MEB, kılık kıyafet yönetmeliğini
değiştirdi. Okul formaları kalktı, serbest kıyafet geldi. Uzun süredir okul
kıyafetleri “tek tip” giyim diye eleştiriliyordu. Gerçekten okullarda “tek tip”
kıyafet mi var?
Ülkemizde en kolay söylenen şey,
yalan. Çünkü sermayesi yok. İnsanlar yalanın süsüne kolayca kanıyorlar. MEB’in
yönetmeliği, medyada “Önlük kalktı.” Manşetleriyle verildi. Oysa yıllardır
okulların neredeyse tamamında önlük giyilmiyor, Her okulun kendi renklerini
taşıyan formaları var. Öğrenci sayısı çok az olan bazı köy okullarında önlük
geleneği sürmekte. Demek ki okullarımızda tek tip kıyafet uygulaması yok. Bir
okulun öğrencilerinin tümünün aynı formayı giymesi “tek tipçilik” olarak
algılanıyorsa medyamızın algısında sorun var, demektir.
O zaman biraz eskiye dönelim. Neden
tüm ülke çapında öğrenciler önlük giyerdi. Cumhuriyet kurulduğunda Türkiye çok
yoksuldu. Bırakın yeni bir giysi almayı, yurttaşlarımızın çoğu bir dilim ekmek
almaktan yoksundu. Çarşı pazarda dolaşan insanların çoğu kırk yamadan oluşan
giysilerle dolaşırdı. Bu durum yurttaşlarda bir ezikliğe, özgüven eksikliğine
neden olurdu. Koşullar ne olursa olsun çocuklar okula gitmeliydi. Eğitimin
temel ilkesi eşitlikçi olmasıdır. Eğitim kurumlarında dil, din, ırk, cinsiyet
sınıf ayrımı olmamalıydı. Yoksulluk içinde kıvranan halk çocuklarının okula
ezik olarak başlaması önlenmeliydi. Bu nedenle önlük giydi öğrenciler yıllarca.
Önlük: eski, yırtık, kimi zaman da olmayan giysilerin örtüsüydü. Yoksulla
varsıl aynı okullarda, aynı sınıflarda okuyup aynı sıralarda oturdular.
Cumhuriyet, eğitimde ayrımcılığa fırsat vermedi.
Türkiye’nin bugünkü durumu dünden
çok mu farklı. Toplumda görece bir varsıllaşma göze çarpsa da gelir dağılımı
adaletsizliğinde dünyanın en kötü ülkeleri arasındayız. Ülke nüfusunun çoğu
asgari ücretle geçimini sağlamakta. Ekmek, makarna, çorba ile beslenen
ailelerin çocuklarına yeni giysiler alması olanaklı mı?
Tüketim çılgınlığı içinde
görgüsüzlüğün tavan yaptığı, marka tutkusunun sınır tanımadığı bir ortamda,
sınıf ayrımcılığı gittikçe körüklenmekte. Tüketim çılgınlığı, acımazlığa
dönüşmekte. Her ne olursa olsun (yasal, yasadışı) para kazanmak toplumda geçer
akçe oldu. Para, varsılın yoksulu ezmesi için bir araç. Toplumda hoyratlık
egemen. Kamuyu soyarak varsıllaşmak, toplumda şiddeti egemen kılmakta ne yazık
ki. Üstünlük parayla, yetenekle değil. Bu koşullarda serbest kıyafet,
öğrenciler arasında ayrımcılık yaratır. Yoksul giysiler içinde ezik dolaşan
yığınlarla her gün defileye gider gibi markaları sırıtan azınlık…
Kimileri Avrupa’daki okullarda
kıyafet serbest, demekte. Avrupa ülkelerinde yoksulluk kader midir ülkemiz
gibi? Avrupalı zengin, her dakika parasıyla övünecek kadar görgüsüz müdür?
Marka tutkusu Avrupalılarda yaşamın tek seçeneği midir? Bu soruların yanıtı
tabi ki hayır! Avrupa ülkelerinin sokaklarında dolaştığınızda varsılla yoksulu
ayırt edemezsiniz. Başbakanların toplu taşım araçları ya da bisikletle işine gittiği
ülkelerle Türkiye’yi karşılaştırmak nasıl bir mantıktır? Üstelik Avrupa’da
okulların birçoğunun forması var. Neden mi?
Forma, takım ruhunu, ekip
çalışmasını yansıtır. Birlikte olmanın keyfini, bir topluluğa ait olmanın
onurunu yaşatır kişiye. Bu da eğitimin amaçlarındandır. Okulların formalarını
yok etmek, onlarca yılda oluşan eğitim geleneğini ortadan kaldırır. Okullarda
oluşan aidiyet duygusunu yaralar.
Dünyanın her yerinde bazı meslek
grupları, spor kulüpleri, sosyal topluluklar ve birçok okulun özel giysileri
vardır. Askerler, polisler, itfaiyeciler, sağlıkçılar… mesleklerini
kolaylaştırıcı ve tanınmalarını sağlayıcı kıyafetler içindedirler. Bunu tek
tipçilik olarak nitelemek akla uyar mı? Yüz yıllık okulların formalarını
değiştirmek doğru mu?
MEB’in çıkardığı yönetmelikle bazı
derslerde ilköğretim öğrencilerinin başörtüsü takması serbest bırakıldı. Peki,
bu kız öğrenciler diğer derslerde de “İnancım gereği başörtüsü takacağım.”
derse ne olacak? İşin içine inanç sokuldu mu, okul kuralları dine göre
düzenlendi mi bunun sınırı belirlenemez.
Yeni yönetmelik, bir özgürlüğün
yolunu açmamakta, tersine okulları dini kisveler altında tek tipleştirmektedir.
Diz altı etek hangi çağdaş ülkenin eğitim sisteminde vardır? AKP hükümeti işine
geldiğinde Avrupa, işine gelmediği yerde ise ortaçağ kuralları demekte. Okul
öncesi dört yaşındaki çocuğun kısa kollu giysisini tahrik öğesi gören bir
zihniyet özgürlüğün “ö” sünü ağzına almamalı.
Yeni kılık ve kıyafet yönetmeliğiyle
okullarda her türlü rozet takılması yasaklanmakta. Türk Bayrağı ve Atatürk
rozeti takmak yasak; ancak bölücü örgütün renklerini taşıyan, bir tarikatın
giyim biçimini çağrıştıran kıyafetler serbest.
Bu
nasıl bir özgürlüktür ki çağdaş ve ulusal olan yasak; tarikatçı, bölücü, gayrı
milli olan serbest… Kıyafet deyip geçmemeli, bu değişiklikle Cumhuriyet
çınarının gövdesine derin balta darbeleri vurulmakta.
Adil
Hacıömeroğlu
30
Kasım 2012
Not: Yazılarımın tümünü, http://adiladalet.blogspot.com dan
okuyabilirsiniz.
YanıtlaSilO balta darbeleri geldikleri günden beri vurulmakta değil mi hocam. Bu da sadece biri. Hep bir taşla çok kuş vurma peşindeler. Okullarda forma düzeninin kalktığı falan yok. Sadece formaların şekli değişecek. Malumunuz olduğu üzere okullarda kitapları bedava veriyorlar. Bir çocuğun üstü başı ne kadar tutar. Üç yüz bilemediniz beşyüz lira. İlk yıl herkese istediği gibi gidin derler. İkinci yıl hatta yıl ortasında devletimiz size büyük bir hizmet daha verecek ey halkım çocuklarınızın giyim kuşamını da her yıl devletimiz karşılayacak deyiverirler. Bizim toplumumuz bayram yapar. O istediği tahta bir anda oturtuverirler onu. Hatta bir düşünsenize ünlü bir markayla pazarlığa otursanız, bilmem kaç milyon takım birden yaptıracağız deseler neredeyse yarı fiatına mal etmez mi o takımları o firma. Ne oldu, önce fakirleştir sonra sadakaya muhtaç et politikası gerçekleşti mi. Gerçekleşti. Bir anda üç yüz beş yüz liralık bir harcamayla sosyal devlet oluverdiniz bir çırpıda. Bir sonraki sene ne yaparsınız. O kıyafetlerin yanına kızlara bir türban, erkeklere de birere fes koydurursunuz paketlere formalarımız tamamlandı mı. Tamamlandı. Hadi geçmiş olsun Cumhuriyetinize. Sağlıcakla...
Adnan Yiğiter
Kıyafet serbest ya!..Okullara bomba yerleştirmeye geleni,esrar satmaya geleni nasıl tanıyacaklar?!
YanıtlaSilBu konuda en güzel yazı. Yazarı kutlayarak ,paylaşacağım.Umarım MEB yetkilileri de okur bu yazıyı ve etkilenerek yanlış kararlarından vazgeçerler.
YanıtlaSilAyrımlaştırıcılık nihayet 5 yaşa indirildi: Hayaldi, gerçek oldu!
YanıtlaSilA.Özçelik
Adil Öğretmenim , insan ilk ailede giyim kuşamımı nasıl giyineceğini öğrenir . Evde büyükler varsa daha da özenir karşısındakine evimize gelene özenilir saygı gösterilir .” Kıyafet deyip geçme” “başlık yine mükemmel okullarda herkes eşit bizler mutluyduk önlüklerimizle amaç öğrenmekti , temiz , özenle ütülenir giyilşrdi. Maalesef günümüzde giyim , kuşam gittiğimiz makama bile saygı gösterilmiyor , mzen yok karşıya saygı yok , kişinin kendine saygıdı kalmamış. Yüreğinize sağlık.👏🙏🏻🇹🇷🍀VarolunuzFulya Kırımoğlu👩
YanıtlaSil2012 den güzel bir yazı.Şimdilerde o küçücük öğrenciler türbanlanıp okula gönderiliyor ailelerince.öğretmenler taşsız kimisi üç beş günlük kirli sakalla kimisi neredeyse çember sakallı.Bayan hocaların bir kısmı nerdeyse kara çarşafa benzer kılık kıyafet ile okula gelmekte.Bu mu özgürlük?
YanıtlaSil