Cumhuriyet’in ilanıyla uzun süre sessiz kalan gericiler (Cumhuriyet karşıtları), 12 Mart darbesinden sonra partileşerek siyasetteki yerlerini aldılar. Milli Nizam’la başlayan siyasal yaşamları değişik parti adlarıyla sürdü. Burada ilginç olan, Milli Görüş’ün sola karşı yapılan bir darbe sonrası örgütlenmiş olmasıdır.
Bu sürecin başlangıcında iki şey dikkat çekiciydi. Birincisi, her ortamda dini, siyasete alet eden bir politik anlayışın sergilenmesi. Yani, yüz yıllardır halkın kutsal kabul ettiği değerlerin politik çıkar uğruna kullanılmasıdır. Önceleri yadırgansa da merkez sağ siyasetçilerin de zaman zaman dini, kısa dönemli siyasal kazanç uğruna kullanmaları kanıksanır bir durumun oluşmasına destek vermiştir. Toplumsal yaşamın, dini kurallara göre biçimlenmesi için de alttan alta bir çalışmanın yapıldığı da yadsınamaz.
İkincisi ise, bu siyasal çizginin toplumda “Müslümanlar ve diğerleri” ayrımını yapmasıdır. Kendilerinden söz ederken “Müslümanlar böyle düşünüyor, Müslümanlar bunu istiyor…” gibi cümleler kurmaları toplumda ayrımcılığın tohumlarının atılmasına neden oldu. Bu söylemler, toplumu “Müslüman olanlar/ olmayanlar” biçiminde ayrıştırırken irticacı partilere de kalıcı kitle tabanı sağladı. 12 Eylül öncesi siyasetçilerin bu söylemi bölücülük olarak algılayıp toplum önünde mahkûm etmeleri nedeniyle o zamanın Milli Selamet Partisi oy kaybına uğramıştı. Ancak 12 Eylül’le birlikte yeniden düzenlenen siyaset alanı, bu tür söylemlerin taraftar bulmasını kolaylaştırdı.
Rastlantı mıdır bilinmez… Bu hareketin siyasal alana çıkışı da sıçrayıp gelişmesi de askeri darbe sonrası dönemlerdir.
1990’da dünyada oluşan yeni siyasal düzen, geri kalmış ülkelerde etnik ve dinsel siyaseti destekliyordu. Küresel güçlerce Müslüman ülkelere dayatılan ılımlı İslam, ülkemizde politik destek bularak hızla güçlendi. Ilımlı İslamcı görüşü temsil eden AKP, küresel güçlerin de desteğiyle iktidar oldu. Bu dönemde geçmişte tecrit edilen ve tutmayan “Müslümanlar ve diğerleri” söylemi de sıkça söylenir oldu. Bu anlayışla toplum bir kutuplaşmanın eşiğine geldi. Türban kavgasında odaklaşan bu ayrımcılık, günlük yaşamın dinsel kurallara göre düzenlenmesi tartışmalarıyla tırmanmakta. Özellikle son günler de RTE ve arkadaşlarının yapay sorunlar yaratarak toplumu bu tartışmalara çekmesi ilginçtir. Hele muhalefetin bu yapay gündemler üzerinde yoğun tartışmalara girişmesi ise anlaşılır değildir. AKP, bu yapay gündemlerle toplumu belirgin bir kutuplaşmaya sürüklemek istiyor. Böylece de önümüzdeki genel seçimleri garanti altına alarak cumhurbaşkanlığı seçiminde RTE’yi rahatlatma peşinde. Yine seçimlerden sonra olası bir anayasa değişikliği için toplumsal alt yapı oluşturmaktalar.
Kutuplaşma siyaseti, sadece AKP’ye yarar getirir. Ülkemize ve diğer siyasal partilere ise zarar verir. İktidar partisi kutuplaşma, gerginlik siyaseti izleyerek başarısızlıklarını örterken siyasal kazanç da sağlıyor. Toplumun asıl gündemi tartışmasını, konuşmasını engelliyor.
Son günlerde Yargıtay, içki, Hizbullah, Osmanlı, heykel… gibi konularla yoğun, yapay bir gündem yaratılmasının nedeni, asıl sorunları unutturma çabasıdır. Bu aşamada özellikle ana muhalefetin iyi bir manevrayla halkın gerçek gündemini tartışmaya açması gerekmekte.
