YENİDOĞAN ÇETESİ


Çete, çete, çete… Her yandan pıtrak gibi çete fışkırıyor. Çeteler her yerde: sokaklarda, mahallelerde, kentlerde, kasabalarda, okul çevrelerinde, sayrıevlerinde, belediyelerde, devlet dairelerinde, gümrüklerde, banka önlerinde, aşevlerinde, yiyeceklerimizde, içeceklerimizde, tarla ve bahçemizde, cebimizde, yolgeçen hanı olan bazı sınır kapılarımızda, depremle yıkılan yerleşimlerimizde, yardım paralarının içinde, iş takibinde, ihalelerde, futbolda, bahiste, internette, sosyal medyada, siyasal partilerde… Her yerde, neredeyse yaşamımızın her alanında çeteler var.

13 Haziran 2024’te “Çeteler Her Yanda Cirit Atıyor” başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu yazıyla önemli bir ülke sorunumuz, toplumsal gerçeğimiz olan çetelere değinmiştim. Bir şey değişti mi? Hayır... Bir değişecek iş mi bu?

Ülkemizde her alanda çeteler cirit atmakta. Polisiye önlemler, var olan ceza yasaları, uygulamada olan siyasal anlayışlar çeteleri engelleyemiyor. Tam tersine bilerek ya da bilmeyerek bu yasadışı oluşumların gelişip boy atması için ortam hazırlanmakta.

1980 Amerikancı darbesinden sonra Özallı yıllarda “Devleti küçülteceğiz.” sözünü işittik sık sık. Özal’dan sonra gelen hükümetlerden de aynı sözü işittik sürekli. Bu söze koşut olarak devletimiz küçültüldü, onun gücü zayıflatıldı. Halkın emeğiyle bin bir zahmetle oluşturulan KİT’ler yağmalandı hükümetlerin yandaşlarınca. Böylece devlet, devletliğini yitirmeye başladı.

2002’de, AKP iktidar oldu. AKP hem “Devleti küçülteceğiz.” korosuna katıldı hem de “Vesayet rejiminden kurtulacağız.” diyerek devletin kolluk güçlerinin, yargının yetkilerini kısıtladı. Onların caydırıcılığını yok etti. Kentlerde polisimiz, kendini koruyamaz duruma getirildi. Savcı ve yargıçlar adliye içinde tehdit edilir oldu. Toplumda cezasızlık algısı oluştu ne yazık ki.

24 Ocak 1980 ekonomik kararlarıyla kurulan liberal sistem, toplumumuzun tüm değerlerini, geleneklerini, aktöre kurallarını, kamucu siyaset anlayışını, güzel bir toplum oluşturma ülküsünü bir yana bırakarak paraya odaklı bir düzen kurdu. Zamanla iktidara gelen partilerin çoğu aynı siyaseti sürdürdüler. AKP döneminde bu sistem devlet otoritesini yok etmeye başladı. İktidar olanaklarını kullanarak köşe dönücülük hız kazandı. İktidar partisi aracılığıyla devlet olanaklarından yararlanma, parti yandaşlığıyla kendine ekonomik olanaklar sağlama sıradan bir iş durumuna geldi. Son yıllarda hızla varsıllaşanlara baktığımızda ya iktidar partisi AKP’nin yandaşı ya da CHP’li belediyelerle iş yapanlar.

Ne yazık ki TBMM’de temsil edilen partiler ideolojik zeminlerini yitirdi. En tepeden aşağıya doğru şöyle bir baktığımızda partilerin yönetim kademelerine, siyasal birikimi olan kişi yok gibi. Üzülerek söyleyeyim ki partiler; laf ebelerinin, karşı tarafa bağırarak hakaret edenlerin, kitap okuma alışkanlığı olmayanların, yakın tarihimizi bilmeyenlerin yönettiği yerler durumunda. Bazı yöneticilerin aktöresel sorunları var. Çoğunun ülkemizin geleceği için ülküsü yok! Birçoğu, işlerinde başarısız. Bu durum siyaseti bozup kokuşturmakta. Liberal anlayış, gittikçe çürüdüğü için kendine göre siyasetçileri üretmekte.

