13
Nisan 2025 Pazar… Güzel bir bahar günü… Gökyüzünde güneş pırıl pırıl… Evde yapacak
işlerim var. Fırsat buldukça camdan dışarı bakıyorum. İnsanlar, sel gibi sahile
akıyor. Kimi kişiler, yazı çoktan getirmiş. Kimileri de sırtında kabanları,
paltolarıyla yürümekte. Bahar, yalnızca bitkileri ve hayvanları mı coşturuyor? Doğaldır
ki hayır! İnsanlar da coşuyor nisan güneşiyle.
İkindi
vakti işimi bitirip dışarı çıktım, günlük yürüyüşümü yapmak için. Ben de sıkı
giyinenlerdenim. Çünkü akşamları serin oluyor. Öğlen güneşine aldanıp önlemsiz
davranmamalı. Sahile inerken apartman bahçelerinde el kadar toprakta yeşeren,
çiçeklenen meyve ağaçlarını hayranlıkla izleyip mutlandım. Yeşerip çiçeklenmek
için ağaçlar neredeyse sıraya girdi. Erikler, meyveye durdu. Dikkatli bakınca
toplu iğne başı kadar meyveler fark ediliyor.
Az
da olsa bazı bahçelerde dut ağacı var. Dutlar henüz yeşermemiş. Küçük tomurcuklar
var dallarında. Yakında yeşile keser çıplak dallar, çiçeklerle bezenir.
Deniz
kıyısında yer yer kavaklar var. Dallar kupkuru… Ağaçlara yaklaşınca alt
dallarda yeşerme belirtileri görülmekte. Kokarağaçlar kırmızıya çalan küçük
yapraklarla donanmış. Bunlar da yeşermek için ağır davrananlardan. Ihlamurlar,
yeşerme işini ağırdan almakta. Çınarlar, dişbudaklar, salkımsöğütler, akçaağaçlar çoktan
yeşermişler. Akasyalar yeni yeni yaprak açmakta. Bu konuda ivedilik göstermeyen
ağaçlardan akasyalar.
İncirlerin
yapraklanması ayrı bir güzellik. Açık yeşil, yumuşacık yaprakları görülmeye
değer. Bazı incir ağaçları meyvelendi bile. Küçük küçük yeşil toplar görülmekte
dallarda. Bir avuç toprağın olduğu taşların üzerinde boy atmakta bu yaşam
kaynağı ağaçlar. Bence doğayı var eden ağaçlar bunlar. İnsanın yok ettiği toprağı
geri almanın ağacı, incir. İncire “yaşam ağacı” desem abartmış olmam sanırım.
Rengârenk
çiçeklenmiş kirazların seyrine doyum olmuyor. Top top kırmızıya çalan pembe
çiçeklerin arasından aklıklar görülmekte. Çiçeklerin çokluğundan fazla meyve
verecekleri anlaşılıyor. Ne yazık ki meyvelerin çoğu olgunlaşmadan koparılacak
bazı kendini bilmezlerce. Belediyeler daha çok kiraz ağacı dikmeli yeşil
alanlara.
İstanbul’da
baharı muştulayan erguvanlar her yerde olmalı. Ayrıca özellikle deniz
kıyılarına mimozalar dikilmeli. Kentin önemli süsü olan manolyalar
çoğaltılmalı. Bu ağaçlar, insanlara tinsel dinginlik verir. Buna toplum olarak
çok gereksinmemiz var. Kentin betonu arasına sıkışmış insanlar, özellikle
çiçekli ağaçlarla soluklanmalı.
Her
kılıktan insan yürüyor kıyı boyunca. Güneş boynunu büktü battı batacak.
Meraklıların çoğu, bu batışın fotoğrafını çekiyor. Kimileri poz vererek özçekim
yapmaktalar güneşin batışıyla. Hava soğumaya başladı. Yalancı güneşe aldanıp
açılıp saçılanlar, hızlı adımlarla evlerine dönme telaşındalar. Üşüdükleri
belli… Bu kişilerin çoğu genç…
Ah
gençler ah… Biraz atalara kulak verseniz nasıl olur? Atalarımız: “Dut yaprağını
açtı, soyun; döktü, giyin.” sözünü boşuna mı söylediler. Yalnızca atalara mı
kulak vermeli, doğayı da gözlemlemeli. Doğanın bir takvimi, bir saati var. O
takvime, o saate uymalı. Bizi var eden doğa ananın kurallarına uymalı.
Uymadığımızda biz zararlı çıkarız.
Caddebostan’ı
geçtim. Epey yürümüşüm doğaya ve insanlara dalınca. Geri döndüm ivedilik göstermeden.
Bostancı’ya yaklaştım iyice. Sıkça uğradığım çay bahçesinin kapalı alanına
girdim. Çayımı alıp oturdum bir masaya. Kitabımı açıp okumaya başladım. Arada
karşımdaki Adalar’a göz attım alaca karanlıkta.
Dut
yaprak açınca kışlıklarımı giymeyeceğim artık. Gözüm dut ağaçlarında, kulağım
doğanın sesinde. Doğa insana yalan söyler mi hiç?
Adil
Hacıömeroğlu
15
Nisan 2025
Kalemine Efendi Kalan, Değerli Adil öğretmenim,
YanıtlaSilNe güzel bir anlatım sanki sizinle birlikte o gezintideymişim gibi… hissettirdi..“Anlatımınızın derinliği ve duygusal yoğunluğu, beni metnin içine çekti, etkileyici bir içgörüyle kaleme almışsınız.Mevsimler hayatın özüdür..Erguvanların moru, dut ağaçlarının dallarında henüz olgunlaşmamış meyveler, hafif bir rüzgarla hışırdayan yapraklar… Kiraz ağaçlarının çiçek açması, incirlerin (“yaşam ağacı”ne güzel çok yakışmış) meyveye durması, akasyaların kokusu, yaşamın yeniden canlanışını simgeliyor. Bu tür doğa imgeleri, insanın ruhunu dinlendirir ve taze başlangıçların umut dolu hissini verir. Baharın bu ilk işaretleri, adeta doğanın bir uyanış şarkısı gibi!Doğanın ritmine karışmak, her adımda biraz daha hafiflemek gibi..
Ah, Kadıköy… hele bahar gelince bambaşka bir ruha bürünür orası.Sahilinden yürürken erguvanlar selam verir sana, dut ağaçları aralardan başını uzatıyor..Sokaklarında eski taş duvarların dibindeki çiçeklere göz ilişmiştir. Denizden hafif bir iyot kokusu gelir, martı sesi eksik olmaz.Anlatımınızı paylaşmanız ruhumuzu dinlendirdi.Elinize , ruhunuza, yüreğinize sağlık👏👏Mevsim geçişlerinde giysilerimize dikkat etmeli üşütmeden sıkı giyinmeliyiz .Büyüklerimizin doğru sözleri yaşanmışlıklarındandır.Var olunuz🙏🏻💐Fulya Kırımoğlu👩