek para ya da başka bir şey almayı oldum olası
sevmem. Zaten köy enstitülü babam, kardeşlerim ve bana bunu çok küçük yaşlarda yasaklamıştı. Hem de gerekçelerini anlatarak… Bu nedenle çocukluğum boyunca
yaşlıları bayramlarda ziyaret edip onların gönlünü aldım. Ancak onların
verdikleri paraları asla kabul etmedim. Bayramlarını kutladığımız kişilerin aşırı
ısrarlarına karşın verdikleri paraları kibarca reddederdik. Babam: “Emek
harcamadığınız, hakkınız olmayan paraya el sürmeyeceksiniz.” derdi ısrarla.
Ancak ikram edilen şeker, meyve ya da kuruyemişlerden bir tane alır teşekkür
ederdik.
Bayramlarda
çocukları sevindirmek çok güzel bir şey… İnsanların özel günlerde birbirlerine
armağanlar vermeleri hem bireyler arasındaki ilişkileri geliştirmede hem de
toplumsal dayanışmayı güçlendirmede önemli rol oynadığı kanısındayım. Ancak
çocukları kapı kapı dolaştırmanın yanlışlığı da ortada. Küçük yaştaki bireylere
el avuç açtırmak, onları gelecekteki davranışlarını da belirlemekte.
İsabey…
Denizli’nin Çal İlçesine bağlı bir kasaba… Selçuklular döneminin akıncılarınca
kurulmuş. Kasabaya, Selçuklu beylerinden İsa Bey’in adı verilmiş. Ancak eski
uygarlıkların da izlerine rastlamak olanaklı. Okumuş yazmışı oldukça çok. İsabey
halkı, modern yaşama uyum sağlamakla birlikte geleneklerini de korumakta.
İsabey’de
yüzyılları aşıp gelen ve modern yaşamın yok edemediği bir gelenek var. Arife…
Arife
gününden önceki gece çocuklar yıkanır. Arife sabahı, çocuklar bayramlık
giysilerini giyerler. Kasabanın her mahallesinde bulunan alanlarda toplanırlar.
Alanın bir kenarında dizilirler. (Son zamanlarda kasaba çok göç verdiğinden ve
nüfus planlaması gereği az çocuk yapıldığı için çocuk sayısı oldukça
azaldığından bu toplanmalar yalnızca belediyenin önünde yapılmakta.) Toplanan
çocukların boyunlarında ya da ellerinde küçük torbalar asılıdır. Bazı çocuklar
ise torba yerine kutu getirirler yanlarında.
Büyükler,
sabah erkenden bayramlık kıyafetleriyle önce mezarlık ziyareti yaparlar.
Ziyaretten sonra ivedilikle mahallelerine dönerler. Çünkü onları bekleyen
çocuklar vardır. Yazın sıcağında, kışın ayazında çocukları bekletmemek gerek.
Kimi kasaba bakkallarından şeker, çikolata, bisküvi… gibi çocukların sevdiği
şeyler alırlar. Kimileri ise evlerinden meyve ve kuruyemişler getirirler. Bazı
evlerde akşamdan ocaklar yakılır bazlama ve katmer için. Pişirilen bazlamalar,
katmerler çocukların yiyeceği ölçülerde bölünür. Çocuklar arasında ayrım
yapmadan sırayla hepsinin torbasına ya da kutusuna şekerler, çikolatalar,
bisküviler, elmalar, armutlar, bademler, cevizler, fıstıklar, kuru üzümler,
bazlamalar, katmerler… eşit olarak dağıtılır.
Ne
büyükler ne de küçükler törenin ciddiyetini bozar. Her şey büyük bir
ağırbaşlılık içinde yapılır. Elleri dopdolu gelen büyüklerin yanına koşan,
biriken çocuk olmaz. Bağırıp çağırana da rastlanmaz. Verilenlerden bir tane
olsun fazla isteyen çıkmaz. Armağan dağıtanların başına üşüşülmez. Dağıtıcılar
sağından, solundan, önünden, arkasından çekiştirilmez. Çocuklarda yoksul olsun,
varsıl olsun olağanüstü ölçüde bir tok gözlülük vardır. Büyüklerde de belirgin
bir adalet duygusu.
Arife’de,
çocuklara armağan verilirken ilgi çeken en önemli şey, burada el öpmenin
olmaması. Çocukların dilinden yalnızca “Sağolun!” sözü işitilir. Burada boyun
bükme, yalvarma, diliyle olmasa bile bakışlarıyla el avuç açma yok!
