Son “Osmanlı padişahı” RTE, Mevlana’yı anmak için gittiği
Konya’da yaptığı konuşmada baklayı ağzından çıkardı. RTE’yi doğru tanıyan
yurttaşlar bu duruma şaşırmadı; ancak AB solcuları, liberaller, demokrasiyi laf
salatası sanan kimi budalaların şaşkınlığını açıkça görülmekte.
“En başarılı olduğumuz alanlardan biri olmasına rağmen
bunu sağlıkta aşamadık. Niye? Bürokratik oligarşi ve yargı, bunlara takılıp
kalıyoruz. Ama dışarıdan bakanlar zannediyor ki ‘326 milletvekiliniz var yine
mi bahane’ ama kuvvetler ayrılığı denen olay var ya o geliyor önümüze, engel
olarak dikiliyor.” Bu sözler ileri demokrasiden söz eden başbakana ait. Bunları
söyleyen bir kişinin demokrasinin “d”sinden haberi olur mu? Oysa en sıradan
yurttaş bile demokrasinin kuvvetler ayrımına dayandığını bilir.
Kuvvetler ayrımı; yasama, yürütme ve yargı erklerinin eşit
sayılması ve birbirlerinin alanına müdahale etmemesi, aynı elde
toplanmamasıdır. Yasama yasaları yapacak mecliste özgür iradesiyle. Yürütme,
yasamanın yaptığı yasaları yaşama geçirecek, bu yasalara göre yönetecek ülkeyi.
Yargı da yasaların anayasaya uygunluğunu ve yürütmenin yasalara aykırı hatalı
uygulamalarını denetleyecek. Krallıklarda, diktatörlüklerde yasama, yürütme ve
yargı yetkileri tiranın elindedir. Denetim olmadığında devletin işleyişinde
keyfiyet egemendir.
RTE’nin başkanlık sistemi konusundaki ısrarındaki amacı,
devletin tüm yönetim yetkilerini eline almak istemesidir. Erdoğan’a yasama ve
yürütmeyi kontrol etmek yetmiyor. Dönüştürülmüş siyasetin emrine girmiş yargı
da onun için yeterli olmuyor. Yargının
tümüyle kendi avuçlarında olmasını istemekte. “Demokrasi araçtır.” dememiş
miydi yıllar önce RTE? Demokrasiyi, kuvvetler ayrımını ortadan kaldırmak için
araç olarak kullandı on yıl. Şimdi canına okuduğu demokrasiye son darbeyi
indirmek istiyor yargı yetkisini de eline alarak. Başkanlık tartışmalarıyla
padişahlık yetkilerini artırmanın peşinde.
Demokrasiyi yalnızca seçim sandığı olarak düşününce
padişahlığa giden yol kısalır. Oysa sandık, demokrasinin yalnızca bir adımıdır.
Kamunun parasını denetleyemeyen bir yönetim demokrasi olur mu? TBMM’de,
Sayıştay raporları gelmeden bütçe görüşmelerinin yapılması hangi demokratik ve
yasal kurala uygundur? Yargı, iktidarın denetimine girdiği için AKP’ye muhalif
olan aydınlar Silivri ve Hasdal zindanlarındadır sorgusuz sualsiz.
Burada “şehir hastaneleri projesi”ne değinmeden
geçemeyeceğim. Şehir hastaneleri oluşturacağız diye neredeyse yüz yıllık
hastaneler kentlerin dış mahallelerine taşınmakta. Merkezdeki hastane arsaları
değerli olduğundan iş merkezlerine dönüştürülmekte. Böylece yandaş işadamlarına
yeni olanaklar tanınıyor. Kentle özdeşleşmiş bir hastanenin taşınması,
insanlardaki kentlilik bilincini yok ediyor. Kentin belleği siliniyor böylece.
Oysa kentle tarihsel bağlantıların canlı tutulması, kişinin yaşadığı yere daha
çok sahip çıkmasını sağlar. Anne ve babaların yaşadıkları kentle ilgili anılarının
olması gerek Ama bu anlayış, anıları iş merkezlerinin temeline gömüyor.
Bakırköy Doğumevi taşındı yerinden, koca bina hüzün
içinde. Yaşı kırkı aşan ve burada doğan birçok kişi ziyarete gidiyor boş
duvarları. Çocuklarına anlatacaklar anılarını, ama hastane yok yerinde. Rant
uğruna hastaneler taşınmakta, arsalara gökdelenler dikilmekte. Birileri cep
doldururken kentin belleği yok ediliyor kimin umurunda. Yargı, kentten yana
tavır koyunca da kuvvetler ayrımı ortadan kalksın isteniyor.
Yargının tamamen ortadan kaldırılmasını istiyor başbakan.
Yüksek yargı organlarından en küçük bir karşı çıkış bile yok. Siyasallaşan
yargı, kendi varlığını bile savunacak gücü kendinde bulamıyor. RTE’nin
padişahlığını şimdiden kabul etmiş görünüyorlar.
