Öğretim
yılı, birkaç gün sonra bitecek. Her yıl olduğu gibi karne gününe bir iki ay
kala okullarda yılsonu etkinlikleri birbiri ardı sıra yapılmaya başlanır. Bu
etkinlikler hem öğrenciler hem öğretmenler hem de veliler açısından çok önemli.
Öğretmenler;
yılsonu etkinliklerinde bir öğretim yılı boyunca yaptıkları çalışmaları,
öğrencilerine kazandırdıkları becerileri, öğrettikleri bilgileri sergiler.
Veliler ise bu etkinlikleri izlerken gurur duyarlar çocuklarıyla. Onların
yeteneklerini gördükçe duygulanıp gururlanırlar. Yılsonu etkinlikleri, en çok
öğrencileri heyecanlandırır. Çünkü sahneye çıkmak, toplum karşısında konuşmak,
rol yapmak, halk oyunu oynamak, şarkı-türkü söylemek, bırakın bütün bunları topluluk
karşısında ayakta durmak, karşısındaki onca insanla göz göze gelmek bile
öğrencilerin alışmadığı bir durum olmadığından çok heyecanlanırlar. Ellerini
nereye koyacaklarını, hangi yana bakacaklarını, adımlarını nasıl atacaklarını bilemezler.
Derin bir şaşkınlık içinde onlara verilen görevleri, günlerce çalışarak
ezberledikleri sözleri unutuverirler. Çoğu zaman adımlarını şaşırarak ne
yapacaklarına karar veremezler. Su gibi ezberledikleri şiirlerin en güzel yerinde,
en güzel dize dilinin ucunda patinaj yapar. Öğretmenler imdada yetişir. Yüksek
fısıltılarla ve kaş göz işaretiyle anımsatılır unutulan dize.
24
Mayıs 218 günü, eşimin sınıfı yılsonu etkinliği olarak Keşanlı Ali Destanı’nı sahneye
koydu. Üçüncü sınıf öğrencileri için zor bir oyun. Tiyatro Yönetmeni Pınar
Gordie’nin olağanüstü çalışması, eşim Nazan Hanım’ın öğrencilerinin yüreklerine
dokunan isteklendirmesiyle çocuklar oyunu başarıyla sahnelediler. Tabi, bu
arada birçok sınıfı tiyatro etkinliği düzenleyen Maltepe Zümrütevler İlkokulu
Müdürü Hüseyin Dülger’i de kutlamak gerek.
Keşanlı
Ali Destanı’nı birçok kez izledim. Değişik tiyatro topluluklarının sahnelediği
bu oyunu, her defasında izlerken hep heyecanlandım. Kafamda hep Engin Cezzar-
Gülriz Sururi tiyatrosuyla özdeşleşmiş Keşanlı Ali. Oyun başlamadan çocukların
nasıl oynayacaklarını merak etmekteyim. Belki de çocuklar kadar heyecanlıyım.
İlkokul
birinci sınıftan itibaren neredeyse her ulusal bayramda, 10 Kasımlarda şiir
okumuş; bayramlara ve yılsonu etkinliklerine katılmış biri olarak öğrencilerin
heyecanlarını duyumsamam normal. Bu etkinliklerin, özgüveni nasıl adım adım
inşa ettiğinin de farkındayım. Sahneye çıkmanın; bayramlarda, belirli gün ve haftalarda
şiir okumanın çocukların eğitiminde çok önemli yeri var. Özgüven; kişisel
ilişkilerde, yaşamda başarıyı yakalamada, kişilerle dengeli ilişkiler kurmada çok
gerekli.
Çoğu
zaman öğrenim görmüş ya da öğrenim görmemiş, yüksek orunlarda görev almış
birçok kişinin topluluk karşısına çıktığında iki sözcüğü yan yana
getiremediğini üzülerek görürüz. Bunun nedeni eğitim yaşamı boyunca sosyal bir
etkinlikte görev almamış olmalarıdır.
Oyun,
Maltepe’de başka bir okulun salonunda sahnelenecek. Eşim dört beş saat
öncesinden gitmiş oraya sınıfıyla. Oyunun başlamasına bir saat kala sora sora
buluyoruz tiyatronun oynanacağı okulu Atacan’la. Atacan, annesini gördükten
sonra ayak bağı olmamak için uzaklaşıyoruz. Öğrenciler, çok heyecanlı… Bazı
veliler, öğretmenlere yardımcı olmaktalar. Kostümler giyilmiş, Az da de olsa
rol gereği olması gereken makyajlar yapılmış. Çocuk, her yerde çocuk… Koşuşturmadalar…
Anne,
babalar teker teker giriyorlar salona. Salonun üçte biri doldu sayılır. Bizim çocukluğumuzda
bu tip etkinlikleri yalnızca anne, babalar değil; akrabalar komşular, işyeri
arkadaşları çoluk çocuklarıyla gelip izlerlerdi sahnelediğimiz oyunları. Böyle
olunca da salon tıklım tıklım dolar, heyecan yükselir, iş çok önemsenirdi. Velilerin
usulen salonda yer alması üzüyor beni.