Sekizinci
sınıfı İsabey Ortaokulunda okudum. Ayrıca bazı bayramlarda Ailecek dedemi
ziyarete geldiğimizden birkaç Arife’ye tanık oldum. Bu da benim için
ayrıcalıklı, büyük bir mutluluk…
Son
yıllarda Arife’de çocuklara kalem, defter, silgi, oyuncak… gibi armağanlar da
verilmekte. Böylece Arife’de dağıtılanlar da çağa ayak uydurmakta.
Arife
akşamı, çocuklar topladıkları çalı çırpı, odunlarla büyük bir ateş yakar. Bir
derenin iki yanında bulunan Mozalar ve Serdarlar mahallelerinin çocukları iki
takım oluştururlardı. Tanar ateşi her iki yanda da yakılır. Hangi ateşin daha
çok alev çıkardığına bakılarak kazanan takım belli olurdu. Her iki mahallenin
çocukları da kendi ateşlerine yakından baktıkları için kendi ateşlerinin dana
büyük olduğunu düşünürlerdi. Bu nedenle de herkes kendi takımını birinci
sayardı.
Bayramlarda her yörede küçükler büyüklerin ayağına
giderken, İsabey’de büyükler küçüklerin ayağına gitmekte. Bu gelenek, bu
kasabada çocuklara (yani yarının büyüklerine) verilen önemi, değeri
göstermekte. Çocuklarına değer veren, onlara saygı gösteren toplumlarda
demokrasi gelişir, davranış biçimine dönüşür. Böylece toplumlar, geleceklerini
güvence altına alır. Çocuklar özgür bir gelişim gösterdiklerinden yaşam
savaşımında başarılı olurlar.
Arife’den
söz açılmışken annemden dinlediğim önemli bir anıyı anlatmadan geçemeyeceğim.
Annem,
övünmek gibi olmasın, ama İsabeylidir. On-on bir yaşlarında bir çocuktur.
Kendisinden iki yaş küçük teyzem var. Arife’ye gidilecek bir sonraki gün, ama
annemle teyzeme yeni elbiseler alınmamış. Annem, “Yeni elbisem yok, Arife’ye
gitmem.” diye tutturmuş. Teyzem de ona uymuş. İkisi de ağlamaklı ve üzgün.
Dedem, anneannem, annemden büyük olan dayılarım yalvar yakar… Annem de teyzem
de ikna edilememiş bir türlü. Dedem çaresiz, çocuklarının bu üzüntüsüne
dayanamamış. Gecenin bir yarısında giyinmiş, çıkıp gitmiş. Nereye mi? Çulfa’ya…
Çulfa,
eskiden köy ve kasabalarda genellikle gezici olarak kumaş satan kimse. Satacağı
malları evinde bir odada saklar. Sabah erkenden atına ya da at arabasına
kumaşları yükleyerek köy köy, kasaba kasaba, pazar pazar gezerek satış yapar. Köy
ve kasabaların dükkânı olmayan manifaturacısıdır çulfa.
Kırsal
yerleşimlerde insanlar erkenden uyurlar. Gün, güneşin doğuşuyla başlar; güneşin
batışıyla biter. İşe, güce yetişmek için erken kalkmalı. Yatacak değil,
çalışacak zamandır. Tarlada, bahçede neredeyse tüm işler insan gücüyle
yapılmakta. Yorgun bedenler günbatımında kuş gibi yatağa düşer. Birtakım
işleri, loş karanlıkta yapmak için uyku meleğiyle adeta savaşılır.
O
zamanlar köy ve kasabalarda elektrik yok. Gaz lambası en önemli aydınlanma aracı.
Televizyon yok! Radyo çok az evde bulunmakta. Radyoyu sürekli açık tutmak, pil
masrafını artırmakta. Gece çok oturmak ise gazyağı tüketimini çoğaltmakta.
Devir tutumlu olma devri…
Dedem,
gece karanlığında, Çulfa Dayı’nın Orta Mahalle’deki evine varıyor. Çulfa Dayı,
dualarla “hayırdır inşallah!” diyerek kapıya yöneliyor. Dedem, kapıyı çalarken
kendi adını söylemeyi unutmuyor tabi ki. Kapı açılınca dedem: “Hayırdır,
hayır…” diyor. Çulfa Dayı’dan, iki kızına Arife için elbiselik kumaş istiyor.
