İstanbul’da vazgeçilmezlerim arasında Adalar’a yaptığımız geziler önemli bir yer tutar. Adalar, kent kalabalığından kaçışın kuytu limanlarıdır adeta. Erincin, mutluluğun, coşkunun, erkenin, aşkın ve sağlığın pınarıdır mavi içindeki bu yeşil cennet. Boşuna prens adaları denmemiş buralara. Tabi, prenses yoksa prenslik bir işe yaramaz. Bu nedenle de Ada gezileri tek başına yapılacak geziler olmamalı.
Adalar’a gidişin en güzel yanı “Ada vapuru”. Gerçi Boğaziçi’nde işleyen şehir hatları vapurlarının hepsinde ayrı bir keyif vardır, ancak bunlar başka bir yazı konusu. Ada vapuruna binmek düşüncesi, öteden beri heyecanlandırır beni. Sabahın köründe kalkar, sırt çantamı özenle hazırlarım. Vapurda eski kaşar, sokaktaki simitçiden aldığımız simitler ve ince belli bardaklarla içeceğimiz çaydan oluşan kahvaltı muhteşem ötesi bir şey. Çay, başka türlü ısıtır insanın içini. Simit, eski kaşarla birleştiğinde bulunmaz bir lezzetin adresi olur damaklarda. Kahvaltıda sohbet genellikle deniz ve İstanbul’la ilgilidir. Ada vapuru, kıyıya el sallayıp uzaklaşmaya başladığında Galata Kulesi göz kırpar bizlere. Kız Kulesi, tüm yalnızlığıyla birazcık üzüntü katar yüreğimize. Ayasofya, Sultanahmet camileriyle Topkapı Sarayı’nın muhteşem görüntüsünün heyecanlandıramayacağı bir yürek var mıdır yeryüzünde?
Ada yolcuları nedense hep neşe dolu ve cıvıl cıvıldır herkes. Son yıllarda yolcuların önemli bir bölümünü de gezginler oluşturuyor. Onların da bu yolculuktan keyif aldıkları her hallerinden belli. Yavaş yavaş bize benziyor yabancı gezginler de.
Baharın gelmesiyle son üç haftadır, hafta sonu bir günümüzü Adalar’a gitmeye ayırıyoruz. Yetişebildiğimiz en erken vapura atıyoruz kendimizi. Vapurlar tıklım tıklım. Değil oturacak, ayakta duracak yer bile yok. Yolcular balık istifi. İnsanlar yine de neşelenmeye çalışıp günlerini zehretmek istemiyorlar. Kahvaltıdan sonra çantadaki ekmeklerimizi çıkarıp martılara atarak onları da yolculuğumuza ortak ediyoruz. Martıların ekmekleri havada kapması olağanüstü bir gösteri. Hatta bazı martılar elimizde tuttuğumuz ekmekleri kapıp kaçıyorlar. Etçil olan, balıklarla beslenmesi gereken Marmara martılarını; otçul hayvanlara dönüştürmek de bir Türk tansığı(!) olsa gerek. Onlarca balık türünün yaşadığı Marmara’yı çöp denizi durumuna getirmenin sonucu bu.
Son zamanlarda “Ada vapuru”nda ince belli çay bardakları da yok artık. Onların yerini karton bardaklar aldı. Kahvaltı keyfimizin saç ayağının biri koptu. Dönüşlerde vapurlar daha da kalabalık. Bunca insanın bindiği ve yabancı gezginlerin de yoğun ilgi gösterdiği hafta sonlarındaki Ada gezilerinde vapur seferleri çoğaltılamaz mı? İnsanlara bu işkence niye?
Adalar’da en büyük keyif, yürümek ve bisiklete binmek. Bir nevi spor alanı buralar. Motorlu taşıtların olmadığı böylesine bir ortamda spor daha bir anlamlı ve sağlıklı olmakta. Faytonların nostaljik taşıtlar olduğu kesin. Çocukken can atardık faytona binmeye. Atların nal sesleri, kişnemeleri bize coşku verir, heyecanımızı doruğa çıkarırdı. En çok gezilen Büyükada’da faytonların durmaksızın, atları çatlatırcasına yolcu taşımaları; yürüyenlere de bisiklete binenlere de korku salmakta. Yaşlanan, başıboş bırakılan atların durumu ise içler acısı. Faytonlar denetime tabi tutulmalı ve atların da bir can taşıdığı unutulmamalı. Faytonlara alternatif, doğaya zarar vermeyecek bir taşıma modeli de geliştirilebilir. Örneğin, az sayıda da olsa akülü toplu taşım araçları kullanılabilir. Yaya ve bisikletlilere öncelik veren bir ulaşım modeli Adalar için en doğrusu. Buralar tarih, doğa, kültür merkezi olduğu kadar; sağlık ve spor merkezi olarak da düşünülmeli.
