Rusya’nın
Ankara Büyükelçisi Karlov, polis kimlikli bir terörist tarafından kurşunlanarak
öldürüldü. Türk-Rus ilişkilerinin hızla geliştiği, Türkiye’nin Atlantik’ten
koparak Avrasya’ya doğru doludizgin gittiği bir dönemde böyle bir suikastın
yapılması ilginçtir. Herkes tetikçinin arkasındaki gücü merak ediyor ve uzun
uzun yorumlar yapılmakta bu konuda. Uzun söze gerek yok! Türk-Rus ilişkilerinin
gelişmesinden rahatsız olan kimler? ABD, İsrail… O halde? Karlov cinayetinin
planlayıcıları da apaçık ortada…
Rus
Elçisi Karlov, Ortadoğu’nun dirliği, Türkiye’nin birliği için canını verdi.
Tıpkı ülkemizin bütünlüğünü korumak için sınır boylarında şehit düşen
Mehmetçiklerimiz gibi. Bunun içindir ki Karlov, Türkiye’nin şehididir ve
milletimiz var oldukça da Karlov’u, şehidimizi saygı ve minnetle anacağız hep.
Peki,
Türk çıkarları uğruna vurulan ilk Rus elçisi midir Karlov? Tabi ki hayır!
Kurtuluş
Savaşı biter, Lozan görüşmeleri başlar. İngiliz, Fransız ve İtalyanlar
kararlıdırlar emperyalist çıkarlarını korumak için. Konferans’a katılan irili
ufaklı bazı devletler de emperyalistlerle birlikte davranmaktalar. Türkiye,
İsmet Paşa başkanlığındaki bir kurulla katılır görüşmelere. Paşa, çetin
cevizdir. İyi direnir, tıpkı savaş alanlarında olduğu gibi. Türkiye’nin tek
destekçisi Sovyetler Birliği’dir. Can pahasına bir yoldaşlık oluşur iki ülke
arasında. Sovyetlerin Türkiye’yi kararlılıkla savunması Emperyalistleri
rahatsız eder. Rusya’yı Lozan’da saf dışı etmek için her türlü ayak oyununa
başvururlar. Görüşmelerin ilk bölümü 22 Kasım 1922’de başlar. Sert tartışmalar
olur. Neredeyse hiçbir konuda uzlaşma olmaz. Görüşmeleri yöneten İngiliz Lord
Curzon kendisini hala sömürge valisi sanmakta. Her türlü entrika söz konusudur.
Sinir harbi yaratarak İsmet Paşa’yı yıldırarak teslim almak ister Curzon.
Sovyetler Birliği’ni, görüşmelerde Çiçerin temsil etmekte. Lozan görüşmeleri 4
Şubat 1923’te kesilir. Temsilciler dağılırlar.
Lozan
Konferansı, 23 Nisan 1923’te yeniden toplanır. Konferans’ı, bu kez İngiliz
Rumbold yönetmektedir. Sovyetler Birliği’ni de Roma Büyükelçisi Vorovski temsil
edecektir. Ama Vorovski, bir türlü Roma’dan Lozan’a gidemez. Neden mi? İngiliz,
Fransız ve İtalyan temsilciler ondan Boğazlar konusunda kendi tezlerini
desteklemesi konusunda söz vermesini isterler. İsviçre’ye girmemesi için her
türlü diplomatik rezalete başvurur emperyalistler. Kendisine vize vermemek için
bin dereden su taşıtırlar ona. Vorovski direnir. Türkiye’nin yanındaki duruşunu
kararlılıkla sürdürür. En sonunda Lozan’a gider, Cecile Oteli’ne yerleşir iki
arkadaşlarıyla. Bolşevik yönetimi, tıpkı Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi
diplomasi savaşında da Türkiye’nin yanındadır. Vorovski, Boğazlar konusunda
emperyalist tezlere direnir. Lozan’da bulunan Rus Büyükelçi’yi görüşmelerle almamak
için oyunlar başlamıştır bu kez.
Emperyalistlerin
Vorvski’yi, Konferans’tan uzaklaştırma çabaları bir işe yaramayınca İsviçre faşistleri
devreye girer. Protestolar yaparlar. Ardından Rus asıllı, Bolşevik karşıtı bir
tetikçi bulunur ve Vorovski 10 Mayıs 1923 günü akşamı saat dokuz buçukta öldürtülür.
Amaç, Sovyetler Birliği’ne gözdağı vermektir.
Vorovski’nin
öldürülmesi, en çok Türk kurulundaki delegeleri şaşırtır ve üzer.
Vorovski’nin
cenazesi ertesi gün, bulunduğu hastaneden kiliseye götürülür. Cenaze törenine
İngiliz, Fransız ve İtalyanlardan kimse katılmaz. Cenazeye yalnızca iki Türk delege,
üç buket çiçekle katılır ve sonrasında Vorovski’nin cansız bedeni, ülkesine
gönderilir. (Lozan, Ali Naci Karacan, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ocak
2010)
Lozan görüşmeleri yalnızca bir diplomasi
savaşı olmadı. Emperyalistler, Türkiye dostu Sovyet elçisini öldürterek barış
masasına kan bulaştırdılar. Vorolski, tarihe Türk şehidi olarak adını yazdırdı
böylece. Çünkü Türkiye’nin çıkarları uğruna canını verdi.
Aradan
doksan üç yıl geçti ve yine emperyalizme karşı Türk-Rus ittifakı gündeme geldi.
1920’li yıllarda oluşan Türk-Rus kardeşliği, İngiliz sömürgeciliğinin sonunu
getirdi, mazlum uluslara kurtuluş yolunu açtı. Bugün oluşmakta olan Türk-Rus dostluğu
Atlantik sistemini çökertmekte. Dünyanın mazlumlarına bağımsızlık, birlik,
özgürlük yolunu açmakta.
Dün
Vorovski, bugün Karlov… İkisi de Türkiye’nin daha güzel bir geleceğe kavuşması
için canlarını verdiler. İkisi de Türk şehididir. Çünkü Türk vatanı için öldüler
ve bu vatanda hep yaşayacak onların adları. Ölümsüzlükleriyle vatanımıza can
verdiler. Bize can verenleri unutmamız olanaklı mıdır?
Adil
Hacıömeroğlu
22
Aralık 2016
Sanıyorum emperyalizmin yanı sıra emperyalizmin piyonu olan sözüm ona aydın, siyasetçi gibi yaratıklarda bu dostluğa ok atmanın ağa babasını yapıyor. Konunun özünü kavrayamamış kafalar bu emperyalist söylemin 100 yıldır, sözcüsü. Teşekkür ederim Değerli Hocam
YanıtlaSilHocam çok güzel bir yazı olmuş.Turkiye, Sovyetler den bağımsızlık savaşında askeri yardım gördü.Elbette Türkiye nin bağımsızlığı yeni kurulan Sovyet rejiminin menfaatlerini de gözetiyordu.Ataturk uçmağa varana kadar dış işleri bakanı Tevfik Rüştü Aras ın da gayretleriyle bu dostluklar pekişti.Barışı hakim kıldılar iki ulus.Peki ya sonra? Niye ABD güdümüne yol aldık.Emoeryalizmin kucağına oturduk? Acaba Atatürk sonrası gaflet dalalet ve hıyanet içerisinde olanlar mı oldu?
YanıtlaSilAdıl Hacıömeroğlu yazılarını ve özellikle Türk Ulusal kurtuluş tarihine yönelik yazıları okumak büyük ayrıcalık.Neden? çünkü bilmediğiniz o kadar çok şey öğreniyoruz ki..Varosky i hiç duymadım bilmiyordum.Ona yönelik suikastı ilk kez öğrendim.Sinema filmine senaryo olacak kadar ilginç bir hadise.Lozan anlaşması ile ilgili ve o çok Zorlu süreç ile ilgili hiç bir şey bilmiyor olduğumu anlıyorum.Evet Hacıömeroğlu yazıları çok müthiş eşsiz bilgiler sunuyor.Bu çok güzel.Ama okudukça ne çok bilgisizim ne kadar çok öğrenilecek şey var duygusunu biraz da utanarak hissediyorum.Sağolun var olun bilge öğretmen yazar Adil ögretmen.
YanıtlaSil