Yenidoğan çetesi, gündemimize bomba gibi düştü. Halkımızın duyarlılığı konuyu unutturacak gibi değil. Daha çok para kazanma uğruna bebekler öldürüldü. Öldürülmeyip sakat bırakılanlar var. Sayrıevlerinden sağlıklı çıkanlar üzerinden ilaç vurgunları yapıldı. Doktor, hemşire ve cankurtaran sürücüsünün kendi aralarındaki konuşmaları mide bulandırıcı. Yapılanlara, konuşulanlara bakılınca bu kişilere insan demek olanaksız. Çetenin başı olan kişi, önceden PKK ile ilişkiliymiş. Bu kişi özel sağlık kuruluşlarının yenidoğan servislerini kiralamış. Kısacası taşeron durumunda. Çok para kazanmak için sağlık kuruluşlarının sahipleri de olan bitene göz yummuş. Bu servisi denetleme gereği duyulmamış. Haksız kazanç, hepsinin ağzını sulandırmış. Ne yazık ki bu sağlık kuruluşlarından birinin sahibinin AKP döneminde sağlık bakanlığı yapmış biri. Bundan da anlaşılacağı üzere ciğer kediye teslim edilmiş.

AKP yönetimi yenidoğan rezaletindeki sorumluluğundan kaçamaz. Onun oluşturduğu laçka bir düzenin sonucu bu. Deşelenirse neler çıkar, neler… Çünkü para kazanmaya, emeksiz köşe dönmeye, devletin olanaklarıyla varsıllaşmaya dayalı bir düzende böylesi yolsuzluklar, insanlık dışı olaylara rastlamak çok da şaşırtıcı değil.

Yenidoğan çetesinde olanlardan biri, CHP’den İBB meclis üyesi olmuş. Olay patlayınca partisinden ayrılmış. Aynı çetenin içinde olan diğer biri olan R.S. de 15 Eylül 2023’te, İstanbul’da CHP’li bir ilçe belediyesinde sağlık müdürlüğüne getirilmiş. Görüldüğü gibi sistem partileri yenidoğan çetesinde de kol kola.

Son yıllarda iki yakınım, özel hastanelerin yoğun bakımlarında yaşamını yitirdi. Önce devlet hastanelerine gittiler. Entübe edildikten sonra mahalle aralarında yer alan apartmandan bozma hastanelere sevk edildiler. Hatta birinin başında ben de vardım gece yarısı sevk edilirken. Acil servistekilere sordum: “Koskoca hastanede yoğun bakım yok da ufacık hastaneye mi gidiyoruz?” diye. Bir şey demediler. İki yakınım da bir ayı aşkın makineye bağlı olarak soluk alıp verdiler. Sonrasında solukları kesildi. Günlerce SGK, buralara para ödedi.

AKP döneminde devasa şehir hastaneleri yapıldı. Buralarda yapılması gereken yoğun bakım işini, mahalle aralarında ufacık hastaneler yapacaksa şehir hastaneleri niye var?

Atalarımız: “Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.” der. Ne güzel, ne doğu bir söz… AKP döneminde özel hastane sahibi Mehmet Müezzinoğlu ve Fahrettin Koca’yı sağlık bakanı yaptı. Özel hastanesi olan birinden kamu yararına iş beklemek saflık. Her iki bakan da özel hastanelerin önünü açtı. Bunu yaparken kamuya ait sağlık kuruluşları kan yitirdi sürekli. Ayrıca bazı sağlık bakanlarının özel hastanesi olan kimi tarikat ve cemaatlerle ilişkisi olduğu herkesçe bilinmekte. AKP döneminde özel hastanelerin altın dönemini yaşadığını söyleyebiliriz.

Yenidoğan çetesi ile ilgili CİMER’e ilk ihbar 27 Mart 2023’te yaldı. Bu ihbarın savsaklandığı ortada. İhbar yapılalı bir buçuk yılı geçti. Bu kadar süre niye beklendi. Bu süre içinde acaba kaç çocuk öldürüldü çete tarafında? Bu gecikme sırasında SGK’dan hortumlanan para ne kadar? Bu ihbarı geciktirerek işleme sokan yöneticiler için herhangi bir soruşturma açıldı mı?

İstim üstündeyken ülkemizin tümündeki sağlık kuruluşları incelenmeli. Hangi hastalıktan olursa olsun yoğun bakımlarda yaşamını yitirenlerin durumu araştırılmalı. Bu hastanelerin SGK’dan aldıkları paralar gözden geçirilmeli.

