Son
yıllarda toplumumuzda göze çarpan bir doyumsuzluk var. Bu, hem özdeksel hem de tinsel
alanda söz konusu. Doymak bilmeyen, elindekiyle yetinmeyen, hakkına razı
olmayan bir bencilliğin doyumsuzluğun altında yattığını söyleyebilirim. Vahşi kapitalizm,
toplumun üstüne bir karabasan gibi çöktükçe bencillik de gelişmekte ne yazık
ki. Bencillik güçlenirken toplumculuk zayıflamakta giderek. Hatta toplumcu
düşünenlere modası geçmiş(!) bir görüşü savundukları öne sürülerek dinozormuş
gibi bakılmakta.
Doyumsuzluk, öncelikle özdeksel alanda başladı. Bu durum, tinsel doyumu ortadan kaldırıyor nedense. Özdeksel ve tinsel doyumsuzluk birbirine koşut olarak artmakta toplum içinde. Bunu en iyi açıklayan ise halkımızın: "Karnı doysa gözü doymaz." sözüdür.
12
Eylül 1980 darbesiyle ülkemize egemen olan vahşi kapitalizm, 24 Ocak kararları
doğrultusunda toplumcu olan her şeyi ortadan kaldırmayı bir görev edindi.
Kamuculuğu, ülkemizden silmek için özel çaba gösterdi küresel sermayenin
buyruğunda olan darbeciler ve onun kültür, sanat, spor, ekonomideki görevlileri.
Her konuda bireysel başarılar övülüp toplumsal başarılar görmezden gelindi.
Kamuculuk basın-yayın organlarında iktidarın sözde aydınlarınca kötülendi. Toplumsal
dayanışmanın, yardımlaşmanın birlikte çalışıp üreterek hakça paylaşmanın erdemleri
küçük görüldü, gösterildi. Böylece doymak bilmeyen bir insan tipi oluşturulmaya
başlandı.
Doymak
bilmeyen insanın oluşumunda en önemli etken, televizyonun yaygınlaşması oldu.
Toplumun egemenleri, televizyonları kendi çıkarları için kullanarak toplumculuğa
savaş açtılar akçamdan. Reklamlarla tüketimi özendirdiler yurttaşlarımıza.
Üretim konusunda halkı yüreklendirmek yerine tüketimin özendirilmesi niye mi?
Tüketim
çoğaldıkça üretim azalmaya başladı. Cumhuriyet’imizin kuruluşuyla bin bir
emekle kurulan sanayi kuruluşlarımız, özelleştirme adı altında kapatıldı. Tarım,
üvey evlat görüldü. Bu nedenle köylerimiz boşaltıldı bilerek. Dışalım çoğaldı.
Dışalıma koşut olarak ülkemiz daha çok borçlandı. Bu da dış ülkelere siyasal
bağımlılığımızı artırdı.
Kamuculuğun
ortadan kalkmasıyla yasa, kural tanımayan ve sırtını ülkemiz siyasetçilerine
yaslayan bazı kişiler hızla varsıllaştı. Her alanda tekelleşme söz konusu oldu.
Sözde serbest piyasacı olan düzen rekabeti ortadan kaldırdı tekelleşmeyle. Gittikçe
tekelleşen ekonomi, bir soygun düzenine dönüştü. Bu durum, sosyal yaşamı da etkiledi.
Doymak bilmeyen bir açgözlülük ortaya çıktı. Açgözlülük, görgüsüzlükle
beslendi.
Vahşi
kapitalizmin ortaya çıkardığı insan tipi doymuyor. Her şeyin kendisinin
olmasını istiyor. Özdeksel bir doyum söz konusu. Bu nedenle tinsel doyum bir
yana itildi. Yeni varsıllık çok tapu, çok para biriktirmeyi amaçladı. Tapuya ve
paraya ulaşmak için kurallar ve yasalar bir yana itildi. Hangi yolla olursa olsun
amaca ulaşmak için her yolu kendilerine hak bellediler. Bu varsıl tipi; bilim,
sanat, spor, kültürden ne yazık ki çok uzak. Doğru düzgün düşküleri yok. Uğruna
savaşacağı, özveride bulunacağı ülküleri hiç olmadı. Ülküleri için savaşım verenleri,
yaşamını ülküleri uğruna harcayanları, toplum için özveride bulunanları vahşi
kapitalizmin görgüsüzleri beceriksiz olarak gördüler. Onlar için toplum
yararını düşünmek yararsız bir düşünce.
Vahşi
kapitalizmin egemenlerince benimsenen görgüsüzlük ve açgözlülüğün doruğa
çıkardığı doyumsuzluk, iletişim organları aracılığıyla hızla topluma yayıldı.
Ne yazık ki toplumun her kesiminde doyumsuzluk baş gösterdi. Hiçbir şeyle mutlu
olmayan, elindekiyle yetinmeyen, kendi yaşamsal gereksinmesinden çoğunu
isteyen, başkalarının hakkı olana göz diken insan tipi her yanda. Bu kişiler,
özdeksel açıdan doymak bilmedikleri gibi tinsel olarak da doymuyorlar. Bu doyumsuzluk,
toplumumuzun geleneklerini, değerlerini örseliyor. Hatta bu doyumsuz bencillik,
çocuk yapıp topluma biyolojik ve sosyolojik katkı yapmaktan bile uzak durmakta.
Çünkü onun düşüncesinde başkası için özveride bulunmak diye bir şey yok, çocuğu
bile olsa.
Özdeksel
ve tinsel doyumsuzluk; toplumsal dokumuzu bozmakta, elseverliğimizi ve
duygudaşlığımızı yok etmekte. Ülküsü, düşküsü, özverisi olmayan kişi için
halkımız: “Gözünü toprak doyursun.” der. Ne güzel bir söz değil mi?
Adil
Hacıömeroğlu
28
Nisan 2025