AKP’ye
yakın Ensar Vakfı’nın Karaman’daki yurtlarında kalan kırk beş çocuğa cinsel
tacizde bulunulması kamuoyunu ayağa kaldırdı. AKP yöneticileri önce olayın
üzerini örtmeye çalıştılar. Pis koku, her yanı kaplayınca olayı örtmek
olanaksızlaştı. Bunun üzerine yandaş, yobaz Vakfı aklamaya çalıştılar. “Olay,
münferittir.” sözleriyle Vakfı, işin içinden sıyırma gayretleri görüldü. Ne
yazık ki AKP’nin bu konudaki utangaç savunmaları bir işe yaramadı. Halktaki
tepki çığ gibi büyümeye başladı.
Davutoğlu,
mülteciler konusunda AB ülkeleri ile “Kayseri pazarlığı” yaptığını söylese de
Türkiye’nin bu konuda büyük bir kazık yediği ortaya çıktı. Kamuoyu,
mültecilerle ilgili homurdanmaya başladı. Türkiye’nin bir mülteciler ülkesi
olmakta olduğu apaçık ortada. AKP, bu konuda da sıkıştı. Neredeyse savunmasız
kaldı.
Terör
örgütünün Güneydoğu kentlerini bomba deposu durumuna getirmesi ve bunun
sonucunda her gün şehitler vermemiz, AKP iktidarına fatura edilmeye başlandı.
Bu durumun “açılım” siyasetinden kaynaklandığını tüm kamuoyu bilmekte. Bu konuda
fatura, hükümete kesilmekte halkımızca. Terörün azmasını, AKP’liler halka
anlatamaz duruma gelmişlerdi. Şehit cenazelerinden homurtular, isyanlar
yükselmeye başladı.
Ekonomik
sıkıntılar artmaya, işsizlik çözümsüz bir toplumsal sorun durumuna gelmeye başladı.
Ekmek savaşımının ayak sesleri işitilmeye başlandı.
AKP
hükümeti, kıdem tazminatı konusunda köleci yasaları devreye sokmak üzereydi. Bu
konuda emek cephesinin sert direnişte bulunacağı çok açık. Çalışanların onlarca
yıllık emeğini bir kalemde yok edecek bir düzenlemenin insanların gözünün içine
baka baka yapılması çok zor. Bu nedenle puslu bir ortam gerekmekte ki bu işi
çaktırmadan yasalaştırmalı.
Tam
da AKP tecavüz, taciz, çocuk istismarı, Kayseri pazarlığı, ekonomik bunalım,
kıdem tazminatı, terör... derken elli milyon yurttaşımızın kimlik bilgileri
sızdırıldı. Bu yurttaşlarımızın hepsinin seçmen olduğu düşünüldüğünde olayın ne
kadar büyük çapta olumsuz sonuçları olacağı çok açık. AKP hükümeti kendi
namusuna emanet edilen yurttaşların kimlik bilgilerini bile saklayamadı.
Yurttaşların kimlik güvenliği ne yazık ki güvensiz ellerin elinde.
AKP
hükümeti, dört yandan kuşatılmış durumdayken ve ne yapacağını bilmez bir
durumda çaresizlik uçurumundan yuvarlanmaktayken imdadına Kılıçdaroğlu yetişti
her zamanki gibi. Zaten yıllardır böyle olmuyor mu? AKP tökezlediğinde onu
yerden tutup kaldıran ya Kılıçdaroğlu ya da Bahçeli. Onun içindir ki bu iki
muhalefet liderine “AKP’nin koltuk değnekleri” adını takmış kamuoyu.
Kılıçdaroğlu,
5 Nisan 2016 günü yaptığı grup toplantısındaki konuşmasında Ensar Vakfındaki
taciz/tecavüz olayına değinirken ve AKP hükümetinin sessizliğini,
duyarsızlığını anlatırken “Aileden Sorumlu Bakan da zaten birilerinin önüne
yatmış vaziyette, o da konuşmuyor.” Bir siyasetçi, söylediği sözün ne anlama
geldiğini bilmez mi? Eğer bu sözü, bilerek etmişse siyasetin iktidarıyla
muhalefetiyle terbiye konusunda nasıl yerde sürüklendiğinin göstergesidir bu.