Ne yazık ki ülkemizde en çok savsaklanan iş, denetleme… Denetlemeler üstünkörü, yasak savmak için yapılmakta. Bu nedenle denetlenen kurumlarda yasadışı işler yapılıyorsa bunu anlamak epeyce zor. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” anlayışıyla yasadışılığı görüp fark edenler de genellikle susmakta. Çünkü yolsuzluk çeteleri çok güçlü… Güçlerini siyasetten, bürokrasiden, ceplerindeki paradan, yanlarından ayrılmayan beslemelerden almaktalar. Böyle olmasaydı savcıyı tehdit edecek cüreti nereden alacaklardı?

İşin çözümü, devletçilikte… Özellikle sağlık, eğitim başta olmak üzere devletçiliğe yeniden ivedilikle dönmeli. Devleti küçültmek değil, büyütmek gerek.

                                                                  Adil Hacıömeroğlu

                                                                  19 Ekim 2024

2 yorum:

  1. Nasıl bir vicdan bu nasıl bir hırs? İnsanlık dışı, vahşice… Gözünü daha açamamış bebeklerin canına kıymak nedir? Bir can nasıl dünyaya geliyor, kolay mı! Üzüntüyle kınıyorum. Bir anne olarak kanımı dondurdu bu haber. Çocuk doktoru yeğenim ve kadın doğum doktoru kardeşim gece geç saatlerde yavrularımızın canları pahasına kendi canlarını ortaya koyuyor, başında bekliyorlar. Vicdan başka bir şey! Ben ayrı, annem ayrı ailecek dua ederiz doğum güzel geçsin, anneler de bebekleri de sağlıklı olsun diye. Tanımadığımız insanlara üzülürüz, insan olmak bunu gerektirir. Bu vahşiliğe nasıl izin veriliyor devlet hastanesi veya özel hastane farketmeden?İnsanların güven ve umutlarını en hassas noktalarından, evlatları üzerinden suistimal etmek… Değerli Adil Öğretmenim yüreğinize, Us’unuza sağlık; varolunuz. 👏🙏🏻📚♥️Sizin de yazdığınız öneriler, denetleme kurallarına uygun olarak yerine getirilmeli. Bu korkunç eylemi üzüntüyle kınıyorum. Giden canlar gelmeyecek😠😢😢 Fulya Kırımoğlu

    YanıtlaSil
  2. Elinize sağlık hocam. Öncelikle tespitleri izin çoğu yerinde, ancak yoğun bakımların olması gereken yerler büyük hastaneler değil. Bu algı yanlış. Maalesef bu algı AKP'de de mevcut olduğundan binlerce yataklı hastane yapmak marifet gibi sunuluyor. Oysa büyük alan daha çok bulaş ve enfeksiyon demek. Hastaneleri devleştirmek yerine, küçük ihtisas hastanelerinin olması çok daha verimlidir ki Cumhuriyet tarihinde bunun örnekleri çoktur. (Doğum hastanesi, kemik hastanesi, ilkyardım hastanesi, ruh ve sinir hastalıkları hastanesi vs ). Konuya bakış açısıyla lgili ikinci itiraz edeceğim nokta, sadece özel hastanelerle ilgili bir sorun varmış gibi konunun lanse edilmesi. Oysa özel hastanelerdeki yoğun bakımlara genellikle devlet hastaneleri 112 aracılığıyla sevk yapar. Özel sektör yoğun bakımları, devlet hastanesi yoğun bakımlarından yeterlilik olarak geri değildir. Ben burada temel sorunun denetimsizlik olduğunu düşünenlerdenim. Siyasinin, holding patronunun, medya baronunun denetlenmediği yerde özel hastaneleri kim denetleyebilir ki?
    Ülkede yıllarca nicelik niteliğin üstünde tutuldu. Dinci seviyesizlikten başka bir şey beklenemez zaten. Onlarca mesleki yeterliliği tartışmalı sağlık çalışanı mezun ediliyor her sene. Doktor, hemşire, acil tıp teknisyeni...İtiraz edeni gördünüz mü? İşsizlik almış başını gitmişken, yanında ODTÜ mezununu asgari ücretle çalıştırdığı için etrafına övünen çakallara bir şey dedi mi ikiyüzlü kamuoyumuz!!?? Hasta sayısıyla övünülen bir mantık örüntüsünde ,ölüm oranlarının normalde de çok yüksek olduğu yenidoğan yoğun bakım ünitesinde yaşananlar öngörülebilirdi. Halk niye şimdi isyan ediyor ki? Artık acillere kız bakmaya gidiyorlardı ya hani!!

    YanıtlaSil