Peki, topumun asıl gündemi nedir? Toplumun asıl gündemi yoksulluk, yolsuzluk ve işsizliktir. İşsizliğin çığ gibi büyüdüğü, çalışanlarınsa kıt kanaat geçindiği bir ülkede, bunların konuşulup tartışılmaması dikkat çekicidir. Bu konuların gündeme yerleşmesi, AKP’nin yapay gündemlerinin önüne geçmesi için alışagelen yöntemlerin dışında yeni yollar bulunmalıdır. Bu siyasal yaratıcılık gerektirmekte. Özellikle CHP’nin bu konuda zaman yitirmemesi gerek. Çünkü ülkenin bütünlüğü, ulusun birliği için CHP’nin gücü ve politikaları belirleyici olacaktır.
Toplumun siyasal alanda kutuplaşması AKP’nin yararına, CHP’ninse zararınadır. Zaten amaçlanan da budur. Çünkü Kılıçdaroğlu’yla yıllardır özlenip beklenen bir yükselme, iktidar olma olanağı yakalanmıştır. Bu rüzgârının önü kesilmeye çalışılıyor yapay gündemlerle. Dışarıdan bakıldığında, parti içinde bir istikrar varmış gibi görünse de kişisel ve hizipsel ikbal arayışları Kılıçdaroğlu’nu engellemekte.
CHP, AKP’nin toplumu iki kutba ayırma siyasetini önlemeli. Bunun için de dinsel eksende yapılacak tartışmalardan uzak durmalı. “Müslümanlar ve diğerleri” söyleminin ülkenin yarısını “Müslüman olmamakla itham ettiği” söylenerek bu bölücü anlayışın önü kesilmeli.
2007’deki Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde bazılarına benim de katıldığım birçok miting yapıldı. Coşkulu, görkemli bu mitingler son yılların en önemli muhalefet gösterisiydi. Ancak bu, AKP’nin yükselişini engelleyemedi. Aksine oylarının artmasına da neden oldu. Çünkü mitinglerdeki dinsel vurgular, merkez sağ seçmenin AKP’ye kaymasına neden oldu. CHP’nin de 2007 seçimlerinden başarılı çıktığı söylenemez. Bu nedenle 2011seçimleri öncesi bu durumun iyi değerlendirilmesi gerek.
Kurtarıcı ve kurucu olan CHP’nin önüne tarih yeni bir fırsat çıkarmıştır. Ulusu ayrışmadan, kutuplaşmadan kurtararak toparlayıcı, birleştirici olma görevi. Böylesi bir sorumluluğu yerine getirmek için duygusallıktan uzak, akılcı politikalara gereksinim var. Geçmişin deneyimlerinden ders çıkararak ülke sorunlarına çözümler üretmeli CHP. 2011’in ulusal bir kâbusa dönüşmemesi için şimdiden doğru mücadele yolları bulmalı. Yoksa dönülmez bir yolun karanlık dehlizlerinde ışığı aramakla geçer ömrümüz.
19 Ocak 2011
Not: 20 Ocak tarihli HABER DOĞU Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
Yazılarımı http://adiladalet.blogspot.com dan okuyabilirsiniz.
Jomo KENYATTA;Kenya Kurucu Devlet
YanıtlaSilBaşkanı demiş ki:"Batılılar geldiği zaman ellerinde İncil, bizim ellerimizde topraklarımız vardı.
Bize gözlerimizi kapatıp dua etmeyi öğrettiler.Gözümüzü açtığımızda bizim elimizde İncil,onların elinde topraklarımız vardı."
Makalenizi okuyunca aklıma ilk bu söz geldi, bizimde elimize bedava Kur'an-ı Kerim tutuştup zihnimize çok düşünme Allah verir rızkını sözlerini yerleştirip haktan hukuktan uzaklaştırıp köleleştirmek istiyorlar.
Ana muhalefetin yapacağı en iyi şey halkın anlayacağı dili konuşmak olmalı kanımca... Savunmayı bırakıp hücuma geçmeli artık...
A.Ö.