Oyun
başlıyor. Öğrenciler, yaşlarının üstünde bir başarı göstermekteler. Bazıları,
profesyonel tiyatroculara taş çıkartacak düzeyde. Küçük aksaklıklar da olsa
oyun, salona ağırlığını koyuyor. Ne yazık ki alkışlar çok cılız. Alkış olmasa
sahne, sanatçı olur mu? Seyircilerin de iyi izleyici olma konusunda eğitime
gereksinimleri var.
Arkama,
sağıma, soluma dönüp bakıyorum… Herkesin elinde bir cep telefonu, çekim
yapmaktalar. Elleri dolu olduğundan alkışlayacak durumları yok! Tabi, velilerin
bütün dikkatleri çekim yapmaya odaklandığından ne yazık ki oyunu izleyemiyorlar. Çocuklarının yaşamındaki en önemli olayı kaçırıyorlar.
Evlatlarının sevinçten parlayan gözlerine, heyecandan kızaran yanaklarına,
sorumluluk duygusuyla gerilen bedenlerine, sağa sola yalpalayan bacaklarına,
Keşanlı Ali ile kocamanlaşan ellerine bakamıyorlar. Oturdukları koltuklarla
sahneyi bütünleştiremiyorlar. Böylece kendi yaşamlarının en önemli duygusal
atmosferinde oksijensiz kalıyorlar.
Oyun,
başarıyla bitti. Sahnedeki büyük adamlar, el ele tutuşmuş saygıyla seyircileri
selamlamaktalar. Herkes telefon elinde, çekim yapıyor. Ne alkış ne de heyecan… Oysa
alkışlarla yer gök inlemeli. Gözpınarlarından yaşlar süzülmeli pembeleşen yanak
okyanusuna. Dakikalarca çakılı kalınmalı sahnenin önünde… Çocukların eğilip
selamlamaları karşısında ayağa kalkmalı bütün salon, uykusundan uyanan dev gibi…
Ama nerde… Oyunu sahneleyen Pınar Hanım, resmen velilerden alkış dileniyor.
Son
yıllarda izleme olanağı bulduğum birçok okul etkinliğinde durum aynı… Veliler,
çocuklarını izlemeye değil, kameramanlık yapmaya gidiyorlar sanki. Üstelik
birçok etkinlikte okullar profesyonel çekim yaptırmaktalar. O zaman neden bu
teknoloji budalalığı? Çocuklarımızdan daha değerli ne var? “Çocuk sevgiyle
büyür, saygıyla kişilik kazanır.” sözünü unutmamak gerek. Çocuklarımıza ve
onların yaptıkları işlere saygı gösterelim ki, kişilikli bir toplum oluşturalım.
Adil
Hacıömeroğlu
5
Haziran 2018
Bir tiyatrosever olarak oyunların büyük emekler harcanarak yoğun bir çalışma döneminin ardından ortaya çıkaran oyunun yönetmeni Pınar hanım ‘ı,öğrencileri, Nazan öğretmenimizi , Okul Müdürü Hüseyin beyi emeği geçenleri yürekten kutluyorum.Her eğitim düzeyindeki okullar öğrencilerine , çağdaş öğretmenlerimizle insanı insana insanca anlatan tiyatro sanatını sevdirip sahneye oyunları sergilemelidirler.Alkış ve beğeni herkesi yüreklendirir.Keşanlı Ali Destanı’ nı Gülriz Sururi ve Engin Cezzar ‘ dan olağanüstü oyunculuklarıyla izlemiştim müzikal zahmetlidir..Ruhları şad olsun.Emeği geçen herkesi ayakta alkışlıyorum 👏💐🧿🍀✨💫Hocam yüreğinize sağlık,keşke öğrencilerimiz sanatın her dalıyla ilgilenip çiçekler açtırsa aydınlık yarınlara umutla , sevgi yle , hoşgörüyle , barış dolu günler onların olsun.✍️🙏🏻👩📕Fulya Kırımoğlu
YanıtlaSilAdil hocanın yazılarını özellikle sabah kalkıp güneye başlarken okumak müthiş keyifli insan umutlanıyor umutlanıyor. Adil hocamın müthiş bir gözlem yeteneği var çok iyi yazıyor Çok iyi bir eğitimci çok iyi bir bilgi öğretmen ve çok iyi insanları gözlemliyor. bu hayatı dolu dolu yaşıyor yaşarken de çevresini hiç ihmal etmiyor. bakıyor inceliyor araştırıyor ve en sonunda gözlemlerini kağıda döktüğü zaman inanılmaz müthiş bir yazı ortaya çıkıyor helal olsun sana bir Adil hoca Büyük adamsın.
YanıtlaSil