Çulfa; dudaklarında gülümseme, gözlerinde sevgiyle loş ışıkta birkaç top kumaş
getiriyor dedemin önüne. Dedem de birini seçiyor. Kumaşlar kesilip parası
ödendikten sonra evin yolu tutuluyor. Ev ahalisi ayakta. Dedem, kumaşları
getiriyor. Anneannemler, hemen işe girişiyorlar. Gece annemle teyzemin Arife
giysileri dikiliyor. İş bitince ikisi de mutlulukla yataklarına girip
uyuyorlar. Sabaha az kalmıştır. Uykuyla uyanıklık arasında geçen bir gecenin
sabahında yeni elbiselerini giyip Arife için mahallede Dibek Başı denen alana
koşuyorlar mutlulukla. Dedemin mavi gözlerinde su damlacıklı bulutlar geçip
gidiyor ardı ardına.
Annem,
yukarıdaki anısını anlattıkça hüzünlenir, dedeme olan özlemi bin kat daha
artar. “Ah babacığım ah… Bizi mutlu
etmek, sevindirmek için gece yarısı Çulfa’ya gidip elbiselik kumaş aldı.” Der
ve gözleri buğulanır yıllar öncesinin bu güzel günlerine giderek.
İşte,
İsabey’de çocuklar böylesine değerlidir. Anne ve babalar çocukları arasında
cinsiyet ayrımı yapmazlar burada. Yıllardır babadan ya da anneden kalan mal
mülk eşit olarak paylaşılır. Oysa ülkemizin birçok yerinde kızlar itilip
kakılır. Anne baba kalıtından pay alamazlar.
Arife
geleneği benim bildiğim kadarıyla bir tek İsabey’de var. Önemli bir gelenek. Bu
gelenek; ruhbilimciler, toplumbilimciler, eğitimciler, tarihçiler,
siyasetbilimcilerce incelenmeli. Böylesi bir geleneğin yok olmaması için Kültür
Bakanlığı harekete geçmeli. Yüz yılları aşıp gelen bu geleneği tüm Türkiye,
sonrasında ise tüm dünya tanımalı.
Atatürk,
dünyada ilk kez çocuklara bir bayram armağan ederken belki de bu gelenekten
esinlenmiştir. Ne dersiniz?
Adil
Hacıömeroğlu
30
Mart 2018
Not:
15 Haziran 2018 tarihli Aydınlık Gazetesinde "İsabey'de Arife Günü" başlığıyla yayımlanmıştır.
Sonsuz tesekkurler bizler böyle büyüdük b uyutulduk beni en az 55 yıl geriye g oturdunuz Bizler bas egmemeyi saglun teşekkür ederim demeyi kimseden para kabul etmemeyi daha 4,5 yaşlarındayken öğrendik Cocuklarimizida ayni gorenekle buyuttuk simdi etrafima bakiyorum cok az kalmisiz ne yazikki bize geleneklerimiz unutturulmak Turk kimligimiz yok edilmek isteniyor kaleminize, yureginize saglik
YanıtlaSilBizlerde bu gelenekle buyuduk ve bu gelenegi cocuklarimla surduruyorum.
YanıtlaSil“Arife” başlığını sabah erken saatte gördüm. Annemin adıdır Arife. Bakamadım, direndim.
YanıtlaSilBiraz önce hadi dedim hadi oku artık.
Ne güzel bir gelenekmiş, keşke hep sürse. Bayramlar aslında büyüklerin değil çocukların bence de. Baş ucunda yeni bir giysi, yeni bir pabuçla bayram sabahını bekleyen kim olur ki başka.
Vatanımızın, İsabey’deki bayramlar gibi nice bayramlara uyanması dileğimdir. Kutlu olsun...
Şükran Balekoğlu Yamak
Bende orta okulu İSABEY"DE okudum. Halkı bilinçli ileri görüşlü dürüst aydın insanlardır. Gelenek göreneklerinide en güzel şekilde yaşarlar. O kasabada saygı sevgi hoş görü vardır ama BİAT kültürü yoktur. Öz güvene sahiptirler. Orada yıllara dayanan arkadaş ve dostlarım vardır. Bizim köy ÇAL-BAYIRALAN'DA oraya 9 km dir. Geleneklerimiz ve göreneklerimiz hemen hemen aynıdır.
