Habertürk
Gazetesi köşe yazıcısı (Bu sözcük Özdemir İnce ustamızın buluşudur ve günümüze
çok uygundur.) Serdar Turgut, 31 Ağustos günü “30 Ağustos’ta AKP’ye karşı zafer
mi kazanılıyor!” başlıklı bir yazı yazdı.
Çiçeği
burnundaki yeni ve hızlı AKP’li köşe yazıcısı, Kemalistlere saldırmak için o
kadar heyecanlı ki şaşkınlıktan soru tümcesinin sonuna ünlem işareti bile
koyabilmekte. Yazının noktalama, yazım hatalarıyla anlatım bozuklukları ayrı
bir yazı konusu. Bu yazıda köşe yazıcısının son yıllarda meydana gelen çizgi
değişikliğine de değinmeyeceğiz. Burada yazının içeriğini eleştireceğiz.
Köşe
yazıcısı Turgut, cumhuriyet mitinglerinde bayrak sallayan kadınları “konkenci”
olarak nitelemekte. Kişinin bilmediği konularla ilgili söz söylemesi, yanlış
nitelemelerde bulunması ayıptır. Cumhuriyet mitingleri her yönüyle incelenmesi
gereken önemli toplumsal muhalefet gösterileridir ve ulusumuzun yüz aklarıdır.
Elbette eleştirilecek yönleri vardır, ancak köşe yazıcısının anlayacağı,
tartışacağı yönde değildir. Bu mitinglere katılan kadınlar, zor koşullarda
ailelerinin dişinden tırnağından artırarak ve tüm toplumsal baskılara göğüs
gererek okutulan yurttaşlardır. Akranları olan erkeklerden on kat daha fazla
çalışarak ve olağanüstü özverilerde bulunarak çağdaş dünyada yerlerini
aldıklarından, kendilerine bu olanağı sağlayan Cumhuriyet’e sahip çıkmaları da
olağandır. Hemen hepsi, dar gelirli aile çocukları olan bu Cumhuriyet
kadınlarının ne konken masalarında harcayacak zamanları ne de kumara verecek
paraları vardır. Çağdaş görünümlü kadın deyince yazıcının usuna konken
masalarında gördüğü üç beş kadın geliyorsa bu durum acınasıdır. Ülkemizde
çalışan kadınların ezici bir çoğunluğunun çağdaş Türk kadınlarından oluştuğunu
görmek gerek.
Serdar
Turgut şöyle sürdürüyor yazısını: “… bugünün Cumhuriyet Bayramı’nda
yurtseverliği AKP düşmanlığıyla özdeşleştirip…” diyerek sürdürmekte yazısını.
Yurtseverliğin AKP karşıtlığıyla özdeşleştirildiği doğrudur. Açılım saçmalığı,
Habur rezaletiyle azgınlaşan teröre ülkemizin insanları kurban verilmekte.
Bunun sorumlusu da AKP iktidarıdır. Cumhuriyet’in kuruluşuyla yoksul halkın
dişinden tırnağından artırarak oluşturduğu kuruluşları yok pahasına satanlara
karşı yurtsever tepkiler göstermek elbette olacak. ABD çıkarları uğruna savaşın
eşiğine geldiğimiz Suriye konusunda susmak yurtseverliği bir kenara bırakalım,
insanı ve vicdani midir? Dünyanın en verimli topaklarında bulunan ülkemizin ceviz,
badem, buğday, mısır, pirinç, pamuk, balık, şeker, canlı hayvan, et… ve hatta
samanı bile dışarıdan almasının, Türk çiftçisinin mahvolmasının sorumlusu
kimdir? Tabi ki mevcut hükümet. Bu duruma, ülkemizin yurtseverlerinin ses
çıkarması sizi neden rahatsız ediyor Sayın Turgut?
Eğer
AKP; ulusal bayramlarda Atatürk anıtlarına çelenk koymayı yasaklıyor, polis zoruyla
yurtseverleri engelliyor; iki gün sonra da Atatürk’e hakaret yapanlara seyirci
kalıyorsa yurtseverlerin tepkisi olağan değil mi?
“AKP
ile cumhuriyet rejimi arasında bir çelişki veya zıtlık olduğu varsayımı,
laiklerin kendilerini rahatlatmak için oluşturdukları bir şehir efsanesidir.”
