EV HAPSİ


Yasaklar, yasaklar, yasaklar… Uzun süredir kamuoyunun tartıştığı ve zaman zaman da korkuya kapıldığı bir konu yasaklar. AKP iktidarıyla birlikte tartışmaya açılan ve giderek korkuya dönüşen özel yaşama müdahale, kamuoyunu meşgul eden başlıca konu. Yasaklar yaşamımızı belirliyor mu, günlük yaşantımızı ne kadar etkiliyor? Toplumumuzun sosyal yaşamında AKP iktidarıyla bir değişim oldu mu? Bu soruların yanıtları gerçek durumu ortaya çıkarır.

Fırsat buldukça İstanbul’un değişik semtlerinde yürüyüş yaparım. Farklı değişik özellikteki mekânları tanımak ve buralara özgü özellikleri öğrenmek en büyük merakım. Tarihi semtlerinse benim için önemi çok büyük. Bu semtlerde zaman yolculuğuna çıkmak ise önemli bir mutluluk nedenim. Bu büyüleyici kentte zamanın nasıl geçtiğini anlayamaz insan.

İstanbul’da belli başlı merkezi semtlerin dışında orta gelirli kadın ve erkeğin birlikte gidebileceği, yiyip içip sohbet edebileceği yer neredeyse yok gibi. En çok göze çarpan yerler yalnızca erkeklerin gidebildiği kahvehane ve loş birahaneler. İki insan cinsinin birbirinden bu kadar uzak yaşadığı bir toplum modern olabilir mi? Yine böylesi bir toplumun bireylerinin sağlıklı düşünüp duygulanmaları, doğru kararlar vermeleri, mutlu olmaları olanaklı mı? Birer bardak çayın karşılıklı içilemediği bir yerde toplumsal dinamizm nasıl sağlanabilir?

İstanbul için yirmi dört saat yaşayan kent denir. Acaba bu söz ne kadar doğru? Gerçekten İstanbul yirmi dört saat yaşıyor mu? Son yıllarda hemen hemen bu büyük kentin tüm semtlerinde geceleri sokaklarda in cin top oynuyor. Hava karardıktan sonra insanlar evlerine çekiliyor. Semtlerdeki çay bahçelerinin yerini farklı işletmeler almış. Olanlarsa ateş pahası. Her dakika garsonlar tepenizde. Çayınızı bitirir bitirmez yenisi geliyor masanıza. Böylesi bir durumda sohbet de yok, keyif de. Zaten mideniz allak bullak oluyor. Çay içmeye neredeyse tövbe edesiniz geliyor. Üç beş yıl öncesine kadar aileler akşam yürüyüşlerini çekirdek yiyerek yaparlardı. Bu da yok oldu. İnsanlar evlerine kapanıyor günün bitmesiyle. Neden acaba?

Gittiğiniz her yerde başlıca konu televizyon dizileri. Herkesin bağımlısı olduğu diziler var. Dizinin gelecek bölümünde olacaklar için hararetli tahmin tartışmaları yapılıyor. Herkes, senaryonun devamını kendince yazıyor. Nerdeyse her evde yaşayan kişi sayısı kadar televizyon alıcısı bulunmakta. Akşam oldu mu, aile bireyleri rahatsız edilmeden köşelerine çekilip “huzur” içinde kendi dizisini izliyor. Aile içi iletişim sadece reklam aralarında. Akraba, komşu, arkadaş ziyaretleri yok denecek kadar az. Olanlarsa dizilere göre ayarlanıyor, birlikte televizyon izleniyor.

Erkeklerin bir bölümünün vazgeçilmez tutkusu futbol. Maçların yorumlanması günlerce sürüyor. Kavgaların, tartışmaların ardı arkası kesilmiyor. Bir takımın taraftarı olmamak neredeyse toplum dışı kalmak olarak görülüyor. Maçları izlemeyenlere uzaylı muamelesi yapılıyor. Biz sadece sporu izlemek için varız.! Spor yapmak mı? O da ne?

Diğer bir toplumsal tutkumuzsa internet. Halkımızın bir bölümü gününün neredeyse tamamını burada geçiriyor. İnternet oyunları tutkuya dönüşmüş. Masaüstü bilgisayarına sarılarak uyuyanlar var. Sanal ortamdaki çiftliğinde yetiştirdiği tavuklarla, sebze ve meyvelerle övünen “becerikli” çiftçilerimiz de görmezden gelinemez. Tabi ziraat sanal ortama taşınınca da uçsuz bucaksız tarım topraklarımız boş kalıyor. Biz de badem, ceviz, pirinç, buğday, sarımsak, susam, pamuk, karpuz, muz gibi ürünleri dış ülkelerden ithal ediyoruz. Paylaşım sitelerinde akşama kadar aynı videoyu belki bin kere paylaşıyoruz. Herkes kendi düşüncesinden kişilerle arkadaş olup birbirlerine propaganda yapıyorlar sanal ortamda. Görenler de ülke için büyük bir mücadelenin, özverinin olduğunu sanacak. Ömür, bir sanal bağımlılık içinde insan sesine hasret kalarak geçiyor. Çaylar, kahveler, çiçekler, pastalar sanal ortamda ısmarlanıyor. Nerdeyse çay sıcaklığı, kahve tadı, çiçek kokusu unutulacak.

Sanal ortam, toplumu eve hapsederken birileri yaşamın gerçeğini yavaş yavaş suratımıza çarpıyor. Arazilerimiz yağmalanıyor, kentlerimiz hapishaneye dönüşüyor, tarlalarımız köstebeklere kalıyor, okullarımız ortaçağın karanlığına terk ediliyor, özelleştirme adı altında neyimiz varsa el değiştiriyor, ülkemiz küresel güçlerin laboratuvarına dönüşüyor, tüm sosyal yapımız darmadağın oluyor; biz sanal ortamda bütün bunlarla savaşıyoruz öyle mi? Burada Don Kişot’un kulaklarını çınlatmasak olmaz.

Yıllar sonra şu sözleri duyacak gibiyim: “Bir gün bize çağ atlatacağını söyleyen birisine ülkemizi teslim ettik. Biz de köşemize çekildik. Hepimize birer renkli cam verdiler, mutluluktan hiçbir şeyi göremez olduk. Güzel bir ülkemiz, verimli topraklarımız, sevecen insanlarımız, çağdaş kurumlarımız, çalışkan yurttaşlarımız, örnek bir Cumhuriyet’imiz vardı. Zamanla renkli camlarımız çoğaldı, sanal bir ortamın çekici büyüsüyle çok eğlendik, sokağa bile çıkmaz olduk. Yıllar sonra yerimizden kalkıp sokağa çıktığımızda bir de baktık ki her yer değişmiş, tabelalarda yazılanları bile okuyamadık. Yeni yöneticiler, bize yabancı olduğumuzu söyleyerek gidecek bir yerimizin de olmadığını bildirdiler. Biz de ne yapacağımızı kara kara düşünürken bir sanal geminin güvertesinde, sanal bir okyanusa açıldık.”

Halkımız, gönüllü olarak kendisini müebbet hapis cezasına çarptırdı. Ev hapsi yaşıyor. Sosyal yaşamını sonlandırıyor böylece. Dizilerden, futbol aşkından, sanal çiftliklerden, internet bağımlılığından bir kurtulursa ev hapsi de sona erecek. O zaman her şey daha güzel olacak. Yasaklar mı? Dağlardan gürül gürül akan bir nehri hangi baraj durdurabilir ki?

20 Ocak 2011

Not: 24 Ocak 2011 tarihli Ulus Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
Yazılarımı http://adiladalet.blogspot.com dan okuyabilirsiniz.

26 yorum:

  1. Celal KURUHASANOGLU

    Adil Bey Fransa'da her kahvede kadinlara her zaman raslamak ,kadin - erkek ayni masalarda cayini icmesi cok olagan olan seyler .Turkiye' ye geldigimde kahvehane esimle beraber girmek istedim etraftan tepkilerle karsilastim.Arkadaslar bile beni kinadi.Bunu anlatmamdaki sebep Ulkem'de hep batidan ornekler verilerek- son 8 yilda -ozgurluklerden olduk.Fakirlik gittikce arti .Yargi ,ordu,yok ,isadamlari,universiteler,ogretim uyeleri ,basin... yanlastirildi.Gordugum kadariyla eger bu secimdede kazanirsalar,her istediklerini yapacaklar.Disardan gorunen bu manzara kimse okumuyor,haber proglamlari dinlemiyor ,sorgulamiyor.Problemlerle ilgilenmiyor ,susuyor....Kaygiliyim .Selamlar.

    YanıtlaSil
  2. Bir insana istediğinizi yaptırmak için onu kendinize muhtaç hale getirin der bir söz, çok da doğrudur kanımca. Her şey karşılıklı menfaat üzerine kurulu ve düzen böyle işliyor hemde son yıllarda yaşanan şekli daha önce hiç görülmediği kadar abartılı. Nasıl ki ülkelerin bağımsızlığı ekonomik bağımsızlığı ile doğru orantılı ise toplum ve birey için de aynısı geçerli. İnsanların da sosyal yaşam için ekonomik güçlerinin var olması gerek, ancak ülkenin durumu malum... Bunalımdan korunmak için insanlar kendini evlerine kapatıyorlar ve yalnızlıklarını hayali- sanal varlıklarla paylaşma üzerine kuruyor. Ve bireyle beraber toplumda içten içe çürüyor, tam da emperyal güçlerin istediği gibi; düşünmeyen sormayan sorgulamayan araştırmayan bireylerin oluşturduğu tepkisiz duyarsız toplum... Bunun farkında olanlarda var elbet, işte sizin gibi aydınlık insanlar Sayın Hocam. İçim acısa bile, doğruya doğru mantığını kabulle harika yazınızdan dolayı kutluyorum, ellerinize yüreğinize sağlık.
    A.Ö

    YanıtlaSil
  3. Teşekkürler Adil Bey o kadar güzel anlatmışsınızki ben İstanbuldaki durumu bilmiyordum.... Birkaç senedir uzakda yaşıyorum,
    son 5 yıldır sahil kasabasında yaşıyorum, inanın buradaki durumda aynı, zaten gezecek zevk nede harcayacak para , gezdiğimizden zevk alacak neşe bırakmadılar ülkeyi yönetenler, zaten gelecek endişesi mutsuz etti hepimizi ben TV izlemiyorum sadece haberleri izliyorum, gazete okuyorum birde internette paylaşım yapıyorum, onun dışında hiçbir sosyal faaliyete ne bütçem yetiyor nede ruhen isteğim var yani anlayacağınız kocaman bir açık hava hapishanesinde yaşıyor gibiyim... O kadar güzel bir konuyu yazmışsınız ki yok birbirimizden farkımız, hepimiz Türkiyede yaşıyoruz büyük bir açık hava hapishanesinde ..Sevgiler, saygılar..Kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
  4. Adil bey harika yazınızı okuyunca içim sızladı ,bu sanal alem bizleri tutsağı yapmakta,örf ve adetlerimizden uzaklaşarak ,gerçeklerden uzak yüzeysel yaşamın içine süreklemede insanca yaşamdan ödün vermekteyiz.....gerçek kimliğimiz aile kavramız yok olmakta......uyanmalıyız daha aydın bir gelecek için elimizi taşın altına koymalıyız.....saygılar..fatma öztürk

    YanıtlaSil
  5. Hocam böyle olmamız isteniyordu.Hükümetin politikası bu...birileri gözlerimizin görmesini kulaklarımızın duymasını engellemek için herşeyi yavaşça biz farkına varmadan yapıyor..maalesef göz göre göre uyutuluyoruz....Herkes herşeyi biliyor aslında ama bilemiyorumn hocam neden sanal ortamdan çıkıp meydanlara bile inemiyoruz cumhuriyet mitinglerinde olduğu gibi..nasıl uyanacak bu insanlar ..hepimiz elimizi taşın altına koyarız ama bu birlektelik nasıl sağlanır bilemiyorum...konuyu o kadar güzel dile getirmişsinizki..yorum yapacak birşey kalmamış..bundan sonraki yazı çözüm önerileri olsun hocam..:)saygılarımla ..BİLGEHAN AKTAN

    YanıtlaSil
  6. His yok,hareket yok,acı yok..Leş mi kesildin / Mehmet Akif Ersoy
    Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek. Siz hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?..
    Necip Fazıl

    YanıtlaSil
  7. SANAL ÇİFTLİKLER:TARIMIN DİKEY BÜYÜMESİ YADA İLERİ TARIM MODELİ.SERA FABRİKACILIĞI,ŞİRKET SÖZLEŞME ÇİFTÇİLİĞİ,ELEKTRONİK KÜMES VE AHIR HAYVANCILIĞI.BUNLARDA ELBET GEREKLİYDİ ANCAK ÇOK GENİŞ HAVZALAR VE EKOLOJİK VARYANTLARI OLAN ÜLKEMİZİN TOPRAKLARI ÖNCELİKLE RANT EKONOMİSİYLE DÜZENE PEŞKEŞ ÇEKİLDİ.ENVERİMLİ MUZ LİMON ARAZİLERİ SAHİL DİNLENME EVLERİNE ÇEVRİLDİ.OVALARIN GÖBEĞİNE FABRİKALAR KURULDU .SU GEREKSİNİMİNİ KOLAY SAĞLAMAK ADINA MALUM ENDÜSTRİ SU İLE OLANAKLIDIR.ARITMA SİSTEMLERİ KURULMAYAN SANAYİİLER TARIM TOPRAKLARINI KULLANILAMAZ HALE GETİRDİ.DERELER KANALİZASYONLARA VE ATIKLARLA NEHİRLER,SAHİLLER MAHFEDİLDİ.TARIMIN TEMELİ SAYILAN TOPRAK KANUNU BİLE YOK,YETKİSİ DE.YETKİN OLSA BİLE SENİ ATLAYIP BAKANA RAPORU İMZALATIP MİKRO PROJEYİ İSTENMİYEN YERE DAHİ KURUYORLAR.EKONOMİK OLARAK DİKEY BÜYÜYEN APARTMAN MODELİ TARIM ,TARLA BAHÇELERDEN JAPON MUCİZESİYLE SUNİ BESLENEN KUVÖZLERE BIRAKILDI.HADİ ONLARDA GENİŞ OVALAR YOKTU YA BİZDE ENVERİMLİ ÇUKUROVAYI BİLE İMARA AÇIP YOKEDEREK GÜNAH İŞLEDİK TOPLUMA KARŞI.ÇARPICI BİR YAZIYDI.EV HAPSİNDEYİZ AMA EVDEDE EĞER BOŞ ODANIZ VARSA ODA HAPSİNDEYİZ.HANIM AYRI DİZİDE BEN AYRI ÇOCUKLAR AYRI AYRI AYRILIYORUZ.EV HAPSİ DE DAR GELİYOR OADA HAPSİNDEYİZ.TOKATTA ÇALIŞIRKEN BİR SÜMER PASTAHANESİNE GÖTÜRMÜŞTÜM HANIMI NEREDEYSE KOVACAKLARDI AYIPMIŞ EŞLİ OTURMAK.KONAK OTELİNDEN GECENİN YARISINDA SOKAĞA ATMIŞLARDI YENİ GELDİĞİM TOKATTA EFENDİM ORUÇ TUTMALIYMIŞIM.YAHU BİLET ALDIM TA İZMİRE GİDECEĞİM DEDİM TANIMADIĞIM KENTTE SOKAĞA BIRAKILDIM KARANLIKTA.İZMİRDEN BİR TANIDIĞIM ŞOFÖR GELMİŞTİ ARACINI DURDURUP BİR SİGARA YAKTI ANINDA ROMA DONDURMACISINDAN GARSON SİGARAYI ARKADAŞIMIN AVUCUNUN İÇİNDE BASTIRDI.ONUN BİR SÖZÜDÜR BİZİM ORDAKİ MUHAFAZAKAR KÖY BİLE BUNLARDAN ANLAYIŞLI DEDİ.MAALESEF SADECE SANAL HAPSİMİZ YOK MUHAFAZAKARLIKTAN ÖTE BİR TUTUCULUĞUMUZ DA PEKİŞTİ.HAYIRLARA VESİLE OLSUN DLEKLERİMLE.MEHMET SEZER

    YanıtlaSil
  8. Evet çok haklısınız Adil bey yazımınızda.. hayatımızı yarattığımız modern hapishanelere hapsettik..teknoloji bir nebzede olsa oyalıyor bu gerçek..ama bireyler ne kadar mutlu bu tartışılır.aynı evde ortak yaşam ama yalnız takılma..kalabalıklar içinde sanal mutluluk..maalesef yaşam artık böyle süregelmekte.tşklerr.kalemize ve yüreğinize sağlık..FİGEN SEZGİN

    YanıtlaSil
  9. Değilmi ki emperyalizmin istediği... ne de güzel ödevler yapılıyor.Sosyalleşme,sohbet etme,fikir alışverişi hepsi yok oldu gitti. Buna son vermek elimizde bizim özümüzü yok eden bütün bu olgulardan kurtulmak elimizde,dava büyük ve tek..davamıza sahip çıkmalıyız,ülkemiz yok olmadan.Ey halkım artık gözlerini aç lütfen...Bizi temelden yıkmaya çalışan güçler emellerine ulaşamayacaklar,sizinde dediğiniz gibi Dağlardan gürül gürül akan bir nehri hangi baraj durdurabilir ki?

    Ümidim hiç bitmeyecek..Sevgili Uğur Mumcu'nun sözleriyle bitirmek istiyorum ,kendisini rahmetle anmakla kalmayıp,ülkem için gereken ne varsa elimden geleni ardına koymayacağım...

    "Ben Atatürkçüyüm,
    Ben cumhuriyetçiyim,
    Ben laikim,
    Ben anti emperyalistim,
    Ben tam bağımsız Türkiye'den yanayım.
    Ben özgürlükçüyüm,
    Ben insan hakları savunucusuyum,
    Ben, yobazların, vurguncuların,
    Çıkarcıların düşmanıyım.."

    YanıtlaSil
  10. ADİL BEY YAZDIKLARINIZDA ÇOK HAKLISINIZ.KADIN VE ERKEĞİN EĞLENECEĞİ SOHBET EDEBİLECEĞİ YERLER OLMAYINCA İNSANLAR PC LERE VE İNTERNET BAŞINA MAHKUM OLDULAR. HEM RAHAT HEM MASRAFSIZ.BİR ŞEKİLDE GÖRMEDEN İLETİŞİM KURDUĞUMUZ İNSANLARLA SOHBET EDİP, FİKİRLERİMİZİ PAYLAŞIP RAHATLAMAĞA ÇALIŞIYORUZ.BU BAZEN İYİ, BAZEN KÖTÜ. ÇÜNKİ KENDİMİZİ YANLIZLAŞTIRIYORUZ.YAŞANTIMIZA SANAL ORTAM HAKİM. ÜLKENİN ŞARTLARI BUNA YETİYOR AMA BENCE BAŞKA ÇIKIŞ YOLLARI ARANMALI. KENDİMİZİ HAPİSTEN KURTARMALIYIZ. GÜLDEN SEMA

    YanıtlaSil
  11. GÜZEL OLMASININ YANISIRA DOĞRU BİR YAZI. BİR PARÇA BENİ VE DE BENİM GİBİ OLAN KİTLELERİ ANLATMIŞ. GÜNDÜZ VEYA AKŞAMLARI BİR PARÇA TAKILABİLMEK. ÖZELLİKLE AKŞAMLARI İNSAN TEDİRGİNLİK DUYUYOR. SANKİ BASKI HER AN HİSETTİRİLECEKMİŞ GİBİ. MEDENİ GÖRÜNTÜ BİRTAKIM ÇEVRELERİ RAHATSIZ EDECEKMİŞ GİBİ. SANKİ BİRAZ DAHA SÜRESİ VARMIŞ DA O GÜNÜN GELMESİ BEKLENİYOR. DİLERİM BU TEDİRGİNLİK BİR SÜRPRİZLE YOKOLUR.
    BU KADAR TEDİRGİNLİĞE RAĞMEN EV HAPSİNE HENÜZ İÇKİ YASAĞI KONMADAN İÇMEK GEREK. MUZO

    YanıtlaSil
  12. Bu gerçekleri çocuklarımızla, gençlerimizle paylaşmadığımız sürece bunca gayret havaya, bunca umut boşa çıkar.çocuklarımızın bizi anlayamamasıdır en acı olan. Çocukları gelişme amaçları dışımda bilgisayardan, henüz aklını kullanabilen orta kuşak insanımızı da aymazlıKTan TV ve bilgisayar çukurundan çıkarmalıyız ki gerçekleri görüp aydınlığa çıkalım.

    YanıtlaSil
  13. merhaba ıstanbul ıstanbul olmaktan ınsanlarda ınsan olmaktan çıktı neden mı? tuketım çılgınlıgı yuzunden kımı sızın soyledıgınız yere gıdecek parası olmadıgından dıgerıde her aıleye her ferdıne alınan arabalardan sırtında dogru dıurust gıysı alacagına varını yogunu arabalara yatıran ve trafıgın içine eden ınsanlardan vede canı çalışmaktan ferı kesılen eve kendını zor atanlardan..velhasıl yazmakla tukenmez bır çark var..donup duruyor keyf yok sohbet yok vede anlayıs saygı yok..çok degerlı notunuz için tesekkur ederım saygılar sunarım..murhan gğngör...

    YanıtlaSil
  14. Belma Demir Akdağ Yasaklar mı? Dağlardan gürül gürül akan bir nehri hangi baraj durdurabilir ki? Öyle güzel anlatmışsınız ki Adil bey maalesef hepsi doğru şeyler artık herkes çekirdek aile oldu,dostluklar yerini menfaat dostluklarına bıraktı,diziler insanları efsunladı çoğu evde bırakın kitabı gazete okumanın bile azaldığını sanıyorum,gönderiniz için teşekkür ederim...Belma Akdag

    YanıtlaSil
  15. İNSANLARIMIZ GECELERİ CAN GÜVENLİĞİ VE EKONOMİK NEDENLERDEN DOLAYI ARTIK DIŞARI ÇIKMIYOR,ÇIKAMIYORLAR.EMEKLİNİN,MEMURUN,YADA İŞÇİNİN AİLESİYLE BİR GECE DIŞARI ÇIKMASI EN AZINDAN MAAŞININ DÖRTTE BİRİ.ULAŞIMIN GETİRDİĞİ SIKINTI VE ZAMAN KAYBIDA EKLENİNCE.....İNSANLAR EVDE OTURMAYA MAHKUMLAR...TEK ALTERNATİF TV..MEDYA RTE MEDYASI.NE VERİRLERSE İZLEYİCİLER ONU ALIYORLAR.DIŞARIDAKİ HAYATI YADA GERÇEKLERİ BİLMİYORLAR..BİLGİSAYAR,İNTERNET EVDEN SANALDA OLSA TEK ÇIKIŞ YOLU.DOĞRU KULLANDIKTAN SONRA BENCE ÇOK FAYDALI.YAKIN ZAMAN ÖRNEĞİ TUNUSDAKİ HALK BU YOLLA SOKAĞA DÖKÜLDÜ.ZAMANIMIZIN OLMAZSA OLMAZLARINDAN BİRİSİ.
    AMA İNSAN GRÇEK YAŞAMIDA ARADA UNUTMAMALI..

    YanıtlaSil
  16. Koca kentler, internet, okullar... Bitmek bilmeyen eğitim... işyeri, çalışmak... Her taraf insan dolu... hepsi bir dert içinde, hepsi koşuşturuyor... Herkes çabalıyor... Beklentiler yüksek, hayat "özlem" dolu. Daha iyiye, daha güzele özlem... 50 yil öncenin paylaşımları yok olmuş...
    Bilgi kirliligi... bıkkınlık, yılgınlık...
    İliskiler 50 yıl öncesi kadar masum değil.

    YanıtlaSil
  17. Dizilerle yapılmak istenen de buydu zaten. Uyusunlar, konuşmasınlar, toplanmasınlar, fikir yürütmesinler, yaptıklarımızı görmesinler. Görmesinler ki rahatça yapalım. Görmesinler ki engellenmeyelim. (Gerçi bütün engelleme yolları da kapandı o da ayrı konu)

    YanıtlaSil
  18. Günümüzün modası da facebook. Bence onun da dizilerden pek farkı yok. Bıçağı ekmek kesmek için de kullanabilirsiniz. Adam öldürmek için de... Amaç önemli. Ama facebook'u çoğu insanın da bilgi paylaşmak, yeni fikirlere ve bilgilere ulaşmak amacıyla kullandığını sanmıyorum. Bence günümüzün uyutma araçlarından biri de bu...uyumak güzel tabiii. Sonunda ölüm olmayacaksa

    YanıtlaSil
  19. aynur çatakoğlu26 Şubat 2011 01:40

    Eline sağlık arkadaşım ,güzel bir konuya değinmişsin her zamankı gibi.Okur yorumları da harıka .Arı kovanına çomak sokmuşsun ,her taraftan farklı bir yorum geliyor.80 sonrası türkıyesinde başka ne olması beklenebilirdi?Lümpenleşmiş gençlik,tu kaka kitaplar,tek tepkı verilebilen yerin stadlar olduğu bir türkiye burasıBu arada yoksullaştırılmış ve sadaka toplumuna dönüştürülmüş bir toplum.2 yılı geçti taksımın göbeğinde AKM gitti ,Taksım Sahnesi gitti,Oda Tiyatrosu gitti ,Aziz Nesin Deneme Sahnesi gitti. Yozlaşıp kültürsüzleştirmek için ellerinden geleni esirgemiyorlar bu arada da altını çizdiğiniz tehlıkeler gündeme geliyor.Çıkış mı,tek tek uyanmak sonra orman olmak..

    YanıtlaSil
  20. Nehrin yatağı ta suyun birikme noktasından itibaren doldurulmuş olduğu için suyun birikip çoğalma şansı kalmadı hocam. Su henüz damlacıklar halindeyken biraraya gelemeden çevreye yayılıyor damlacıkların birleşmesine izin verilmiyor... Ancak görülmedik tufanlar olmalı ki, her yeri, her şeyi yerle bir etsin. Ondan sonra herşeye sıfırdan başlamak suretiyle taşlar yeniden yerli yerine oturabilsin.
    Adnan Yiğiter

    YanıtlaSil
  21. çok haklısınız sanal alemde yaşıyoruz artık...hepimizin önünde bilgisyarlar....sanal kahramanlarız....ATATÜRK'e sesleniyoruz bir daha çık gel samsun'dan diye...ama koltuğumuzdan kalkıpta kafamızı camdan dışarı uzatıp neler olup bittiğine bakmıyoruz bile...ancak akıl veriyoruz yol gösteriyoruz...kılımızı kıpırdatmıyoruz...sanırım herkes benim gibi düşünüyor..yapacak bir şey yok...!!!!!

