Köylerde
evlerin bazılarında köpek beslenir. Köpek beslenmesindeki amaç, ev ve çevresini
korumadır. Tavuk gibi çakalın çok sevdiği ve önemli besin kaynağı olan
hayvanları korumak, köpeğin işidir. Köpek, çakalın sinsice yaklaştığını koku
duyusuyla anlar ve havlayarak saldırıya geçer. Köpekle karşılaşmak istemeyen
çakal hızlıca kaçar.
Doğu
Karadeniz’de evler, birbirinden uzaktır. Bu nedenle köpeğin kapıda olması
hırsız uğursuza karşı bir önlemdir. Bazı köpekler, yavruyken zincirle bağlanır.
Zincirin bağlanmasıyla uyumlu ve sevimli hayvan yerine doğal davranışları
değişen, huysuzlaşan,
sinirleri bozuk bir köpek gelir. Büyüyüp zincirden çözüldüğünde ev çevresinden
gelene gidene havlayıp saldırır. Sahibini koruma içgüdüsüyle saldırganlaşır git
gide. Hayvanın doğasını değiştiren bu uygulama, köpeğin asıl beslenme
nedenidir. Hayvan sevgisi ikinci, korunma düşüncesi birinci sıradadır. Bunun
için beslenen köpeklerin çoğu kapı köpeğidir.
Bazı
kişiler, av köpeği beslerler. Bu kişiler, genellikle avcıdırlar. Avcılık önemli
bir şey kırsal alanda. Çevremizdeki avcılar, köylüye zarar veren domuz ve ayı
gibi hayvanları avlarlardı çocukluğumda. Hatta başka köylerden, kasabalardan ve
kentlerden bu avcılar çağrılırdı. Bu çağrıya uyan avcılar gider, günlerce
ortada gözükmezlerdi. Köye döndüklerinde de kahraman gibi karşılanırlardı.
Günlerce kahvehanelerde avcı öyküleri dinlenirdi. Bu öykülerde bire bin
katılırdı kendilerini kahramanlaştırmak için.
Etçil
bir hayvan olan köpek, insanların yoksulluğuna zamanla alışarak ekmek ve benzeri
bitkisel yiyecekleri yemeye alışırdı. Çünkü başka bir seçeneği yoktu. Evde
beslenen kedi ve köpekler varsıl bir evde yaşasalar bile fazla doyurulmazlardı.
Karnı doyan kedi ve köpek uygun bir yer bulduğunda saatlerce uyur, gezip
dolaşmaz. Gezip dolaşmayan kedi köpek de avlanmaz. Yeri gelmişken söyleyeyim.
Köy evlerinde genellikle dişi kedi beslenir. Çünkü dişi kediler, erkeğine göre
daha avcıdır. Evleri, fare zararlarından korumak için buna gereksinim vardır.
Köylerde
dişi kapı köpekleri beslemek pek uygun bulunmaz. Her yıl çokça yavrulayan bir
köpeğin eniklerini beslemek çoğu aile için zordur.
Komşumuzun
bir dişi köpeği vardı. Adı Coni idi. Her yıl yavrulardı. Köpeklerin çiftleşmesi
günlerce sürer. Köyümüzdeki erkek köpeklerin yanı sıra çevre köylerden de
köpekler gelirdi çiftleşmek için. Erkek köpekler çiftleşme sırası için
birbirleriyle amansız kavgalara tutuşur. Kimi zaman bu kavgalar kanlı biterdi.
Gece
ve gündüz süren çiftleşme sırasında havlama, boğuşma, yaralanan köpeklerin inleme
sesleri insanları rahatsız ederdi. Çiftleşme hakkını kazanan erkek köpeğe de
saldırırdı kimi zaman diğerleri. Köpek çiftleşmeleri uzun sürerdi. Kimi zaman
saatlerce. Dişi ve erkek köpeğin birbirine kilitlendiğini gören bazı kişiler
onları ayırmak için ellerinden geleni yaparlardı. Bazıları üzerlerine soğuk su
döker. Olmayınca bu kez kaynar su dökmeyi denerlerdi. Kaynar su dökülen
köpeklerin cinsel organları yanardı. Yanan köpekler, acıyla birbirinden ayrılır
ağlayarak uzaklaşırdı. Bazıları kapılarında saatlerce çiftleşen köpeklerin bu
durumunu ayıp sayarlardı sanırım. Bu nedenle çiftleşmenin sona ermesi için usa
gelmeyecek yöntemler denerlerdi.