Adalar’da ve “Ada vapur”larında tanıtıcı çalışmaların olmaması büyük bir eksiklik. İnsanlar bir şeyi tanıdıklarında, onu severler. Tanımadığımız şeyleri sevip korumamız olanaksız. Bu nedenle Kabataş İskelesi’nden başlayarak vapurlarda sesli ve görüntülü tarihsel, doğal ve kültürel tanıtımlar yapılmalı. İnanın bu tanıtımlar, belediye çalışmalarının tekrar tekrar gösterildiği sıkıcı, estetikten yoksun, özensiz kapalı devre yayınlardan daha etkili olacaktır. Bu konuda Büyükşehir ve Adalar belediyelerine çok iş düşmekte.
Adalar’ın her mevsimi başka güzel. Kışın ada sessizliğinde dalgalara, ciğere işleyen poyraza ya da karayelin serpiştirdiği yağmura meydan okuyarak güvertede yapılacak bir yolculuğun benzeri yok. Poyraz ayazında sevgilinin sarılışı, özel bir sıcaklık anıdır. Dünyanın hiçbir erke kaynağı, sevgi dolu bir insanı böylesine ısıtamaz. Ada’ya varıp da bir de dalgaların olağanüstü melodisi eşliğinde balık yediğinizde bu yolculuk daha da anlamlanır.
Büyükada’da Aya Yorgi’ye yürüyerek gidip dönmek iyi bir spor. Orada hiç olmazsa bir kadeh kırmızı şarap içerken manzarayı izlemenin doyumsuzluğunu anlatmaya gerek var mı? Yalnız manzarayı seyrederken bakışlarınızı Anadolu yakasından kaçırmanızda yarar var, çünkü İstanbul’daki doğa katliamına ve yapılaşmadaki çarpıklığa yüreğinizin dayanacağını sanmam.
Her bahar Adalar’daki mimozalar farklı açar. Böğürtleni dalından koparıp yiyebilirsiniz mevsiminde. Dolaşırken Sait Faik’i, Reşat Nuri’yi yanı başınızda duyumsarsınız. Birçok şarkı dilinizde dolanıp durur. İç sesiniz mırıltıya, mırıltı sese, ses coşkuya dönüştüğünde ayaklarınız yerden kesiliverir. Sevda anlam kazanır, yaşam renklenir, umut tazelenir Adalar’da.
Adil Hacıömeroğlu
12 Mayıs 2010
Not: 17 Mayıs 2010 tarihli Kent Yaşam
Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
Yazılarımı http://adiladalet.blogspot.com
adresinden okuyabilirsiniz.
istanbulu istanbul yapan en önemli yerlerden birisi de adalar ,kim sevmezki adaları.yaşamımızın engüzel parçalarından birini ne güzel anlatmışsın.ve de vapurları ,martıları.eline sağlık ,birde vapur düdüklerini istiyorum ,çocukların yüreğini hoplatan düdükleri..
YanıtlaSilKaleminize sağlık Adil bey , o kadar güzel tasvir etmiş , anlatmışsınız ki ben de sizinle birlikte adalara gittim , eski kaşar ve çayla kahvaltı ettim , martılara ekmek verdim ...teşekkür ederim.
YanıtlaSilUMARIM GELECEK YAZINIZDA, RUHBAN OKULU VE HEYBELİ ADASINI KONU ALIRSINIZ VE OYNANAN OYUNU ORTAYA DÖKERSİNİZ..15.4.2010 YASA ÇIKTI.. YAZINIZA DEĞİL İTİRAZIM,GELECEK YAZINIZDA BENİM İÇİN VE MİLLETİN ÇOĞUNLUĞUNU İLGİLENDİREN BU KONUYU AÇARSANIZ, SEVİNİRİM.. SELAM SEVGİ VE SAYGILARLA.. BAYRAM DİLKİ
YanıtlaSilAdil bey bende geçen hafta adalardaydım, adalarımız o kadar güzel ki fakat Büyükada da kötü bir yapılaşma olmuş beton yığını gördüm ve çok üzüldüm, birde çok temiz değil hala faytonların sokakları kirletmesi hiç hoş değil kötü kokular insanı rahatsız ediyor. Saygılarımla..