AKP ile Atatürk Cumhuriyetinin karşıtlığı bir “varsayım” değil, gerçektir.
AKP’nin en son çıkardığı 4+4+4 eğitim sistemi, Cumhuriyet’in neyine uygundur.
Eğitimi, dinsel bir çerçevede yapmak Ortaçağ toplumlarına özgü bir anlayış. Bu,
Cumhuriyet’in laik eğitimiyle zıtlık değil mi? Tüm komşularıyla barış içinde
yaşayan Türkiye’yi, herkesle düşman yapan iktidarla cumhuriyetçiler arasında
karşıtlık olmasın mı?
“Bir
örnek vermeleri istendiğinde somut bir
şey söyleyemezler, on dan sonra gizlenen hedeflerden filan bahsedilmeye
başlanır ve komplo dünyasının saçmalıklarına geçilir.” AKP’nin Atatürk
karşıtlığıyla ilgili yukarıda somut birçok örnek verdim. Muhaliflerin Silivri
ve Hasdal zindanlarına sorgusuz sualsiz hapsedilmelerindeki amaç ne? Cumhuriyet
savunucularının yargısız infaza uğraması Serdar Turgut için somut değil mi?
Merkez medyadaki her hangi bir köşe yazıcısı hükümeti eleştirebilir mi? Kendi
gazetesi dâhil, hükümeti eleştirdiği için kaç gazetecinin işinden kovulduğunu
biliyor mu bu köşe yazıcısı? Ülkemizdeki yargı sisteminin nasıl işlediğini
bilmiyor sanırım; çünkü yazdıklarından anlaşılıyor ki başka bir ülkede yaşıyor.
“Yurtseverliğin
deli saçması olduğu ve tarihin çöplüğüne atıldığı” yolundaki görüşü ise kendi ülkesini
tanımayan, yaşadığı dünyayı ve olayları algılayamayan kişilerin sığ bakış
açısı. Dünya üstünde emperyalizm oldukça yurtseverlik olacak, ulusal
kahramanlar da. Ancak rüzgâra göre hareket eden kuru yaprakların hangi adrese,
neredeki çöplüğe gideceği belli değil.
“Cumhuriyetin
dindarları dışladığı” görüşü kuyruklu bir yalandır. Dindarlık dışlanmamış, din
sömürüsü yapan siyaset madrabazları dışlanmıştır.
“Darbelerin,
dini cumhuriyet rejiminin içine sokturmaması” görüşü tamamen yanlıştır. Zorunlu
din dersinin okutulmasının anayasal zorunluluk olmasını 12 Eylül darbecilerinin
yaptığından haberi yok Serdar Turgut’un. O zaman anımsatalım. Ilımlı İslamcılar
da bölücüler de 12 Eylül’ün ürünüdür. Cumhuriyet’e asıl darbeyi vuran
Amerikancı darbelerdir.
Sayın
Turgut’a şunu da anımsatmak isterim. Sosyal olaylarda “O olmasaydı, bu olurdu.”
gibi bir bakış açısı sakattır, mantıksızdır, bilimsel değildir. “AKP iktidar
olmasaydı, cumhuriyet rejimi gümbür gümbür çökecekti.” savınızı bu nedenle
ciddiye almıyorum; bırakalım buna da kargalar gülsün!
Habertürk’ün
bu köşe yazıcısına önerim, mevsime ve rüzgâra göre değil, ülke gerçeklerine
göre davranmasıdır. AKP’nin modası bir gün geçer. Cemaatçiliğin yerine, gün
gelir demokratik kitle örgütleri yerleşir. Bir bakmışsınız ki rüzgâr Atlantik’ten
değil de Anadolu’dan eser. İşte, gerçek aydın bunalımlı zamanda dimdik duran
kişidir. Doğruyu söyleyen adam olmak zor iş…
Adil
Hacıömeroğlu
2
Eylül 2012
gazeteye bak.köşe yazarıda aynı paralelede olması normal.bu basın tazıya tut tavşana kaç politikasıyla kendine bir yer etmiş zaten.Turgut denen yazar sanki bilmiyormu ki AKP nin bu ülkenin mayasını bozduğunu.... Evet dediğiniz gibi bir gün rüzgar ters estiğinde ne olacak bilsin bakalım.
YanıtlaSilm.k.akay