Aralık ayının başlamasıyla Tahrir
Meydanı da hareketlendi. Meydan yüz binlerce Mısırlının gösterilerine sahne
olmakta. Bu gösterilerin amacı öncekilere göre daha açık. Mısır Cumhurbaşkanı
Mursi’nin ılımlı İslamcı diktatörlüğe giden uygulamalarına karşı duruyor halk.
Önceki gösterileri dakikası dakikasına naklen yayımlayan Batı basını ve
Türkiye’nin yandaş medyası suskun. Üstelik tam da gösteriler ortalığı kasıp
kavururken Mursi, Time dergisine kapak oluyor, “Ortadoğu’nun en önemli adamı”
diye. Niye en önemli adam? İsrail’le iyi ilişkiler yürütüyor, ondan.
Tunus’ta başlayan ve ardından birçok
Arap ülkesine yayılan ayaklanmalara ABD/AB ci medya, “devrim” diyerek bunun bir
“bahar” olduğunu söylediler. Birçok yazıda “Devrim böyle olmaz.” deyip bunun
bahar değil, zemheri(karakış) olduğunu yazdım. Nedense bu ayaklanmalar, kısmen
laik ve ABD karşıtı olan ülkelerde oldu. Ayaklanmalarda ya o ülkelerdeki
örgütlü İslamcılar ya da aşiretler kullanıldı. Ayaklanmaların antiemperyalist
niteliği yoktu.
“Mısır halkı zor durumda, bir çıkış
yolu, model arıyor. Ancak emperyalist kıskaçla dinsel tutuculuk arasında
sıkışmış. Bu cendereden kurtulması gerek. (bkz. http://adiladalet.blogspot.com)”
3 Şubat 2011 tarihli MISIR başlıklı yazımda bunları yazmıştım. İşte, bir
haftadır Mısır’ın birçok kentindeki gösterilerin nedeni bu. Emperyalizme dayalı
dinsel kıskaçtan kurtulma isteği.
Peki, Mısır’ı ayağa kaldıran ne? Mübarek
gitti, Mursi geldi. Demokrasiye kavuşacağını sanan Mısırlılar, daha katı bir
diktatörlüğün demir yumruğuyla karşılaştılar. Mübarek Amerikancıydı, Mursi de
aynı çizgide sürdürmekte politikasını. İsrail’le Mursi arasından su sızmıyor.
Yaşamın düzenlemesi, devlet kurumlarının işlerliği dinsel kurallara uydurulmaya
başlandı. Yeni diktatörün, yargıyı da kendine bağlamaya kalkışması bardağı
taşıran son damla oldu. Kitleler, Mursi’yi “Yeni Firavun!” olarak
nitelendirmekte. Firavunluk, mazlumlara yapılan aşırı zulmün ifadesi.
Mursi, alanları dolduran halka
Mübarek’ten daha sert davranıyor. Yalnız polis saldırmıyor halka, Müslüman
kardeşlerin militanları da ellerinde sopalar ve kesici aletlerle göstericilere
ölüm yağdırıyor. Halk demokrasi istiyor, iktidar şeriat kurallarını dayatıyor.
Dünyanın demokrasi bekçileri nerede? Neden Tahrir’i dolduran milyonlar
görmezden geliniyor. Çünkü eylemciler Nasırcı. Ulusalcı, laik,
antiemperyalisler ve çağdaş bir Mısır için ayaklanmaktalar. Batı, Ortadoğu’daki
bağımsızlık ruhundan, çağdaşlaşma hareketlerinden korkar. Neden mi? Bağımsız ve
çağdaş toplumlar ülkelerinin emperyalistlerce sömürülmesine son verir de ondan.
Yaklaşık yüz yıldır Ortadoğu’nun kanını emen Batılı emperyalistlerin korkulu
rüyasıdır Mustafa Kemal. Nasır, Mustafa Kemal’i örnek almış, başkaldırmıştı
emperyalist hegemonyaya, savaş açmıştı feodal geriliğe. Nasır sayesinde Arap toprakları, laik yaşamın ışığıyla az
da olsa aydınlanmıştı. Bu nedenledir ki Batılı emperyalistlerle onların
Ortadoğu’daki işbirlikçileri, Nasır’a da onun düşüncelerinin ifadesi olan
BAAS’çılığa da savaş açtılar. Yapılabilecek en kötü suçlamalarla yalanlarla
Arap çağdaşlaşması gözden düşürülmeye çalışıldı.
Emperyalistlerin “Arap Baharı”
dediği, benim “Arap Zemherisi” dediğim kalkışmaların bölünmüş Ortadoğu’yu,
Kuzey Afrika’yı daha çok böleceğini söyledim ısrarla (Yalnız ben değil, yüreği
yurt aşkıyla çarpan herkesin düşüncesi bu doğrultudadır.). Aşiretlere teslim
edilen Libya üç parçaya bölünmek üzere. Irak çoktan üç parça. Mısır, içten içe
kaynamakta. Suriye, parçalanmaya direnmekte. Başta Türkiye olmak üzere birçok
ülke sırada beklemekte BOP’un bölme planı çerçevesinde…
Mısır’da emperyalizme ve Ortaçağ’a karşı başlayan uyanış, Tunus’a sıçramış
durumda. Bu kez Arap topraklarına karakış değil, gerçek bahar geliyor. Zaten
öyle değil midir? Kıştan sonra bahar gelmez mi? İşte, doğal süreç işliyor
Mısır’da. Tarihin tekerleği geriye değil, ileriye dönüyor.
Mısır’da başlayan laiklik
mücadelesi, BOP’un yalancı baharıyla bölünmeye başlayan Arap coğrafyasını birleştirecek
mayayı da taşımakta. Önümüzdeki günler çok şeye gebe. Maliki ve Esat’ın
ülkelerinin birliği için verdikleri mücadele Arapların yeni bütünleşmeler
oluşturacakları bir sürecin kapısını açmakta. AKP, ABD, AB ve Körfezdeki
kralcıklar bölüyor; Nasır’ın yolundan giden Esat birleştiriyor. Tarih, kimi
deliğe süpürecek dersiniz?
Adil
Hacıömeroğlu
6
Aralık 2012
Not: 10 Aralık 2012 tarihli Ulus
Gazetesinde yayımlanmıştır.
Yazılarımın tümünü, http://adiladalet.blogspot.com dan
okuyabilirsiniz.
İnsan asli olarak özünde özgürlük sevdalısıdır, bu bireysel sevdasını toplumsal bilinçle buluşturabilirse, kazananın kim olacağı açıkça belli olur.
YanıtlaSilA.Özçelik
İki halk arasındaki fark işte tam da burada kendini gösterdi. Adamlar belki bilinçsizce devrim diye, demokrasi diye her şeyin bir bedeli olduğu bilinciyle canlarını hiçe sayarak kurtuluş saydıkları yola baş koydular. Kısaca cesaretle davrandılar, korkmadılar, yılmadılar. Peki biz ne yapıyoruz. Bölünmenin ayak sesleri kulağımızı neredeyse çınlatırcasına yaklaşmışken ne yapıyoruz. Koskocaman bir hiç. Siz çok umutluydunuz bu halktan ama ben hala karamsarım bu konuda. Oysa yanılmayı ne kadar çok istiyorum bilemezsiniz. Tek yaptığımız rahat koltuklarımızda oturarak belki fişlenmeyi göze alarak burada verip veriştiriyoruz. Tek yaptığımız bu. Ben gene kendimle yüzleşip hiç birşey yapmadığımızı kabul edenlerdenim. Nette rastladığım o kadar çok insan var ki, bir şey yapmadığını bile kabul etmiyor daha. Hala bu eksikliklerini hiçbir şey olmaz görüşüyle kamufle etme çabasındalar. Bu durumu izledikçe hala umutlanabilmek!..
YanıtlaSilOnlar doğru yolu eninde sonunda bulabilirler. Çünkü cesurlar. Mursi faşistlik mi yapıyor, onu da devirirler, ama biz bencil bir toplum olduk ve canımız çok kıymetli, ülkemizden bile. Türk halkının felsefesi hep aman bana birşey olmasın, birileri birşey yapsın ben de sebepleneyim. Ama birşey olacak. Hem de çok kötü birşey. Ama trenin sesi çok uzaklardan duyulur olacak bizim için artık. Aman biz rahat koltuklarımızı, sıcak yataklarımızı sağlam tutalım. Rejimler böyle korunur çünkü. Sağlıkla kalın.
Adnan Yiğiter
mursi önünde çok taze bir örnek varken ondan feyz alamadı. Türkiye 'de olduğu gibi işe hukuğu değiştirerek, yandaş hukukçularla emin adımlarla ilerleseydi kitleler böylesi bir ayaklanma içinde olmazlardı.Abd- kendi planları olan bir ülke ancak planların uygulanacakları coğrafyaya ve bu coğrafyadaki tarihe, kültüre göre değişikliğe uğrayacağının , uygulanamaz olacağının farkında değil. girdiği bataklık gitgide büyüyor. maşası Türkiye..
YanıtlaSilSEVGİLİ HOCAM;KALEMİNE,YÜREĞİNE SAĞLIK;MIZRAK ARTIK ÇUVALA SIĞMIYOR,SÜRÜKLEYENLERİ DÜRTÜYOR,YÜREĞİNDE İNSAN SEVGİSİ OLANLARIN ACISIDIR,MISIR,SURİYE VE IRAK OLAYLARI.DEĞERLİ DÜŞÜNCELERİNİZE AYNEN KATILIYORUM*HALKIN ÜZERİNE ZEMHERİ DÖKMEK YETMEDİ,TİPİ,BORAN BİNDİRMEYE BAŞLADILAR*YÜREĞİ CİHAT ARAYAN VAR İSE,FİRAVUNLARA KARŞI DURMAYI ÖĞRENMELİDİR ÖNCELİKLE*
YanıtlaSilİslam ülkelerini '' ARAP BAHARI '' söylemi ile aldatan ABD ve AB gibi sömürgeci güçlerin kendi çıkarlarını sağlayacak biçimde bir oluşum için çevirdikleri dümeni , küresel sömürünün yeni dönüşümünü irdeleyen bu yazı Adil Haciömeroğlu ' nun kaleminden okurlara ve ilgililere bir uyarıdır. Teşekkürler!
YanıtlaSilDeğerli Adil inşallah Karakıştan sonra Bahar gelir.
YanıtlaSilBen ülkemden uzun yıllardır ayrı yaşıyorum, uzaklardam izlemlerim sanki her mevsim Karakış olacakmış gibi soğuk rüzgarlar estiğini hissediyorum.
Kaleminiz daim olsun hiç susmasın.
Saygı ve sevgilerimle.
Nevin Işık