31
Mart Yerel Seçimlerinden önce HDP/PKK, halk desteğini yitirmişti. Hendek
savaşını yitiren PKK, kentlerde taban bulamaz duruma gelmişti. TSK’dan yurtiçi
ve yurtdışında üst üste darbeler yiyen bölücü örgüt, açılım dönemindeki
özgüvenini yitirmişti. Bölücü örgütün siyasal uzantısı olan HDP, gerileyişe
koşut olarak politika üretemez duruma geldi. Hatta ona, kol kanat gerenler de
HDP’den uzak durmaya başladılar. Yalnızlaşan ve halk desteğini yitirmekte olan
HDP zordaydı. İşte, tam da bu anda ABD’de planlanan senaryo yaşama geçirildi.
Libya’da
Kaddafi, Irak’ta Saddam nasıl psikolojik savaş senaryolarıyla
itibarsızlaştırılıp kötü adam, günah keçisi, diktatör yaftalamalarıyla halkın
gözünden düşürülerek devrilip ülkeleri bölündüyse Türkiye’de de Erdoğan aynı
yöntemlerle hedefe kondu. PKK ve FETÖ’yü aklamak, halka sevdirmek, onların suçlarını
hafifletmek için çalışmalar başlatıldı. “Bak Erdoğan PKK’dan da FETÖ’den daha
kötü…” algısı için medya, sosyal medya var gücüyle devreye sokuldu. Yaşam
pahalılığı ve ekonomik bunalım nedeniyle zor durumda olan AKP, bu algıya karşı
koyamadı. Libya ve Irak senaryolarını ülkemizde uygulamak isteyen küresel merkez,
“En kötü olan Erdoğan’a karşı diğer kötülerle ittifak yapmanın sakıncası
yoktur.” anlayışını sahneye koydu. Böylece senaryo işlemeye başladı.
HDP,
birçok kentte aday göstermedi. Çünkü güç yitirdiğinin farkındaydı. Bu nedenle
gerçek gücünün kamuoyunca bilinmesini istemedi. Özellikle anakentlerde güç
yitimi çok belirgindi. Kentlerde PKK’nın yaptığı kitlesel kıyım eylemlerini HDP
yöneticileri savunamadı. Çoğu zaman utangaç bir tavırla kaçamak yanıtlar
verdiler sorulara.
Millet
İttifakı’nı destekleme düşüncesi HDP’nin kurtarıcısı oldu. Hem seçimde gerilemesi
nedeniyle gerçek gücü ortaya çıkmayacak hem de bağlı olduğu küresel merkezin
buyruğuna uyacaktı. Böylece bir taşla iki kuş vurmuş olacaktı. Seçimlerden
sonra da gücünün üstünde bir güç takınarak Millet İttifakı partilerinden
desteğinin diyetini isteyecekti yüksek sesle.
31
Mart’tan önce HDP sözcüleri alçak perdeden Cumhur İttifakı’nın adaylarını
kazandırmayacaklarını söylediler. Bu, dolaylı yoldan CHP adaylarına destekti. “CHP
adaylarını destekleyeceğiz.” sözünü çok kullanmadılar. Ancak Kandil’deki PKK
liderleri CHP adaylarının destekleneceğini birçok kez açıkladılar.
31
Mart’ta HDP oyları Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde önemli ölçüde
geriledi. HDP sözcüleri, bu gerilemeye türlü kılıflar uydurmak istese de ikna
edici olamadılar. Etnik siyasetin karın doyurmadığını bu gerileyiş bize çok iyi
anlatmakta. Çünkü bu etnik siyaset, halkın günlük gereksinmelerine çözüm
getirmemekte, tersine getirilecek çözümleri de zorlaştırmaktaydı. Halk,
sorunlarına gerçekçi çözümler istemekte. HDP ise gerçekçi çözümlerden uzak, tüm
umudunu PKK’nın silahlı gücüne bağlamaktaydı.
Millet
İttifakı’nın HDP ile seçim işbirliği yapması, halk desteğini yitirmekte olan
HDP’ye bir yaşam öpücüğüydü. Bu yolla kendisinin, gerçekçi olmasa da, güçlü ve
seçimleri belirleyici partisi olduğunu gösterme fırsatı buldu. Böylece CHP ve
İP sayesinde HDP, siyaset sahnesine geçici bir aktör olarak yeniden çıktı.
İstanbul
Büyükşehir Belediye başkanlığı seçimlerinin iptali, HDP’ye yeni fırsatlar
doğurdu. Daha önce alçak perdeden ve dolambaçlı sözlerle Millet İttifakı’na
destek vereceğini söyleyen HDP’liler, bu kez desteklerini açık bir biçimde dile
getirdiler. Kandil’deki terör liderleri, Ekrem İmamoğlu’na açıkça destek
açıklamaları yaptılar. Çünkü psikolojik savaş önemli ölçüde amacına ulaşmış,
CHP’nin ezici çoğunluğu “Atatürkçüyüm!” diyen tabanına HDP, hatta PKK
sevdirilmişti. Bu nedenle HDP/PKK sözcülerinin destek açıklamalarını gizlice yapmasına
gerek yoktu. Artık işbirliği açıkça söylenebilirdi.
23
Haziran sürecinde Kandil, İmamoğlu’nun arkasında durdu. Bunu gören AKP, seçim
sürecinde propagandasını oturttuğu tüm söylemlerini yadsırcasına İmralı’daki
bölücü başından medet umdu. Bir mektup ortaya çıktı. İşte, bu tutarsızlık hem
AKP’ye seçimi açık ara yitirtti hem de HDP/PKK’nın ekmeğine yağ sürdü. Böylece
Millet İttifakı’ndan sonra AKP de HDP/PKK’ya yaşam öpücüğüm vermiş oldu.
Kısacası;
İstanbul seçimlerinde Kandil, Millet İttifakı’nın; İmralı da Cumhur İttifakı’nın
yanında yer aldı. Bölücü örgüte bu denli prim verilmesinin karşısında
milliyetçi olduklarını söyleyen MHP ve İP’in suskunluğu ise ilgi çekicidir. Bir
seçimi kazanma uğruna AKP, CHP, MHP ve İP’te ne ilke kaldı ne ideoloji…
HDP,
31 Mart seçimlerinde gerçek oy oranı belli olmasa da kendisini utku kazanmış
gibi göstermekte. Ancak bu durum, HDP’nin gerileyişini önleyemeyecek, yalnızca
belli bir süre gözlerden saklayacak. Onu “Türkiye partisi” yapmak isteyen tüm
projeler de çökmek zorunda. Çünkü ülkemiz, Avrasya’ya yaklaştıkça bölücülük de
yobazlık da bu topraklarda yeşerecek ortam bulamaz. Onların boy attığı koşullar
Atlantik iklimidir.
Adil
Hacıömeroğlu
8
Temmuz 2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder