BİR YÜREK ADAMI, NAZIM CANCA


        Nazım Canca… Rize-Pazarlı bir yürek adamı… Küçük yaşta ailevi nedenlerle evini, köyünü, sevdiklerini terk edip Batum’a kaçmış. Türlü işlerde çalışmış. Her işi, ona bir okul olmuş. Öğrenmek ve gezginlik onun önemli özelliği. Ekmeğini, yabancı memleketlerde aslanların ağzından alarak kazanmış. Gürcüce, Rusça, İngilizce, Fransızca öğrenmiş. Hem de anadili gibi okuyup yazmakta bu dilleri. Konuşması da aksansız… Savunma sporları öğrenip kitap okuma alışkanlığı kazanmış.

        Yıllar geçmiş gurbet ellerinde, hep sıla özlemiyle. Kurtuluş Savaşı bitmiş, Cumhuriyet kurulmuştur. O da askerlik görevini yapmak için yurda dönmüş. Askerliğini Çankaya Köşkü’nde Atatürk’ün yakın koruması ve kütüphanecisi olarak yapmış. Sonrasında polis memuru olarak bu görevlerini sürdürmüş 10 Kasım 1938’e dek.

        Yabancı dil bilgisi duyulunca Atatürk çağırmış onu. Atatürk, küçük bir sınavdan geçirmiş Canca’yı. Rusçayı Rusya’da, Fransızcayı Paris’te, İngilizceyi de Londra’da öğrendiğini söyleyince Gazi Paşa, yanındakilere dönüp “İşte, Türk genci diye buna derim. Çıkın bakalım hanginiz üç lisan biliyorsunuz?” diyor. Ardından Sayın Canca’ya dönerek: “Şimdi benim kütüphaneme çık ve orada on iki cilt Rusça kitaptan ilk cildi al, buraya gel!” buyruğunu veriyor.

        Nazım Canca, kütüphaneye koşup eliyle koymuş gibi istenen kitabı bularak getiriyor. Bu çabukluğu, Atatürk’ü şaşırtıyor. Kitap üzerindeki yazıyı göstererek “Bunu oku ve Türkçe tercümesini yap!” diyor. “Slovar Yakutskogo Yazıka” diye çevirmiş. Atatürk: “Türkçesini söyle! deyince O: “Yakut Lisanı Lügatı Paşam…” Gazi, bu çeviriyi yanında bulunan birine sorup doğruluğunu onaylatmış.

        “(Atatürk) Kitabın ilk sayfalarından birini açarak parmağını bir satıra bastırıp ‘Bunu oku ve tercümesini yap!’ dedi. Ben okuyorum, ama hiç mi hiç anlamıyorum. Düşünüyorum. Ama nafile… O, Rumeli şivesiyle ‘Hadede…’ ‘Paşam, bu imkânı yok, Rusça değil.’ diyorum. Paşa ise ‘Rusçadır.’ diyor ve ‘Sen Rusça bilmiyorsun.’ Ben: ‘Biliyorum.’; O ‘Bilmiyorsun.’ derken fikren kapıştık.

        Yemek masasının ortalarından biri (Profesör Ahmet Caferoğlu) kalkarak ikimizin arasına girip kitaba eğilince ‘Paşam, tabii ki anlamaz. Çünkü sizin parmağınız Rus harfleriyle yazılı Yakutça satırındadır.’ Ve bana dönerek ‘Oğlum!’ dedi; ‘Ama kitap sayfası ortadan bir çizgi ile bölünmüş, soldaki yazı Rus harfleriyle Yakutça, sağdaki ise Rusça ne demek olduğunun izahı.’

        Bana, Rusça olarak ‘Burasını oku ve Türkçeye tercüme et!’ dedi. Yani daha doğrusu imdadıma yetişti. Okudum ve ‘Ağır bir cismin yerden kaldırmak olduğunu ifade etmektedir.’ dedim. Ve profesörün doğrulaması üzerine Atatürk bana dönerek ‘Mücadeleniz haklı galibiyetinizle sonuçlandı. Sizden özür dilerim.’ dedi. (Nazım Canca, Hayatım ve hatıralarımda Atatürk, Opus Kitap, Birinci Baskı, Mart 2016, sf. 80)”

        Ordulara hükmetmiş, Yedi Düvel’i yenmiş, devrimleri peş peşe yapmış, bir büyük adam; yanında çalışandan özür diliyor. Karşısındakinin yüreğini incittiği için üzülüyor, onun gönlünü almaya çalışıyor. İşte, gerçek büyüklük bu... Burada, Nazım Canca’nın özgüveni de övgüye değer.

        Atatürk, süklüm püklüm, pısırık, evet efendimci ve özgüvensiz kişilerden hoşlanmazdı. Kendi görüşünü kararlılıkla savunan, gerektiğinde ona karşı dirençli düşünsel savunmalar yapan kişileri çok severdi. Onların yanında bulunmasından zevk alırdı. Nazım Canca da bu kişilerden biri. Bu nedenle yıllarca Atatürk’ün en güvendiği adamlardan olmuştur. Bu değerli kişinin adının memleketi Rize’de ve Pazar’da yaşatıldığı bir cadde, sokak, meydan, park, kültür merkezi var mıdır? Onun adını yaşatmak için yöre belediyelerinin bir çalışması olacak mı? Bu yürekli, bilgili adamı acaba yerdeşleri ne denli tanımakta?

        Nazım Canca’nın anılarının yer aldığı kitabı herkes okumalı. Okumalı ki dişiyle tırnağıyla ve kocaman yüreğiyle yaşama tutunmuş, büyük bir başarı öyküsünü alınteriyle yaratmış bir yürek adamını tanısınlar.

                                                               Adil Hacıömeroğlu

                                                               7 Kasım 2022

       

5 yorum:

  1. Elinize sağlık hocam. Kitap okutan kitaplar benim için çok değerlidir. Kitap okutan yazılar da öyle...

    YanıtlaSil
  2. Teşekürler hocam bilgilendik

    YanıtlaSil
  3. Hocam her zamanki gibi güzel yskalamışınız

    YanıtlaSil
  4. Işıklar içinde uyusun. Teşekkür ederim Değerli Hocam. Atatürkümüzün yazdığınız üzere düşüncesini sarsılmaz olarak anlatan herkese derin saygı beslediği okuduğumuz bir çok anı ve belgede var. Işıklar içinde uyusun Mustafa Necati ilede böyle bir çatışması var. Üstelik Mustafa Necati köşkün bir odasına gidip sakşnleşmeyi beklemiş. Saygılarımla

    YanıtlaSil
  5. Her yazınızı okudumğumda bilgi ediniyorum bir şeyler öğreniyorum.Sağolun varolun.Sizin gibi bilge öğretmenlerin sayısı pek kalmadı artık.Kendisini sürekli geliştiren okuyan araştıran bilgisini insanlara yayan Adil hocalar çok fazla olmalı.

    YanıtlaSil