TAMAM DA .DİNSEL TERMİNOLOJİDE VURGULARI İYİ KULLANAMAYAN CHP YADA CUMHURİYETÇİLER MÜSLÜMANLAR VE ÖTEKİLERİ YARATTIYSA:MUHALEFETİN BU AÇMAZDA HEM MÜSLÜMAN HEM ÖTEKİ LAİKÇİLERİN ARASINI BULACAK SÖYLEMİ KİM NASIL NE İÇİN SÖYLEYECEK?YANİ AĞZINA VE KALIBINA UYMASI GEREKMEZMİ?ATATÜRK DEYME HOCA,İMAMLARA DERS VERECEK KADAR İSLAM DİNİNİ BİLEN BİR LİDERDİ.ŞİMDİ KİM NEYİ NEKADAR BİLİYOR VE SÖYLEYEBİLİYOR?
YanıtlaSilİyi günler Adil bey.Gerçek gündemi yakalayıp,çok güzel bir yazı kaleme almışsınız.
YanıtlaSilEğer halkımız bilinçli ve eğitimli olsa,dini tam anlayabilse zaten bunları yaşamayız.Ama maalesef bu bilinç olmadığı için sağ kesim bunu çok iyi kullanarak halkımızı yanıltmakta vede bu zafiyeti çok iyi kullanmaktadır.Bu konuya çok hassas yaklaşmak gerekiyor ki,sizde bu yazınızla bunu çok iyi ifade etmişsiniz.Teşekkür ediyor,uyarılarınız gerekli yerlere ulaşmsını diliyorum..
Haklısınız.Var olabilmek,ayakta kalabilmek için sıkça başvurduğumuz bir yöntem "ötekileştirmek."Her alanda yapıyoruz bunu.Bir ülkede asgari ücret ev kirasının dahi altındaysa o ülkenin insanının uyuşturucu, fuhuş, kumar, hırsızlık ve elbette cehalet batağına saplanması kaçınılmazdır.Cahil bir toplumu ötekileştirme söylemleriyle kandırmak hiç de zor değildir.AKP bunu çok iyi başarıyor;Tayyip Erdoğan bu konuda müthiş bir yeteneğe sahip. Peki Kılıçdaroğlu,sizin temenni ettiğiniz üzre çözümler üretebilecek ve toplumu birleştirebilecek yeteneğe sahip bir lider midir?Siz ne düşünürsünüz bilemem ama bugüne kadar yapılanlara bakıyorum ve ben bu soruya "evet"diyemiyorum.Ne yazık ki!..Keşke tersi olsaydı.
YanıtlaSilCelal KURUHASANOGLU/ FRANCE
YanıtlaSilTabiki CHP oyuna gelmemelidir.Ortami iyi analize etmelidir.Sayi Gursel Tekin gibi simdiden AKP ile koalisyon yapariz denilmemeli,tek basina iktidar ilmak icin kuvvetli vurgular yapilmalidir.ayni nokta belirlenip neler vurgulanacagi sozculer arasinda uyum saglanmalidir.Birbirinden kopuk demecler verilmemelidir.CHP de guclu hatipler secilmeli.Gundemi CHP belirlemeli.AKP'nin oyununa gelmemeli .Bu secim cok onemli.Herkes elinden geldigice elini tasin altina koymali.
Yazınızın en can alıcı noktası bana göre , İktidarın kısır tartışmalarına ortak olmadan gündemi, işsizlik, yoksulluk, kötülüklerin anası olan yolsuzlukla mücadele için çözüm üreten çalışmalara taşımalıdır ve bunun üzerine yoğunlaşmalıdır ve anlatılamalıdır... Seçime az bir zaman kala kısır tartışmaların daha öncede görüldüğü gibi bilhassa şekil ve inanç tartışmalarının kimlere yarar getirdiği ortadadır...Yazınız için teşekkürler, kaleminize sağlık Adil Bey... Sevgiler, saygılar....
YanıtlaSilEmperyalizmin gölgesinde demokrasiden uzak ülkemizde maalesef din alet adilerek vicdanlar sömürülüyor,yazınızda da belirttiğiniz gibi oyuna gelmeden akılcı hareket etmek gerekiyor,umarım bu akışı değiştirecek güçler her şeyin bilincindedir,vatanım,milletim için,özgürlük ve gerçek demokrasi için...
