13
Ekim 2024 Pazar günü serin bir güz akşamında evimizdeydik. Haberleri
izlemekteydim. Birçok televizyon kanalında İran ve Hizbullah’ın İsrail
karşısındaki güçsüzlüğünden, etkisizliğinden söz edilmekteydi kimi çok bilmiş
gazeteciler, batıcı öğretim üyeleri ve NATO gücüne tapınan bazı emekli askerlerce.
Bazıları ileri gidip İran’la İsrail’in danışıklı dövüş yaptıklarını
savlamaktalar. Ne diyelim bu kişilere? Allah akıl fikir versin! Ne yazık ki
batılı emperyalist merkezlere dayalı bilgilenme ve koşullanmalar çok ağır
basmakta medyamızda.
Bazı
televizyonlarda İsrail’in savaş gücüne övgüler yapılırken İran ve Hizbullah’ın beceriksizlikleri
anlatılıyor. Özellikle İsrail’in hem İran hem de Lübnan’da yaptığı suikastlar üstünden
yerden yere vurulmaktalar. Soğuk Savaş döneminde ve sonrasında ülkemizdeki
İslamcıların, birçok ülkücünün, batıcılığı devrimcilik sanan kimi solcuların, her
dönemde emperyalistlerin sadık bağdaşığı olan liberallerin belleğine İran
düşmanlığı, mezhep ayrımcılığı yerleştirilmiş. Bu siyasal kümeler, İran
düşmanlığıyla koşullandırılırken İsrail hayranlığı da benimsetildi.
Tam
da ekranlardaki ABD-İsrail bülbülleri, efendileri için şakırken Hizbullah’ın
İsrail’de bir askeri üssü vurduğu haberi düştü alt yazılara önce. İlk anda şüpheyle
yaklaşıldı habere. Çünkü onlara göre İsrail yenilmez. Sonra haberin
ayrıntılarına girildi. Görüldü ki İsrail’in yöneticileri de halkı da şaşkın…
Ekranlardaki yorumcuların bazıları “ancak, yalnız, ama, fakat, lakin”le
başlayan tümceler kurmaya başladılar. Çünkü ezberleri bozulunca ne
söyleyeceklerini bilemediler. Ezberleri bozulup güvendikleri dağlara kar
yağmıştı.
İsrail’in
aşılmaz denen demir kubbesi yine aşılmıştı. İran’ın 1 Ekim saldırısıyla kevgire
döndü demir kubbe. ABD, yeni bir hava savunma sistemi kuracak İsrail’e. Bu
sistem kurulunca İran’a karşı harekete geçer Tel Aviv. Ancak İran’ın olası bir
saldırıya çok sert karşılık vereceğini en iyi de ABD ve İsrail bilmekte. Tel
Aviv, kendi kayıplarının açıklanmaması için büyük çaba harcıyor. Bu nedenle İsrail’e
yapılan saldırıların sonuçları konusunda dünyanın sağlıklı bilgi alma olanağı
yok!
İsrail
birlikleri, gün ortasında İsrail-Lübnan sınırındaki yeşil hatta görev yapan Birleşmiş
Milletler askeri birliklerine saldırdı. Onların oradan ayrılmalarını istedi
Siyonistler. Oysa BM’nin oraya gelmesini İsrail istemişti 2006’da Hizbullah’tan
korunmak için. Akşam askeri üsleri vurulunca da BM’ye başvurdular. Ne yaman
çelişki değil mi?
İsrail-ABD
severler, Tel Aviv’in 1 Ekim füze yağmuruna karşılık İran’a ne zaman yanıt
vereceğini hesapladılar günlerdir. Hatta ben de uzun süredir gecenin üçünde,
dördünde uyanıp televizyonu açıyorum; acaba İsrail nerede insan kırımı yapacak diye?
Çünkü suçsuz günahsız insanları öldürmek onlar için alışkanlık oldu. İnsan kanı
içtikçe semirmekte Siyonizm. Ancak bir gün gelecek bu kanın onları zehirleyip
boğacağını düşünmemekteler.
İsrail;
Batı Şeria, Gazze ve Lübnan’ı insansızlaştırmak için saldırmakta. Bu nedenle çoluk
çocuk demeden öldürüyor. Çünkü buraları, topraklarına katacak. Bu arada fırsat
buldukça Suriye’ye saldırmakta. Suriye’nin güneyinden, bu ülkenin doğusundaki ABD
ve PKK/PYD işgalindeki toprakları Akdeniz’e bağlamak istemekte. Bunu kuzeyden
yapmak ise bir sonraki adımı. Zaten Suriye’nin kuzeyinde ÖSO’nun denetimindeki
bölge İsrail için bulunmaz bir nimet. Burada yuvalanmış ABD denetimindeki İslamcı
teröristler, İsrail’in müttefikleri. Tel Aviv; zamanı gelince buradaki gücü,
Şam’a karşı harekete geçirecek. AKP Hükümetinin İdlip’teki işgalcileri hâlâ
koruyup kollaması ülkemizin aleyhine, İsrail-ABD’nin lehinedir. Bu nedenle
İdlip’teki işgalcilerin buradan sökülüp atılması için Suriye ile her türlü
işbirliğine girmeli AKP yönetimi. Çünkü İsrail’in yanında olan bir güç, Türkiye’nin
karşısındadır. Bu yalın gerçeği anlamalı Tayyip Erdoğan ve hükümet üyeleri.
İdlip’i elinde bulunduran güç, Davut koridorunun açılması için İsrail’in paralı
askeri.
Davut
koridoru, yalnızca İsrail’in bir düşü ya da hedefi değil. Bu koridoru
oluşturmak, ABD’nin öteden beri amacı. Bunun için kullandığı güç de İsrail.
Davut koridoruyla II. İsrail’in (Kürdistan’ın) kurulması amaçlanmakta. Böyle
bir oluşum, ülkemizin bölünmesi demek. ABD-İsrail’in bu amacını, görmezden
gelmek büyük bir aymazlık. Bu nedenle Suriye ile zaman yitirmeden görüşülmeli
ve ABD-İsrail planları boşa çıkarılmalı.
Ne
yazık ki medyamızın büyük bölümü, ABD yalanlarından oluşan Esat düşmanlığını
bir demokrasi savaşımı olarak görmekte. Bu yalanların en çok zararı olan ülke ise
Türkiye. Çünkü bu yalanlar söylendikçe Türkiye-Suriye ilişkileri olması
gerektiği gibi kurulamıyor. Mezhepçilik üzerinden yorum yapanlar ise ABD’nin
gönüllü askerleri.
Davut
koridorunu engelleyecek tek güç, komşularımız ve ABD-İsrail karşıtı ülkelerle
oluşturacağımız ön koşulsuz, sağlam ilişkiler. Türkiye, zaman yitirmeden
bölgemizdeki ülkelerin tümüyle kalıcı ittifaklar oluşturmalı. Hiç kimse unutmasın
ki başka Türkiye yok!
Adil
Hacıömeroğlu
14
Ekim 2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder