29
Eylül 2025 günü herkes, ABD’de yapılmakta olan Trump-Netanyahu görüşmesinin
sonunda yapılacak açıklamayı, merak ve heyecanla beklemeye başladı. Öncelikle
söyleyeyim ki benim gibi düşünenlerin bu görüşmeden olumlu bir beklentileri
yoktu. Çünkü Filistin’i kana bulayanların kanla sulanmış topraklara barış
getirmesi olanaksız. Filistin halkını soykırıma uğratmada işbirliği yapmakta olan
bu iki devletin yöneticisinden barış değil, yeni soykırımlar beklenir. Kan
içmeye alışmış vampir, alışkanlığından vazgeçmez.
Cumhurbaşkanı
R. Tayyip Erdoğan başta olmak üzere bazı Müslüman ülke liderleri, 24 Eylül 2025
günü Trump başkanlığında toplandı Gazze ile ilgili olarak. Ülkemiz medyasının
ezici çoğunluğu, Trump’ın Erdoğan’ı yanına oturtmasını allayıp pulladılar. Bu oturuşun
ne denli değerli olduğundan dem vurdular. Oysa ABD’nin Filistin’i yeme, İslam
ülkelerine yeni tutsaklık zinciri takma toplantısıydı bu. Trump’ı dinleyenler,
onun bir şey söylemediğini ve her zamanki gibi laf salatası yaptığını kolayca
anladı. ABD Başkanı, içtenlikten yoksun birtakım övgülerde bulundu başta
Erdoğan olmak üzere diğer ülkelerin liderlerine. Bundan da anlaşıldı ki, onlara
Gazze ile ilgili kendi siyasetini dayatacak. Öyle de oldu.
29
Eylül’de Trump, Netanyahu ile basın toplantısı düzenledi görüşmelerinin sonunda.
Bu iki eli kanlı lideri, tanımayan da barış güvercini sanacak. Gazze ile ilgili
bir barış planı açıkladılar. Bu açıklama, barışı amaçlamamakta, tersine
Filistin direnişini kökünden yok etmeyi hedeflemekte.
İsrail,
dünyanın en kirli savaşını yapmasına karşın Filistin direnişini kıramadı, Gazze’yi
işgal edemedi. Neredeyse tüm yapıları yıkmasına karşın, her geçen gün yıkıntıların
arasında sert bir direniş filizlendi. Siyonistler, Gazze’de çok asker yitirdi.
Nedense orada ölen askerlerinin sayısını açıklamadılar dünya kamuoyuna. Mızrak
çuvala sığmadığından gerçekler kolayca ortaya çıktı. Gazzeliler, ölen İsrailli askerlerin
sayısını paylaştılar. İşgalci soykırımcıların ülkesindeki muhalifler yitirilen
askerlerin hesabını sordular Netanyahu’dan.
İsrail
ve suç ortağı ABD, köşeye sıkışıp dünyadan dışlanmaya başladılar. Bu sıkışmışlığı
ve dışlanmayı, aşmanın yolu güvercin kılığında vampir olmaktı. Onlar da öyle
yaptı.
İsrailli
yöneticiler, öldürülen Filistinli çocuklar için: “Onlar büyüyünce HAMAS üyesi
olacaklardı, onun için öldürdük bu çocukları” diyerek yaptıkları soykırımı dünyaya
duyuruyorlardı. Ayrıca öldürülen çocuklar için: “Bu çocuklar HAMAS’a casusluk
yapıyorlardı” gerekçesini öne sürmeleri, hem gülünç hem de çok acıklı. İsrail,
çocuk öldürmeyi alışkanlığa dönüştürmeye kendince gerekçeler üreten bir ülke
olarak dünya tarihinin kirli sayfasının başköşesine adını yazdırdı.
Trump-Netanyahu
20 maddelik barış planını açıkladılar. Her maddeyi ayrı ayrı açıklamaya gerek
yok. Irak işgalinin eli kanlısı Tony Blair başkanlığındaki bir kurul yönetecek
Gazze’yi. Bu kurulu kim seçecek ABD ve İsrail… HAMAS’ın yeni yönetimin
uzağından ya da yakınından geçmesi söz konusu değil. Filistinli direnişçiler,
silahlarını teslim edip tünellerin yerini gösterirlerse affedilecekler. Asıl
amaç, böylece ortaya çıktı. Direnişi yok edip imar edilecekmiş Gazze. Bunun
için gerekli para, büyük bir olasılıklı Körfez’in petrol varsılı ülkelerinden karşılanacak.
Yeni yapılacak dinlence yerinde ise Filistinlilerin olması olanaksız. Çünkü
direnişin yok edildiği topraklarda bu ezilen halkın tutunması çok zor. Trump’ın
bazı Müslüman ülke liderleriyle yaptığı toplantıda Filistinlilerin gideceği
yerler de kararlaştırıldı sanırım.
Trum
ve Netanyahu tarafından dünyaya duyurulan barış planında barış yok, bir halkın
yok edilmesinin ölüm fermanı var. İşgale, zorbalığa direnemeyen hangi halk
ayakta kaldı ki Filistin halkı ayakta kalsın?
Var
olmanın yolu, direnişten geçer. Bu da silahla olur. Silahı elinden alınmış bir
halk, ayakta kalamaz. Bu barış planı 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes
anlaşmasına ne de çok benziyor değil mi? Şimdi bu barış önerisini yırtacak ve
direnişi güçlendirecek Filistinli liderlere ne de çok gereksinim var.
Filistin’i
desteklemek insanlık görevi ve vicdan işi. İçindeki insanlığı tüketmemiş,
vicdanları kararmamış insanların ayağa kalkma zamanı gelemdi mi tüm dünyada?
Adil
Hacıömeroğlu
1
Ekim 2025
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder