1Mayıs öncesi hükümetle sendikalar arasındaki
restleşmenin nereye varacağını birçok kişi tahmin etmiştir. Anlamsız
inatlaşmaların faturası hep günahsız insanlara çıkmakta.
AKP
Hükümetinin demokrasiden uzak, faşizan uygulamaları bilinmekte. Gündem
değiştirme konusundaki becerisine ise şapka çıkarılır. “Barış süreci” denilen
bölücü girişime karşı geniş bir halk muhalefeti gelişmekte. Medyanın tüm
sansürüne karşın halk muhalefeti çığ gibi büyümekte. Gündemi değiştirmek için
“milli içki” tartışması ortaya atıldı, ama tutmadı. Gündem değişmedi. Akiller
her gittikleri yerde hayal kırıklığıyla karşılaştılar. O zaman yeni bir konu
gerekmekteydi. İşte, tam da bu noktada çoğunluğu akillerden oluşan sendika
başkanları yetişti AKP’nin imdadına. “Taksim’e gireriz. Giremezsin.”
tartışması, hem emekçilere hem de İstanbullulara bayramı zehir etti. Bunda
sorumsuz ve halktan, işçiden uzak sendikacılığın da önemli payı var. 1 Mayıs
2013’ün sorumsuz sendikacılığın sona ermesi açısında bir kırılma noktası
olduğunu da söyleyelim.
AKP’nin
akiller listesinde yer alan sendika liderlerinin emekçikler lehinde doğru karar
vermeleri olanaksızdır. Çünkü aklı ve vicdanı karışık, temsil ettiği kitlelere
ters politikalar izleyen kişiler doğru karar veremezler. Bu nedenle sert
görünerek iktidarla uzlaşmalarını örtbas etmek isterler. Bu 1 Mayıs’ta da öyle
oldu. Akil adamlıkta kuzu olanlar, alanlarda aslan postu giyen koyun pozunu
takındılar.
AKP
sendikacıların gafletini affetmedi. Bir taşla birkaç kuş vurma fırsatını
tepmedi.
Taksim’e
gitmek için toplanan gruplara sert müdahalelerde bulunuldu. Orantısız güçle
insanlar yaralandı. Bina ve araba içlerine, otamaevlerine, cankurtaranlara gaz
bombaları atıldı. Tazyikli su ile insanlar perişan edildi. Coplardan kadın
erkek demeden herkes payını aldı. Polis, düşman kuvvetlere saldırır gibi
vurmakta kendi halkına. Beşiktaş ve Şişli’de olanları açıklayacak yek sözcük
var: Vahşet!
Bu
arada emekçiler arasına karışmış yüzleri maskeli kışkırtıcılardan da söz
etmeli. Yüzünü kapatan bu kişilerin işçilerin arasında ne işi var? Kendini
solda gören bazı sendikalar, bölücüleri ve halktan kopuk maceracıları solcu
görüp onlarla yürümeyi sürdürdükleri sürece yurttaşlardan soyutlanırlar.
Azalmakta olan üyelerini de yitirirler.
Sabahın
erken saatlerinden itibaren İstanbul’da ulaşım durdu. Metro, metrobüs, deniz
otobüsleri, şehir hatları vapurları, Boğaz motorları, birçok hattaki belediye
otobüsleri çalışmadı. Galata ve Haliç köprüleri açılarak trafiğe kapandı.
Sabahleyin
işten çıkan gececi işçiler duraklarda mahsur kaldı. İşe gitmek isteyenlerin
durumu ise çok acıklıydı. Hele yevmiye usulü çalışanlar, bir günlük
nafakalarının gitmesi karşısında ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Havanın
güzelliğini fırsat bilip ailece dışarı çıkanlarsa bir kâbusun ortasındaydılar.
Koskoca İstanbul açık hava cezaevine dönüverdi. İnsanlar, saatlerce tutsak
oldular AKP’nin faşizan uygulamasına.
AKP,
1 Mayıs’ta önemli bir prova yaptı. Büyük bir toplumsal gösteri durumunda kenti
hapsetmenin provası. Bir nevi sokağa çıkma yasağı. Aynı kentin farklı semtleri arasında
iletişimi koparmanın denemesini uyguladı iktidar. Çünkü halkta milli bir uyanış
söz konusu. Bu dalga büyüdüğünde ne AKP dinler ne de ABD. İşte, dün milli bir
kalkışmanın nasıl önlenebileceğinin denemesi yapıldı. Polis, valilik ve belediye
gücüyle kentlerin nasıl teslim alınabileceği uygulamaya konuldu.
1
Mayıs’ta AKP, kenti teslim alma denemesi yaparken bir yanılgı içinde. Yarın
BOP’a karşı ayağa kalkacak olan yurttaşların ellerinde Türk Bayrağı, dillerinde
İstiklal Marşı, başlarında Kuvay-ı Milliye kalpakları, yüreklerinde Atatürk
düşüncesiyle yoğrulan vatan sevgisi olacak. Tıpkı 29 Ekim’de olduğu gibi. O
zaman ne cop ne tazyikli su ne de gaz bombası işe yarayacak. Çalışmama kararı
verilen toplu taşım araçlarını halk yürütecek. Milyonlar ayağa kalktığında her
sokak, bir gösteri alanı olacak. Halkın gücü karşısında hiçbir önlem işe
yaramaz. Bir de akiller olmayacak milli uyanışın içinde.
Son
Osmanlı Padişahı RTE emir verdi, İstanbul’da yaşam durdu. Koca kent cehenneme
döndü. Padişahın keyfi yerine gelince yaşam normalleşti. Son padişah olmak
zordur. Sonuncuların yazgısı emperyalistlerin gemilerinde son bulmakta.
1
Mayıs’ta İstanbulluları mahkûm eden anlayış halktan karşılığını bulacaktır.
AKP’nin demokrasi dışı uygulamaları yurttaşlarca daha açık görülecek. AKP’nin
sahte demokratlığıyla emekçiden kopuk sendikacılık, Taksim’deki inşaat çukuruna
yuvarlanmıştır. Bundan sonra, her sabah daha aydınlık bir Türkiye’ye
uyanacağız.
Adil
HACIÖMEROĞLU
1Mayıs
2013
Bu sendikacılar ve sendikacılık anlayışı ile zor Hocam..İşçi kabuk değiştirdi patronların kucağında mutlu..
YanıtlaSil1 Mayıs Kapitalizmin doğurduğu /BİZ DE VARIZ/ TEPKİSİNİN oluşturulduğu ÖZGÜRLÜK ve EMEK BAYRAMIDIR.işci SINIFININ KARMAKARIŞIK NİTELENDİRMELERİYLE :DEVRİMCİ,ORTAYOLCU,MİLLİYETÇİ,MUHAFAZAKAR KILIFLAR İÇERİSİNDE BÖLÜNDÜYÜ yapıda ne yaparsanız yapın o EMEKÇİ BAYRAMINDA birlik sağlıyamıyorsunuz.Her grubun FANTEZİLERİ VE HEDEFLERİ APAYRI.görünen bu ve o taksimdeki çukura gömülen bir umutsuzluk var mı?yörük memed
YanıtlaSil