YanıtlaSilDUYGUSAL ŞAİR
İSMAİL GÖKÇE
DENİZLİ
İsabey'lilerin arefe gününe verdikleri önem,islamidir. Çünkü,islam inancında,gecelerin en efdali Kadir gecesidir. Günlerin en efdali ise Arefe günüdür. Arefe gününde bütün hacı adayları,Arafat'da toplanırlar,vakfe yaparlar,özel giysileri olan "ihram" giyerler.Sevinç gözyaşlarıyla toplu olarak dua edilir.Bu sevinç gözyaşlarına Yunus 12 ayetiyle açılım getirilebilir. " İnsana bir zarar geldiği zaman,yan
YanıtlaSilyatarak,oturarak veya ayakda durarak(vakfe) bize dua eder, fakat biz ondan sıkıntısını kaldırınca,sanki kendisine dokunan bir sıkıntıdan ötürü bize dua etmemiş gibi geçip gider...." Bu ayeti tersden düşündüğümüzde,rahatlık zamanında Allah'a yapılan duaların semeresi, sıkıntılı zamanlarda (ki,Arafat'da meşakkat,sıkıntı had safhadadır) yani Arefe günü yapılacak olan duaların kabul olacağının göstergesi,teminatı olup,sevinç göz yaşları kabul olacak duanın iktizasıdır. Yani,İsabey'liler adeta bayramın Arafat'da karşılanması gibi,Arefe gününe hak ettikleri değeri veriyorlar.Ne güzel anlayış,ne güzel karşılama...
Yarın Bayram ve bizlerin yüreğimiz burkularak andığımız ve hala içimizde o güzel çocuğu yaşatmayı başarabildiğimiz, hatırladıkça özlem duyduğumuz bir çocukluğumuz var. Bugün; Andıkça içimizin kıpır kıpır olduğu, bayram sevincimizin tavan yaptığı, içimizin coşkuyla dolduğu Arefe gününde; Bir tutam sevgi, bir tutam dostluk, bir tutam mutluluk, bir tutam da hüzün . Bitmeyen içten dostluklara, uzakta bir yıldız gibi parlayan bayramları geçirdiğimiz .atalarımıza , dedelerimiz , babalarımıza , ninelerimize malum olsun.......🌿🌸🌿Hocam yüreğinize sağlık, geçmişi anlatımlarınızla yaşatıyorsunuz . Sağolunuz 🙏🏻🌺Fulya Kırımoğlu
YanıtlaSilAhhh Bostancı da çocuk olacaktım Adil hocanın elini öpmek için kapısına gider öyle şeker kolonya falan anlamam aktöremizin gereği 200 lirasını kapar doğru lunaparka giderdim.Bostancida yasayan çocuklara duyurulur.😂
YanıtlaSil"El öpme yarışına giren çocuklara, büyüklerin harçlık vermesi bir gelenektir" Adil Adalet HACIÖMEROĞLU
YanıtlaSilArkadaş şimdi el öpmek günah oldu.yaşlı kadına Anne elini öpeyim dedim kıçını döndü artık el öpmem .Bayramı bırak saygı ,sevgi,kimsede kalmamış Derlerya "Deliye her gün bayram " saygılarımla.
YanıtlaSilDaha önce bu gelenekten bahseden bir habere rastlamıştım. Haber videosunda tam olarak sizin anlattığınız şekilde toplanmıştı çocuklar. Hayran kalmıştım bu geleneğe seyrettiğimde. Keşke her yerde uygulansa diye düşünmüştüm.
YanıtlaSilToplum yararına faydalı bu ve bu tip gelenek ve uygulamalar daha fazla haber yapılmalı ve insanlara gösterilmeli.
Devam ediyor olması da ayrıca çok sevindirici. Nesil degiştikçe bir çok güzel adetler de değişiyor yazık ki. Bayramların bir amacı, bir güzelliği vardı eskiden. İş güç bırakılır büyükler ziyaret edilir, birlikte sofralar kurulur, yemekler yenilir, sohbetler edilirdi. Günümüzde ise tatil fırsatı oldu bayramlar.
Çocuklarımız bizlerden ne görürse onu öğrenir. Bugün anne babasıyla büyüklerine bayram ziyaretine gitmeyen çocuk, büyüdüğünde de kendi çocuğunu alıp tatile gidecek.
Her şeyin kolayına kaçar olduk. Bu da bir çok güzel ve faydalı geleneklerin zamanla yok olmasına, unutulmasına neden olacak.
Sadece yeni nesil değil; büyüklerimiz de tatil sayıyor bu günleri. Çocuklarımı bu bilinçle yetişsinler diye götürecek büyükleri bulamıyorum.
Adil abi,
YanıtlaSilYeni tanıştık. Biliyorsunuz ben de Çardaklıyım. Arefe günleri bizde de hayır dediğimiz yiyecekler dağıtılır çocuklara
Arife günleri çocukların ellerinde torbaları dağıtılan hayırları toplar yerler. Süleyman Y
YanıtlaSil