YanıtlaSilAH,ŞİMDİ ORADA OLMAK VARDI...
YanıtlaSilADİL BEY HARİKA YAZILARINIZ BAŞARILAR DİLERİM
YanıtlaSilAdalar'a hiç gitmedim, ama bu yazı sayesinde Adalar'ın bambaşka bir dünya olduğunu anladım. Şehir stresinden uzak bir dünya... Ancak bahsettiğiniz bazı eksiklikler ve ihmaller beni rahatsız etti, özellikle de Adalar'ın tanıtımı konusundaki eksiklik... Yazınızı keyifle okudum, elinize sağlık Adil Hocam...
YanıtlaSilLatifoğlu Mehmet Delen: ADALAR BİR BAŞKADIR.ARKADAŞLIKLAR KOMŞULUKLAR DOSTLUKLAR BİR BAŞKADIR TARHİN TANIKLIĞINI ÇOK İYİ YAPAR
YanıtlaSilADALAR .HEYBELİADA DA BİR BAŞKA AYRICALIKTIR...
İSMET İNÖNÜ İLE HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR, AHMET RASİM, ABBAS PAŞA İLE BİR AYRICALIKTIR HEYBELİ DENİZ KUVVETLERİNE YETİŞTİRDİĞİ KOMUTANLARI İLE TÜRKİYENİN İLK KAĞIT FABRİKASINI KURAM MEHMET ALİ KAĞITCININ ADALI OLUŞU İLE, DÜNYANIN ADINI HERDAİM TELAFUZ ETTİĞİ(RUHBAN OKULU) BİR YERDİR HEYBELİ..ÜÇÜNCÜ KUŞAK OLDUĞUM (RAHMETLİ BABAMIN EBESİ AYNI ZAMANDA BENİMDE EBEMDİR)ADALI KÜLTÜRÜ VE EDEP ADABI İLE GURURUNU HEP TAŞIDIĞIM BİR YERDİR HEYBELİ SİZ de YAZINIZDA ÇOK GÜZEL ANLATTIĞINIZ ADALARA BİR KÜÇÜK AYRINTILAR İLAVE ETMEK İSTEDİM KALAMİNİZE YÜREĞİNİZE SAĞLIK TEŞEKKÜRLER SAĞLICAKLA KALIN...
ÖYLE GÜZEL ANLATIM KI SIMDI O VAPURDA OLMAK O ADAYA GITMEK ISTERDIM KALEMINIZE YÜREGINIZE SAGLIK DIYORUM SELAM VE SEVGILERIMLE ......
YanıtlaSilGezi rotasının en güzellerinden biri sanırım ada yolculukları ... Şehrin içinde ama ayrı bir dünya gibi... Gitmenin vakti geldi çoktan... Kaleminize sağlık öğretmenim.
YanıtlaSilgel de şu yazıyı okuduktan sonra kendini Ada vapurunda hissetme Ada vapurunda çay eski kaşar yeme Ada vapurunda Galata kulesi'ni kız kulesi'ni ayasofya'yı sultanahmeti görme bu kadar mı güzel yazılır yahu bu kadar mı enfes tasvir edilir harikulade. İnan adalara gitmiş kadar oldum ve uzun zamandan beri de gitmediğim için birazcık kendime de kızdım ama ben İstanbul'a yaşamıyorum dolayısıyla çok fırsat olmuyor ama İstanbul'da yaşayanlar için adalara gitmek gerçekten insanı çok mutlu kılacak bir oetkinliktir.dolayısıyla fırsat buldukça insanlar aileleriyle birlikte gençler arkadaşlarıyla birlikte özellikle Bahar ve yaz aylarında o adaların eşsiz güzelliğini yaşayarak birçok anı biriktirebilir bu güzel yazıyı okumak çok mutlu etti beni çok teşekkür ediyorum kaleminize sağlık
YanıtlaSil