YanıtlaSilDeğerlendirmelerin yol gösterici gerçekten. Karşıda ortaçağa dönüşü çağrıştıran ve toplumu yönetme yeterliliğinden uzak olmalarına rağmen biat içinde disiplinli çalışan bir yapılanma var.Bu yapılanmayı ayakları yere basan toplumu iyi tahlil eden karşı bir yapılanma durdurup bertaraf edebilir. Örgütlü çalışarak, ittifakları iyi yapıp, çelişmeleri zamanlayıp yakalayarak,gündemi belirlemeyi kati olarak ele almak gerekir.Hasım sahtekar ve yılışık,riya ve takiyye ustasıdır. Hedefe kilitlenmiş 100.000 kişi aktif ve örgütlü çalıştırılsa Türkiyeyi baştan başa dolaşacak önü ardı kesilmeyen bilgi bombardımanı ile onlar bir çözülmeye başlasın çıkar birliği içinde olan bu ucube yapılanma içinde hepsi birbirinin akrebi olacaktır.Sabır, akıl, birliktelik. Bireysel çıkarı bir yana bırakmak.Baaşta CHP olmak üzere Türkiye'nin şu anki Kurtuluş savaşında Milli cephede olmak isteyenlere büyük görev düşüyor. Varmısınız. Av. Uğur Efil
YanıtlaSilHaklısınız Adil Bey,
YanıtlaSilBen de çom üzülüyorum iktidarın oluşturduğu gündeme muhalefetin ayak uydurması ve aslında muhalefetin bu yönden iktidara destek verdiğini bile düşünebiliriz.
Bu seçimlerden de ümitli değilim, neyseki RTE gbir sonraki seçimlerde partinin başından ayrılacak belki muhalefetin ancak o boşlukta şansı olabilir. Yoksa mevcut haliyle özellikle CHP'nin tek başına iktidar imkanı yok bu seçimlerde. MHP ile koalisyon ise, AKP'nin politikalarına devam etmek gibi olacaktır.
Her ülke kendi halkının seçtiğini yaşıyor...
Bütün dünyada sömürücüler , emperyalistler ,işbirlikçiler herzaman ve heryerde , kutsal dinimizi çkarları için kullanmışlardır. Sömürünün devam edebilmesi için kutsal değerler, çıkar guruplarının can simidi olmuştur. Halkı güncel olaylardan ve yaşamın zorluklarında uzaklaştırmak için kutsal değerleri hemen gündeme getirirler. Din ve kutsal değerlere karşı çok duyarlı olan halkı bunlarla oyalamak , meşğul etmen sömürücülerin ve halkı soyanların sunni olarak yarattığı gündemdir. Asıl gündem , işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk,olması gerekir. Tabiki bu konuların konuşulmasını İktidarda olanlar istemiyor. Uydurma gündemle halkımızı kandırıyorlar.
YanıtlaSilHalkı din ,iman, cennet söylevleri ile kandırıyorlar.
Kendilerine ise ,yat kat, dolar , dünya nimetlerini istiyorlar.
Dinden imandan bahsediyorlar,
Sanki kendilerine hiç lazım değilmiş gibi göstermelik yapıyorlar.
Adalatsizlik, Faizcilik, tefecilik, halka zulüm, sömürücülük, bunlarla hiç ilğilenmiyorlar, birde müslümanlıktan bahsediyorlar, müslüman olduklarını söylüyorlar, güldürmeyin .
çok güzel tespitlerde bulundunuz..umarım ilgili partiye ve partilililere bir ışık tutar..elınıze saglık..
YanıtlaSilYeni bir seçim yaklaşırken....hepimize görev düşmekte ...ne yapabiliriz,el ele verip ATATÜRK düşüncesini,ruhunu yok etmelerine, seçirci kalmamak için çalışmalıyız.....yönetenler henüz bunu yok etmediklerini farkındalar onun için çaba sarf etmekteler....çağdaşlıktan uzak eğitimleri ilkokula kadar indi.....ATAMIZIN binbir uğraşla mücadeleyle kurduğu cumhuriyet zedelenmekte......laiklik ....o kadar çok ödün verildi ki.....uyuyanların uyunma zamanı bu ülke çok zor kazanıldı.....şehitlerimize borçluyuz.....ATAMIZIN emaneti daha fazla zarar görmemeli.....ATATÜRK TÜRKİYE'Sİ tekrar hak ettiyi yerde olmalı.....ve sonsuza kadar din,ırk ayrışımı yapılmadan aynı bayrak altında yaşamalıdır....NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE........teşekkürler Adil bey yazınız mükemmel...fatma öztürk....
YanıtlaSil