Eğer
Kılıçdaroğlu, bu sözü, bilmeden konuşmuşsa bu durum da çok vahimdir. Böyle bir
bilgisizliğin CHP’nin başında olması çok acıklıdır.
Kılıçdaroğlu,
söylediği sözün kendisine ait olmadığını, eski AKP’li Bakan Güler’in Rıza
Sarraf için kullandığını söylemekte bu sözü. Bu savunma biçimi, bilgisizliğin
itirafıdır. Ne zamandan beri CHP genel başkanları sokak dilini örnek
almaktalar? CHP yöneticisi olan biri, ne zamandan beri lumpenlere, bilgisizlere
öykünmekte? CHP yöneticisi olan biri, sokak dilini kullananlarla onların dil ve
yöntemleriyle mi mücadele eder?
Ta
Atatürk’ten beri CHP yöneticilerinin efendilikleri, terbiyesi, sorumlu
davranışları topluma örnekti. Bu sokak ağzı da nereden çıktı Kemal Bey? Sizin
kılavuzunuz AKP’li bakanlar mı?
Kılıçdaroğlu,
bilerek ya da bilmeyerek söylediği bir sözle kamuoyunun gündemini değiştirdi.
AKP’ye can simidi uzattı. İktidar partisinin dar zamanında onun imdadına
yetişti. Onun kurtarıcısı oldu. Hâlâ RTE ve AKP’nin Kılıçdaroğlu ve ekibince
gönderileceğini düşünenler, gözünüzü açın ve gerçeği görün. Koltuk değneğinin
ne işler yaptığını...
Adil
Hacıömeroğlu
7
Nisan 2016
AKP , Ensar Vakfı'nda , öteki yandaş kuruluşların kimisinde ve kendi anlayışındaki bireylerde görülen , ortaya çıkarılan tecavüz olaylarıyla sarsıldı . Öte yanda ekonomik bunalımlar , terör , çalışanların beklentilerinin düşkırıklığı ile sonuçlanması gibi sıkıntılar da AKP'yi köşeye sıkıştırmış durumda. Sn. Adil Adalet Haciömeroğlu, bu yazısında bu noktada Sn. Kılıçdaroğlu 'nun bir söylemine dikkat çekiyor : Bayan Bakan Sema Ramazanoğlu ' na , konuyla ilgili duyarsızlığından dolayı : " ...birilrinin önüne yatmakta , ..." söylemine. Bu söylemin AKP'yi sıkıştıran gündemi birden değiştirdiğini , AKP lehine gündem oluşturduğunu belirtmekte. AKP yandaşlarının alanlardaki protestoları , medyadaki söylemler , AKP' nin gündemine Kılıçdaroğlun 'un ilgili sözlerinin yerleştiğini gösteriyor. " önüne yatmak " bir deyim olarak TDK sözlüklerinde de , Okyanus Ansiklopedik Sözlükte de yer almamış . Herkes kendi anlayışına ya da isteğine göre anlam yüklenebiliyor bu deyime . Yalnız cinsel bir anlam yüklemek de görece bir yaklaşımdır. Böyle tartışmalı sözler görgü kurallarına , insan inceliğini uygun değil elbette. Ancak , Türkiye' de tartışmalı , incelikten uzak kaba söylemler siyasete öteden beri girmiştir. AKP döneminde de : " alçak , şerefsiz , namussuz ; ( Arap çolünde tecavüze uğrayan ) talihsiz bedevi ( bu sözü, RTE , Kılıçdaroglu'na yönelik söylemişti ) , ana nı da al git..." örneği söylemler halktan kişilere ve muhalefete yönelik iktidarın sözleri olarak biliniyor. Bu söylemler AKP' ye oy kaybı olarak dönmediği gibi , AKP' nin yükselişini de durdurmadı. Kötü olan , ülkemizde insanca duyarlıktan , içtenlikten uzak kaba söylemlerin kanıksamış olması , üstelik alkış toplamasıdır. Uzun sürede Kılıçdaroğlu'nun sözlerinin de AKP'ye puan kazandiracagina kendi adıma inanmıyorum . Teşekkürler.
YanıtlaSil