CHP Genel Başkanı Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu’nun Bağdat’a gidip Maliki ile görüşeceğini duyduğumda çok
sevindim. CHP’nin, Türkiye’nin birliği için AKP iktidarından daha çok çaba
gösteren Maliki ile görüşmesi geç de olsa olumludur. CHP yöneticileri, NATO
bakış açısından sıyrılarak yeni bir Ortadoğu politikası geliştirmeli. Bağdat
ziyaretinin bu yolda iyi bir adım olacağını düşünelim.
BOP’la bölünmek parçalanmak istenen;
etnik ve mezhep gruplarının boğazlaşmasını kışkırtan ABD planları boşa
çıkarılmalı. Bu emperyalist oyunlara karşı mücadele veren Ortadoğu liderlerini
desteklemeli, onlarla dayanışma içinde bulunmalı CHP. Maliki’nin,
Barzanistan’la ilgili kararlarının yanında olmalı. Irak’ın bütünlüğü
sağlanmazsa Türkiye’nin birliği korunamaz. Bu bilinçte olan siyasetçiler
bölgeye barış getirir. Maliki’nin Irak’ın toprak bütünlüğünü koruma konusundaki
çabaları erdemli bir siyasal duruşun göstergesidir.
Kılıçdaroğlu’nun Bağdat ziyareti iyi
bir başlangıçtır; fakat yeterli değildir. Öncelikle Şam’ı ziyaret etmeli.
Ülkesinin birliğini korumak için emperyalizme ve onun işbirlikçisi teröristlere
karşı amansız bir savaşın içinde bulunan Esat’a elini uzatmalı Kılıçdaroğlu ve
CHP. Esat’ı desteklemek; Arap dünyasında çağdaş yaşam biçimini yok etmek
isteyenlere, emperyalizmin uydusu kukla devletçiklerin oluşumuna karşı
durmaktır. Suriye’nin bölünmesi durumunda, bundan en çok zarar görenin Türkiye
olduğunu kavramalı her renkten Türk siyasetçisi. AKP yandaşı medyanın
saldırılarını hiçe sayarak gitmeli Şam’a. Gitmeli ki Müslüman ülkelere oynanan
Atlantik operasyonlarını ve bunlara alet olan AKP iktidarının İslam düşmanı
politikalarını açığa çıkarmalı.
Yalnızca Şam ve Bağdat mı ziyaret edilmeli? Tabi ki
hayır! Özellikle Batı Şeria’ya gidilip FKÖ ve Filistin Devlet Başkanı Mahmut
Abbas’la görüşülmeli. FKÖ, Filistin’in çağdaş, laik ve akılcı temsilcisidir ve
altmış yılı aşkın bir haklı davanın öncüsüdür. Batı’nın, İsrail’in ve BOP
İslamcılarının Hamas’ı öne çıkararak FKÖ’yü yok sayma anlayışı boşa çıkarılmalı
bu geziyle. Batı Şeria’da uygulanan İsrail zulmü, Gazze’den az değil. Filistin
topraklarının büyük bölümü Batı Şeria’dadır. Nüfusun çoğunluğu da burada
yaşamakta. Bu nedenle Ramallah’ı giderek Abbas’ın elini sıkmak tarihsel bir
görevdir.
CHP, Tunus’ta işçilerin yönetime karşı sürdürmekte
olduğu grevle de ilgilenmeli.
CHP, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu bir parti. Bu
nedenle de onun dış politika siyasetini izlemeli. İzlemeli ki dünyanın mazlum
toplumları gözyaşı dökmesin. Yeri gelmişken Atatürk’ten bir anıyı paylaşalım.
Şapka devriminin yapılmasından sonra
Mekke’de büyük İslam kongresi toplanacaktır. Türkiye de davetlidir.
Atatürk’ün buraya temsilci gönderip göndermeyeceği merak konusudur. Büyük
devrimci, tereddütsüz karar verdi ve milletvekillerinden Edip Servet Tör’ü
yanına çağırdı:
“Mekke’ye gidip beni temsil edeceksin.” dedi.
Sözlerini şöyle sürdürdü Atatürk: “ Türksün ve
Müslümansın. Türklük, Müslümanlığın öncüsü ve kılavuzudur. Mekke’ye şapka ile
gideceksin. Kara taassup sana karşı gelse eğilmeyeceksin.”