    YanıtlaSil
  22. Bir yıl önce böyle yazmışım.Gerçekten sanal ve iletişim bilişim çağındayız.Biz gençliğimizde açıkhava sinemalarına giderdik çokça oraya herkes gelir ve buluşur konuşurdu.Şimdi televizyonlar,telefonlar,bilgisayarlar evin herköşesinde çifter beşer dışarıya gereksinim duymadan aile içi bile olmayan bireysel özgürlük seçimiyle köşemize, aletimize esir oluyoruz.yeni AMERİKAN VANİLYALI DÜZENİNİN KOPYACILIĞINDA yalnızlaştırılıyoruz.Dha 30 yıllık kentsel kültürümüzle çoğunlukla övünürken aynı apartmanda birbirimizi tanımadan selam vermeden girip çıkıyoruz.Üretim araçları değişti tüketim modelide,insanlarda.İşte budurumda yeni jenerasyonlara politika üretmek gerek.Artık toprak işleyenin su kullananın devri geçmiştir.MODEL YOK?YÖRÜK MEMED

    YanıtlaSil
  23. Hocam ağzınıza sağlık okadar güzel özetletınız muhallesef hayat acımasız ömür bıtıyor ama her gecen gün eskı aranıyor yeni bir şeyler anladılsada olan yıne aynı bsğimliliktan Kurtuluş gözükmüyor Allah DEVLETİMİZE zaval vermesın sıyasıler bugün var yarın yok bır ülke ayakda Kala bılmesı için üretecek muhallesef tükeden bir toplum olarak hızlı bir şekilde devam ediyor sağlıklı uzun ömürler diliyorum yüce rabbim bu Corona virüsünden bızlerı korusun bu kötü günleri bir daha yaşatmasın sağlıklı uzun ömürler diliyorum ülkemizin ve dünya insanlarına sağliçakla Kalın 🤗🤲🤲🤲

    YanıtlaSil
  24. Sayın yazarım ülkemizin fotoğrafını yaşantısını girdiği karanlık girdabın sonuçlarını göstermişsin. Cep telefonları yokken onlarca telefon numarası beynimde yazılı idi. Şimdi çocuklarımın bile numarasına bilmiyorum. Bu cep telefonları beynimizi esir aldı. Komşuluk arkadaşlık kalmadı. İnsanlık sonu olmayan bir menzile şuursuzca gidiyor. Sonumuz belli değil. Millet gerçeği görmesin oyalansın diye ahlaksız kadın proğramları insanları oyalıyor. Sonumuz selli değil.
    DUYGUSAL ŞAİR
    İSMAİL GÖKÇE
    DENİZLİ

    YanıtlaSil
  25. Hocam, 12 yıl önce yazdığınız yazıdaki gerçekler bugün maalesef katlanarak devam etmiştir. Halk olarak her türlü ayrışmanın bedelini ödemeye devam ediyoruz. 1960 larda memleketinden yeni İstanbula gelenler evlatlarını birbirine emanet ediyorlardı. Şimdi ise akrabalar bile birbirine birakamiyor... Hayat çok sınırlı. Üstad Aziz nesinin bir sözü ile bitirmek istiyorum ; "ÖLÜM DENEN GERÇEK VARKEN İNSANLARIN BİRBİRİNE KÖTÜLÜK YAPMALARINI ANLAYAMIYORUM"

    YanıtlaSil
  26. Yazıdan mütevellit,Kuran-ı Kerim'de ki şu husus dikkat çekici... "Mısırda,evlerde mescitler edinin".. Çünkü,Fıravun açıktan ibadet edenleri gördüğünde,öldürecek veya işkencre edecek.. Burdan şu anlaşılıyor;İnsan zaruret halinde,can güvenliği,ölüm korkusu olması halinde,ancak evinde ibadet edebilir. Zaruret hali yoksa,ibadetini camide yapması,yani sosyalleşmesi dini bir görev olmaktadır. Ayrıca "Köre,topala,hastaya vebal yoktur"ayeti de bu hususu desteklemekde olup,bu durumlar zaruret hali sayılmaktadır.

    YanıtlaSil