Komşunun
dişi köpeği son yavrularını büyütüp yeniden kızışma dönemine girince çözüm yolu
buldu kendince. Onca yavruyu beslemek zor insanlar için. Kendi sofrasına ekmeği
kırk bin türlü emekle getiren birinin onca köpek yavrusunu beslemesi epey bir
külfet.
Önce
Coni alınıp komşu bir ilçenin uzak bir köyüne bırakıldı. Hayvan, iki gün sonra
geri geldi. Ev sahiplerince işe yaramadığı düşünülen kedi ve köpeklerden
kurtulmak için bu yöntem sıkça denenirdi. Kedilerden geri dönenler çok az
olurdu, ancak köpeklerin çoğu evlerine geri gelirdi. Hatta bir defasında köpeği
bırakanlar eve dönmeden hayvan geri geldi. Herkes şaşırdı.
Bulunan
çözümler işe yaramayınca Coni’nin asılmasına karar verildi komşularca.
Kendileri bu işi yapamadılar. Bir yandan köpekten kurtulmak istemekteler, ancak
diğer yandan da köpeğe karşı bir sevgileri, bağlılıkları var. Başka komşuların
yeni yetme iki genci bu iş için görevlendirildi. Elleri ceplerinde geldiler
kahramanlıklarını göstere göstere. Önce köpeğe malez (süt ve undan yapılan bir
tür muhallebi) pişirilip yedirildi. Sağken süt göremeyen köpek, ölmeden önce
yediği son yemekte sütle veda etti yaşama.
Köpek,
malezi ivedilikle yerken iki genç avluda bulunan demir elmasına bir ip astılar.
İpin ucu halka yapıldı. Karnını doyuran köpeği yakaladılar. Kararlı, çevik,
biraz da duygusuz adımlarla hayvanı elma ağacının yanına getirdiler. Köpek,
başına geleceği anlamışçasına bağırıp kurtulmaya çalıştı. Ama ne çare… İpin
halkalı kısmı köpeğin boynuna geçirildi. İpin diğer ucunu gençlerden biri bir
celladın kararlılığı ve tinsizliğiyle çekmeye başladı. Ayakları yerden kesilen
hayvan can havliyle havlamaya başladı. Havlamalar bağrışa, bağrışlar inlemeye,
inlemeler kesik kesik hırıltıya, hırıltılar sessizliğe dönüştü. Köpek, ağacın
dalında devinimsiz ve hırıltısız sallanmaya başladı.
Gençler,
köpeğin öldüğüne iyice kanaat getirdikten sonra onu daldan indirdiler. İp
boğazından çözüldü. Biri bir bacağından, diğeri de öteki bacağından
sürükleyerek önceden tarlada kazılan bir çukura götürüp attılar onu. Küreklerle
hızlıca üzerine toprakları attılar.
Olanlar
karşısında donup kalmıştım. İlkokula henüz başlamamıştım. Elma ağacının yanına
geldim. İp, dalda sallanmaktaydı yavaşça. Ağacın altında rahatsız edici bir
köpek kokusu vardı. Bir süre sonra yavaşça eve gittim.
Çelimsiz
ve iştahsız bir çocuktum. Babam her sabah bana içine taze yumurta kırılmış bir
bardak süt içirmek için akla karayı seçerdi. İçmem karşılığında bir lira ödül
verirdi bana. Ben parayı alır süt bardağı elimde evin içinde dolaşırdım.
Çaktırmadan gider, sütü köpeğimizin çanağına dökerdim sağken süt içsin diye.
Zaman geçtikçe benim sıskalığımda bir değişim yok, ancak köpeğimiz iyice
semizleşti. Bu durumdan şüphelenen babam en sonunda benim düzenimi fark etti. Fazla
kızmadı, ama aldatıldığı için biraz kırıldı sanırım. Her şeye karşın ben
mutluydum. Çünkü köpeğime ağız tadıyla yumurtalı süt içirmiştim.
Adil
Hacıömeroğlu
16
Ağustos 2021
Güzel yazı, elinize sağlık. Doğanın çetin, kaynağın kıt olduğu her yerde insanla doğa kıyasıya bir rekabete girer. Büyükşehir hayatının hayvanseveri, doğa seveni tarafından bu mücadele anlaşılamaz. Ev hayvanları örneğiniz de ister istemez şunu söyletiyor bizlere: Kapitalist medeniyet bazı insanları olduğu kadar, bazı hayvanları da burjuvalaştırmıştır.
YanıtlaSil