On
yıldır yazıyoruz, konuşuyoruz AKP’nin demokrasiyi ve cumhuriyet kurumlarını
ortadan kaldırmakta olduğunu. Sözde aydınlar cumhuriyete saldırıda AKP’nin
önünde koştular. Neymiş efendim, cumhuriyet olmadan demokrasi olurmuş. Alın, size
cumhuriyetsiz bir demokrasi! Kuvvetler ayrımı ortadan kaldırılmış, padişah
yetkileriyle donatılmış bir başkan.
Büyük
harflerle yazıyorum: TÜRKİYE’DE CUMHURİYET OLMADAN DEMOKRASİ OLMAZ.
3
Mart 2009 günü Söğütlüçeşme metrobüs hattının açılışında, “Kadıköy’e hoş geldin
Son Osmanlı Padişahı Recep Tayyip Erdoğan” pankartı açılmıştı. Demek ki RTE’nin
partilileri; geleceği görmüş, liderlerinin padişahlığa gideceğini anlamışlar!
Padişahlık iyi, güzel de inşallah sonu son Osmanlı Padişahı gibi olmaz RTE’nin
diyelim. Çünkü Ankara’da emperyalist zırhlıların demirleyeceği deniz yok!
Adil
Hacıömeroğlu
18
Aralık 2012
Not:
Yazılarımın tümünü, http://adiladalet.blogspot.com
dan okuyabilirsiniz.
Dolmabahçe'de var hocam...
YanıtlaSilAdnan Yiğiter
Ülkemizde , demokrasinin verdiği ( hatta vermediği ) yetkileri yanlış yorumlayarak , zorlayarak RTE Diktatörlüğüne gidiş , cumhuriyetin kazanımlarını yok ediş , KUVVETLER AYRIMINI kaldırıp , padişahlığını ilan etmeye yönelen RTE ' nin yeni öngörüsü olarak kendini göstermektedir. Bu gidiş , ülkenin yağmalanmasını da içermektedir .İLERİ DEMOKRASİ yutturmacası ile demokrasi tepelenmektedir bu yolla. Sayın Adil Haciömeroğlu dostumuz , bu yazısında işte bu tehlikeye değinerek sorumluları , bizleri uyarmaktadır.Teşekkürler Adil Haciömeroğlu ;yüreğinize sağlık!
YanıtlaSilYoruma gerek var mı yada gerçek demokrasi yada kriterleri var mı?Hani hiç bilenle bilmeyenin eşit olamayacağını dinsel anlamda vurgularken niye milli iradede çoğunluk iradesi milli irade oluyor ki?Köylülerin bir ATASÖZÜ VARDIR:NERDE ÇOKLUK ORDa b.kluk olurmuş.Gerçek demokrasi çalışan sınıfların kendi kategorilerinde eşit ve etken temsiliyle oluşur yoksa sadece HUKUĞUN GUGUK EDİLDİĞİ,YÖNETENLERİN PAYANDALAŞTIĞI YADA MANDALAŞTIĞI,YASAMANIN CEBİNDE ARKASINDAKİ GÜCE GÜVENENLERİN DOLDURDUĞU YAPILARDA DENGESİZLİK VARDIR.ÜRETEN VE YÖNETENLERİN AYNASI BUYSA DAHA ÇOK BAĞIRMAK NEYE YARAR!YM
YanıtlaSilAdil bey,
YanıtlaSilÖnce sizi Türkiye Başbakanı için kulandığınız RTE kelimeleri için kınıyorum,
sevsekte ,sevmesekte eğer halkın yüzde elibir oyunu almişsa o sahış hepimizin başbakanıdır, bunu böyle kabul etmemiz lazim.
Gelelim yazinizin iceriliğine, kuvetler ayrılığı tabiki Demokrasi rejiminin olmasa olmaz şartidir, Başbakanın böyle bir çikiş yapmasi çesitli yorumlara neden oldu, ama aslında sayin başbakanı şöyle bir analiz etiğımız zaman isdedığı yönetim sistemi Amerikalılarınki gibi bir bağkanlık sistemi deyil çünkü kendisinde olan yetkiler Amerika başkanında yoktur, o zaman ne istiyor? Başkanlık sistemi ile birlikte aynen şu anda olduğu gibi yasama, yürütme ve yargıyı denetlemek istiyor, oysa dünyada başkanlık sisteminde kuvetler ayrimi daha belirgindir, Amarikadaki yetmişli senelerin başinda Watergete sikandalini hatirliyalim zamanin başkanı seçim döneminde gazetecilik sikandalindan istifa etmek zorunda kaldı, yaptığı neydi biliyormusunuz? rakip partinin gizli belgelerini izinsiz elde edip basina sızdırmişti. Şimdi böyle bir durumu bizim ülkemizde düşünülebilirmi, bizim her türlü özel hayatimiza girilip, dinleniyoruz bu kanunsuz dinlemeler yüzünden silivride hapiste olan kac gazeteci vardir? demorkrasilerde gazetecilerin hapise atilmasini sidetle kiniyorum, içeriliği ne olursa olsun kabulenmek mümkün deyil bu düşünce bile bir başbakanın demokrasiden ne anladığını anlamak için yeterlidir.
Saygilarimla
Hayrettin Cakir