BARTIN KAN AĞLIYOR, BAKSANA

 

        14 Ekim 2022 günü akşam olmak üzereyken televizyonlarda alt yazı geçti önce. Kendi kendime “Eyvah!” dedim, “Gitti canlarımız…” Alt yazıyı görünce içimde sanki bir yangın çıktı. Göğsüm daraldı. Soluğum neredeyse durdu. Bir anda kendimi, yerin altında yaşam savaşı veren emekçilerin yerine koydum. Madende yaşam savaşı veren emekçilerin yakınları gözümün önüne geldi: eşler, çocuklar, anneler, babalar, kardeşler, akrabalar, arkadaşlar, komşular…

        Sonrasında acı haberin ayrıntıları açıklandı. Ne yazık ki durum umutsuzdu. Kurtulanlar, kendi çabalarıyla kurtulmuştu ilk anda. Benim umudun bir anda sönüp gitti. Çocukluğumdan beri birçok patlamaya, göçüğe tanıklık ettim. Ne yazık ki emekçinin yazgısı hiç değişmedi yıllar içerisinde.

        Yıllardır madenlerimizde grizu patlaması ve göçük olur, yangın çıkar. Her defasında da birçok emekçimiz, yaşamını yitirir. Patlamanın, göçüğün olduğu yerlere siyasetçiler akın eder. Nedense her defasında siyasetçiler: “Gerekli önlemlerin alınacağını” söylerler. Alınır mı gerekli önlemler? Alınmaz… Alınsa yeni patlamalar, yeni göçükler olur mu hiç? Her defasında canlarımız toprağa düşer mi?

        Teknoloji ve bilim, her geçen gün gelişmekte. Bunun sonucunda günlük yaşamımız kolaylaşmakta. İnsanoğlu, çağımızda teknoloji ve bilim sayesinde yaşam süresini uzatmakta. Sağlık ve beslenme koşulları gittikçe iyileşmekte. Buna koşut olarak madenlerimizde durum değişmiyor. Teknolojik ve bilimsel gelişmeler, yerin yüzlerce metre altında çalışan emekçilerimizin can güvenliklerin, sağlayamıyor.

        Bartın-Amasra’da meydana gelen ve kırk bir emekçimizi yitirdiğimiz patlamada insan hatasının olmaması olanaksız. İnsan hatasının olduğu bir yerde kazadan söz edilemez. Amasra’da madende olan kaza değil, ihmal. Gözden kaçan bir eksiklik, alınmayan bir önlem, savsaklanan bir kural bu insan kıyımının başlıca nedeni. Burada çalışanların eğitiminin ne denli önemli olduğunu da belirtmem gerek. İşçi eğitimi, olmazsa olmaz. Bu nedenle savsaklanması, geciktirilmesi, ciddiye alınmaması bağışlanamaz bir kusur.

        Devlet görevlileri ilk günden Amasra’daydı. Öncelikle iki bakan gitti olay yerine. Sonrasında birkaçı daha vardı oraya. Ardında Cumhurbaşkanı Erdoğan…

        Erdoğan: “Amasra Taşkömürü İşletmesi, en ileri ocak olmasına rağmen biz kader planına inanmış insanlarız. Kader planına inandığımız için bunun dünü, bugün, yarını olmayacaktır.” dedi. Bu sözler, sorumluluktan kaçmaktır. Daha önceki ölümlü maden patlamalarından ders çıkarmamaktır. Evet, doğmak da ölmek de bir yazgıdır. Ancak madenlerde yanarak ya da tozdan ve dumandan boğularak ölmek bir insanın yazgısı olamaz. Bunun adı, olsa olsa cinayet olur. Çağımızda iş güvenliğini sağlamak kolaylaşmıştır gelişen teknoloji ve bilim sayesinde. Nedense emekçilerin yaşam güvenceleri konusunda gerekli yatırımlar yapılmamakta.

        Serbest piyasa ekonomisiyle devlete bağlı üretim alanlarının çoğu peşkeş çekildi özel sektöre. Peşkeş çekilmeyenler ise derin biri ihmalin pençesinde. Ne yazık ki devlet, devlet sektörlerini üvey evlat olarak görmekte. Bir sektör üvey evlat olarak görüldüğünde ise gerekli yatırımlar nedense yapılmamakta.

        Dünyada en büyük savaş, erke alanında yapılmakta. Erke yoksa üretim de yok! Bu alanda neredeyse tamamen dışa bağımlıyız. Batı Karadeniz Bölgesinin üstü orman, altı taşkömürü. Yerli erke kaynağımızı güvenli bir biçimde üretmek devletimizin görevi. Bu, dışa bağımlılığımızı azaltır. Öncelikle maden ocaklarında güvenlik sağlanmalı. Bunun için her türlü olanak kullanılmalı. İşçi sağlığı ve yaşam güvenliği öncelikli olmalı. Üreten kişinin bir tek tırnağına bile zarar gelmemeli.

        İşçilerinin ölülerini madenden çıkarmak beceri değil, önemli olan emekçileri sağlıklı bir biçimde yerin altından kurtarmak olmalı övünç kaynağı. Yerin altında çalışanları, bir kişinin bile burnu kanamadan çıkarabilirsen yerin üstüne, o zaman görevini yapmış sayılırsın.

        Amasra’daki maden faciasında soruşturma yapılmakta. Yapılsın yapılmasına da daha önceki patlamalardaki soruşturmalara benzemesin bu. En üstten en alta değin hangi görevlinin suçu varsa bir bir ortaya çıksın. Ortaya çıkan suçlar da cezasız kalmasın.

        Dileğimiz odur ki başka Amasralar yaşanmasın. Bartınlar ağlamasın! Türkiye gözyaşı dökmesin toprağa! İnsanımız, emekçimiz ilkel koşullarda can vermesin. İlkellik ve ihmal olmasın işçimizin yazgısı!

                                                               Adil Hacıömeroğlu

                                                               18 Ekim 2022

       

 

       

 

1 yorum:

  1. Maden ocakları ülkemizde kömür verir,doğa işçiden ömür alır kömür tozları ciğerleri bitirir.Maden işçisi kömür törpüler ,kömürde insan ömrü törpüler.Bizler yerin üstünde daha rahat yaşam sürdürelim diye onlar yerin altında kopardıkları her kömür parçası karşılığında ömürlerinin bir parçasını da yerin altında bırakırlar. Ekmek kavgası doğadan alış doğadan veriştir. Yeraltındaki acımasız ömür ,kömür savaşıdır.Mesleğini nefes alamama pahasına ,bile bile yapan emekçilerimiz kalan yaşamlarına da meslek hastalıklarına yakalanarak sürdürürler…Maalesef her göçükte ve patlamalar da evlere düşen ateşten yüreklerimiz yanıyor.Kalplerimiz ağrıyor , ihmaller giderilmeli , yıllardır çözüm bulunamıyor .Canlar gitmesin artık , çocuklar , analar , ağlamasın ailelerin ışıkları sönmesin.😥😥Fulya Kırımoğlu

    YanıtlaSil