BAYRAM GECESİ UYKUSUZLUĞU


Uykusuzluk, zaman zaman bazı kişilerde görülen bir durum… Uykusuzluk; kimi zaman dertten, kimi zaman da sevinçten olur. İnsanoğlu, mutluluk ve sevinç yaşamasa, umut etmese bunca derdi nasıl taşısın sırtında, yüreğinde?

Zaman gelir kişi, dertlenir. İçine bir sıkıntı çöker. Uyumak için yatar yatağına. Ancak yatak donmuş bir buz, yorgan dikenli bir örtü, yastık ise bir taş... Sağa sola dönersin, döndükçe uykun de döner gider. Kaçan uykunun kuyruğu yok ki tutup çekesin kendine. Bir kaçtı mı bir daha yakalamak olanaksız. Gecenin bir saatinde bitkinlikten sızarsın dikenli yorganın altında. Çok geçmeden karabasan basar seni ter içinde uyanırsın ıpıslak. Yerinden fırlayıp dikilirsin yatağın içinde. Ne olduğunu anlamadığından afallamışsın. Kendi kendine “Hayırdır inşallah!” dersin. Bildiğin duaları okursun. Sabahı edersin yorgun, bitkin ve içgücün yok olmuş bir durumda.

Kimi zaman sevinçli bir yorgunluğun vardır. Erinç ve mutluluk içinde yattığın yeri bilmezsin. Başını yastığa koyduğun anda uyuyakalırsın olduğun yerde, kıpırdamadan. Yattığın yerin önemi yoktur. Taşın üstünde yatsan, sana kuştüyü yatak rahatlığı verir. Çünkü erinçli, mutlu ve sevinçlisin. İçgücün en üst düzeydedir.

Çocukken bayram geceleri uyuyamazdık heyecandan. Çünkü bayramlar, yaşamımızın en önemli günleriydi. Çocuklar çocukluğunu, büyükler büyüklüğünü yaşardı.

Birkaç gün öncesinden başlardı bayram hazırlıkları. Önce ev, köşe bucak temizlenirdi. Sonrasında tatlı yapma telaşı başlardı. Özellikle baklava ve burma tatlıları komşuların yardımıyla yapılırdı. Ayrıca yemekler pişirilirdi. Çünkü evlere bayramlaşmaya gelen hısım akraba ve konu komşunun ya da kırk kat yabacının önüne bir tabak koymadan olmaz. Yemekten sonra tatlı ikram etmek, bayramın geleneği. Üstelik tatlı yenilip tatlı konuşulmalı. Bu ne demek? Dedikodu yapmayalım, başkalarını çekiştirmeyelim. Burada konuşulanları ve gittiğimiz evde gördüğümüz eksiklikleri başka yerde anlatmayalım.

Çocuklar akşamdan yıkanırdı. Yeni giysiler, hazırlanıp odanın bir yanına konurdu. Çocuklar, ikide bir gidip giysilerini izlerlerdi hayranlık ve heyecanla. Çünkü o giysiler, bayram demekti.

Biz çocuklar, bayram gecelerini neredeyse uykusuz geçirirdik. Bir an önce sabah olsa da bayram başlasa... Yeni giysilerimizi giyip fiyakalı fiyakalı dolaşsak… Çünkü bayram biz çocuklara, yeni giysi giydirerek bir ayrıcalık sağlıyordu.

Arada bir uyusak da uyanırdık hemencecik, sabah olur da bayramı kaçırırız diye. Uykumuz tilki uykusu... Sevinç ve mutluluğumuz içimize sığmaz taşarak bir deryaya dönerdi. Sabahı iple çekerdik. Tan vakti geldiğinde yatağımızdan fırlardık bayrama “merhaba” demek için. Bağırıp evdekileri uyandırırdık.  Bu arada kaşla göz arasında bayram giysilerimizi giyerdik. Çaresizce herkes sıcak yataklarından kalkardı. Çocukların erken kalkmasının nedeni, bayramın bir saniyesini bile kaçırmamak içindi.

Bayram namazı sonrası kahvaltı yapılırdı neşeyle. Ardından kurban kesme hazırlıkları başlardı. Bayramlaşmak, çocukluğumuzun en törensel anıydı. Bunun mutluluğu, hiçbir şeye değişilmezdi. Bunun için yolda izde gördüğümüz her kişiyle bayramlaşırdık.

Bayram demek; evlere tanıdığımız, tanımadığımız konukların gelmesi demek. Bu da çocuklar için bir eğlence ve sosyalleşme fırsatı. Konuklar, yanlarında çocuklarını da getirirlerdi. Bayramlaşmadan sonra çocuklar arası kaynaşma olurdu. Evin bahçesi çocuk cıvıltılarıyla dolardı. Soluk soluğa koşardık yorulmaksızın. Yeni giysilerimiz çok geçmeden kirlenirdi düşüp kalkmaktan. Nasıl olsa bayram… Büyüklerimiz kızmazdı bize, üstümüzü kirlettik diye. 