“Edip Servet Tör, Mekke’ye şapka ile girdi. Müslüman
delegelerin en itibarlısı o idi. Kongrenin sonuna kadar Mustafa Kemal
mucizesine hayranlık duyan heyetler arasında, Kemalist Türkiye’yi o temsil
etti. (Falih Rıfkı Atay’dan)”
Mekke’de saygı gören Atatürk’ün antiemperyalist,
çağdaş, laik duruşu; popülizm seline kapılmayan anlayışıydı. İnsanlar, güzel,
haklıya ve doğruya değer verip saygı gösterirler. Sayın Kılıçdaroğlu korkmayın
haklının yanında olmaktan. Çekinmeyin Atatürk’ün ardılı olmaktan.
Anadolu insanı, zalime karşı olmayı, mazlumun
yanında durmayı bir vicdan borcu olarak gördü yüz yıllarca. Bugün CHP’nin
vicdanı da emperyalist zulme karşı, komşularımızın onurlu direnişinin yanında
olmayı gerektiriyor. Korkmayın, çekinmeyin, gidin… Esat’a, Maliki’ye, Abbas’a
hatta Tahrir’i dolduran milyonların önderi Nasırcı Halk Akımı’nın lideri Hamdin
Sabahi’ye “Kardeşim!” deyin; kucaklaşın onlarla. Bu gezilerinizde bir yakanıza
Atatürk’ün, diğer yakanıza da Cemal Abdülnasır’ın rozetini takmayı da
unutmayın. Komşularımızın Atatürk ışığına en çok gereksinim duyduğu bir dönemde
onlardan bunu esirgemek yakışık alır mı?
Adil
Hacıömeroğlu
8
Aralık 2012
Not: 10 Aralık 2012 tarihli Kent Yaşam Gazetesinde
yayımlanmıştır.
Yazılarımın tümünü, http://adiladalet.blogspot.com dan
okuyabilirsiniz.
Dilekler çok güzel,emeğinize teşekkürler. Ama kaygılıyım; bu günkü CHP yönetimi bağımsızlık politikalarını terk etmiş durumdadır, NATO'cudur, AB'cidir, TESEV'cidir! BOP sahibi ABD'ye ve onun Ortadoğu politikalarına yönelik doğru dürüst bir eleştirisi yoktur (varsa da ben bilmiyorum). Bu zihniyetle sağlıklı bir Ortadoğu politikası üretilebilir mi dersiniz? Gene de dilekler çok güzel...
YanıtlaSilCok guzel bir saptama. Yalniz YCHP'de Ataturk'un mirasina sahip cikma yok. Son ornegi YCHP Gn. Bsk. Yardimcisi Umut Oran'in Buyuksehir Yasasini destekleyen sozleri
YanıtlaSilBu günkü CHP yönetiminin bunu yapacak durumda olduğunu sanmıyorum. Böyle bir politika yapabilecek güçte olsaydı, ülke içindeki bazı AKP politikalarına karşı çıkardı. Ülkemiz bu duruma düşmezdi.
YanıtlaSilMuhteşem bir konu ve yaklaşım,teşekkür ederim,yüreginize saglık sevgili Adil bey..
YanıtlaSilHocam güven çok uzun süreler iyi, güzel, olumlu davranışlar sergilenerek elde edilebilen, ancak bir o kadar da nankör bir şeydir. Bu kadar uzun süede elde edilmesine karşın tek bir yanlışla yıkılabilir. Kılıçdaroğlu'na bu altın tepside sunuldu. Yani hiç çaba sarfetmeden geçmiş yönetimin başarısızlığından doğan ortamı al sen doldur bu boşluğu dendi adeta. Oysa onun bu güne kadar neler yaptığı ortada. Yani kendisine sunulan büyük şansı hunharca katletmek adına ne gerekiyorsa yaptı. Ve artık ağzıyla kuş tutsa o güveni yeniden tesis edebilmesi olanaksız. Yeniden güven tazelemesi çok uzun zaman alacaktır. Oysa ülkenin bu kadar uzun zamana tahammülü yok. Kısaca bu iş artık Kılıçdaroğlu ile yürümez. Chp kendine halk indinde güven sağlamış vizyon sahibi yeni bir lider bulmayı başaramazsa inanın baraj aşma mücadelesi veren bir partiye dönüşür.
YanıtlaSilAdnan Yiğiter