Bayramda yenen yemeklerin tadı farklıydı. Çünkü kalabalıkla yenirdi her lokma. Bir de her lokmamız anne kokardı. Onun eli değmişti, o lezzetli yemekleri yapmak için annemizin alınteri akmıştı. Bin bir emekle yapılan bir yiyeceğin değerini bilmek, onun lezzetini duyumsamak kadar güzel bir şey var mıdır bu dünyada?

Büyüklerimizim bazıları, kadın olsun erkek olsun, bu dünyadan göçüp gitmiş ve uçmağa varmış aile üyelerimizi uslarına getirdikçe gözlerine yağmur bulutları otururdu. Hele yakın zamanda sonsuzluğa göçmüş yakınlarımızdan söz edilince herkesi bir üzüntü kaplardı. Küçük büyük demeden dalıp giderdik yanaklarımızı ıslatan gözyaşlarımızla. Bayramlar, anıları da canlandırırdı. Zaten bir aile, ölüsü ve dirisiyle aile olmaz mı?

Bayramlar yüreklerin Allah’a, ellerin insanlara uzandığı günlerdir. Bayramlar, kötülüklerden ve yanlışlardan arınma fırsatı tanır kişiye. Yardımlaşma ve dayanışmanın vazgeçilmez olduğu bu günlerde düşkünün ve yoksulun elini tutmak, onun yarasına merhem olmak, dertlinin derdini unutturmak kadar insana erinç veren bir şey var mı bu dünyada acaba?

Bayramları, bayram gibi kutlamak en büyük dileğim. Eski bayramları özlerken aslında özlediğimiz çocukluğumuz ve gençliğimiz... El emeği ve göz nuruyla elbirliğiyle hazırladığımız sofralarımız... Sofraları çevreleyen kalabalığımızdır. O kalabalıkta söyleşerek yediğimiz mutluluk lokmalarıdır. Zaten bayramın amacı da kişiyi mutlu etmek değil mi?

                                                                  Adil Hacıömeroğlu

                                                                  6 Haziran 2025

 

 

 

3 yorum:

  1. Kalemine Efendi Kalan , Adil öğretmenim,

    Değerli anlatınız, bayramların çocukluk yıllarındaki coşkusunu ve o dönemlerin ruhunu derinlemesine yansıtan anlamlı bir yazı..Bayram gecelerinin uykusuz geçen zamanlarını, sevinç ve heyecanla dolu anılarını içten bir dille anlatmışsınız.Bayram hazırlıklarının detayları, evdeki tatlı yapma telaşı, yeni giysilerin heyecanı ve bayram sabahının coşkusu gibi gelenekler ,anılarıma yolculuk yaptırdı. Ayrıca, bayramların sadece eğlence değil, aynı zamanda yardımlaşma, dayanışma ve insanlara el uzatma gibi manevi değerleri de hatırlatmanız o hğnleri yaşatıyor.
    Sadece bireysel bir anı değil, aynı zamanda toplumun değerlerini ve kültürel mirasını da hatırlatan bir metin olmuş.👏👏Bayramların, geçmişin izlerini taşıyan ve geleceğe aktaran önemli günler olduğu mesajını okuyana aktarıyor.Bayramların ruhunu ve anlamını derinlemesine keşfetmek isteyenler için değerli bir okuma deneyimi olmuş.
    Ruhunuza, yüreğinize sağlık👏👏Kaleminizin gücü daim olsun.🙏🏻Var olunuz. Bayramınızın kutlu olsun.Sağlıklı, mutlu , başarılı nice bayramlar dilerim.🙏🏻💐♥️👩‍🦰

    YanıtlaSil
  2. Öncelikle bu güzel bayram yazısı için teşekkürler.Geçmişe çocukluğumuzun bayram günlerine evde yasanılanlarına döndük.Mutlu olduk anılar canlandı usumuzda.Hüzün kapladı o anıları yaşadığımız sevdiklerimizden aramızda olmayanların özlemi ile.

    Adil Adalet bey ve okurlarına değerli Fulya hanıma mutlu bayramlar diliyorum.

    Bu arada eleşstiri olarak algılanmasın lütfen merak ettiğim için soracağım bir soru var değerli Adil beye.Yazılarında ve günlük kullanımda Türkçe kökenli sözcükler kullanımına çok özen gösteren Adil bey niye Arapça Allah yerine Türkçe Tanrı sözcüğünü kullanmaz?

    YanıtlaSil
  3. Nerede o eski bayramlar desek yeterli olur sanırım farkı anlatmaya. Eskiyi aratmayan bayramlarımız olsun dilerim ulusuma...

    YanıtlaSil