Günlerdir medyanın neredeyse tamamı, teröristlerin geri
çekilmesi ile ilgili Kandil’den yapılacak açıklanmaya kilitlendi. Öyle ki
açıklamanın yapılacağı gün, yandaş ve merkez medyanın temsilcileri Kandil’e
gitmek için adeta yarıştılar. Kamuoyunun beklentisi çok yükseltildi. Ne yazık
ki dağ fare doğurdu.
KCK Yürütme konseyi Başkanı Karayılan’ın açıklaması üç
aşamalı bir plan. Birinci aşamada teröristlerin geri çekilmesi var, hem de
silahlı. Sanki işgal birliklerinin çekilmesi gibi… Açıklamanın her noktasında
açık tehditler göze çarpmakta. “Geri çekilme
esnasında Türk ordu güçlerinin de aynı duyarlılık ve ciddiyetle hareket etmesi
bir zorunluluktur. Geri çekilen gerilla güçlerimize yönelik herhangi bir
saldırı, operasyon, bombardıman olması halinde geri çekilme derhal durdurulacak
ve meşru savunma temelinde güçlerimiz misilleme hakkını kullanacaklardır.” Bu
sözlerle Türk Devleti tehdit edilmekte. Türk ordusunun görevini yapması
durumunda PKK’nın buna yanıt vereceği açıkça dile getirilmekte AKP’nin barış(?)
meleğince.
“Gerilla güçleri çekilirken, Türk devlet güçlerinin de buna
paralel olarak, Kürdistan’da herhangi bir askeri aktivite ve çatışmaya neden
olabilecek tahriklerde bulunmaması ve fırsatçı yaklaşımlara yer vermemesi gerekmektedir.”
diyerek sözlerini sürdürmekte Karayılan. “Tahrik” sözcüğü, görecelidir. Kimin
neye, ne kadar, nasıl tahrik olduğu bilinmez. Orada ay yıldızlı bir üniforma da
PKK’lıları tahrik edebilir. Buradan hareketle Türk güvenlik güçlerinin geri
çekilmesini ya da ortalıkta görünmemesini istemekte terör örgütü. Bunun tersi
olabilecek bir durum, teröristlerin saldırısı için neden sayılabilecek.
“Geri çekilmede güçlerimizin gelip üsleneceği yer Güney Kürdistan
(Irak Kürdistan’ı) dır.” Karayılan, açıkça
Irak’ın kuzeyinin teröristlerin üssü olduğunu söylemekte. Buranın silahlı bir
yığınak merkezi olduğu görülmekte. Bu tümceden anlaşılacağı üzere Kürdistan’ın
kuzeyi Türkiye’dedir. Çözüm süreci denilen bölücü açılımla Türkiye’nin bir bölümü
başka bir ülkeymiş gibi tanımlanmakta. Bu da vatanın birliğini koruma görevi
olan devlet yöneticilerinin eliyle yapılmakta.
Planın ikinci aşamasını
şöyle açıklıyor bölücü lider: “Anayasal çözüm
çerçevesinde yapılacak reformlarla Türkiye'nin gerçek anlamda demokratikleştirilmesi
ve Kürt sorununun çözüme kavuşturulmasının koşulları doğmuş olacaktır.” Bölücü
örgüte göre Türkiye’nin demokratikleşmesi, anayasanın değiştirilemez
maddelerinin ortadan kaldırılmasıyla olabilecek. “Kürt sorununun çözüme
kavuşması” da ancak federatif bir yapılanmayla olabileceğini defalarca söyledi
bölücü sözcüler.
“Koruculuk, özel tim, vb. tüm özel savaş yapılarının devre dışı
edilmesi ve demokratik sivil toplum zihniyetine uygun bir ortamın oluşturulması
gereklidir.” bu sözlerle Güneydoğu Anadolu Bölgesinden devletin güvenlik
güçlerinin gitmesi istenmekte. Peki, güvenlik güçlerinin yerini ne alacak?
PKK’nın özerk yapı çerçevesinde düşündüğü öz savunma birlikleri. Bu yolla PKK,
Kürdistan’ın silahlı gücünü de örgütlemiş olacak. Hem de hiçbir engelle
karşılaşmadan.
“Önder Apo dâhil herkesin özgürleşeceği bu sürecin pratikleşmesi
paralelinde silahın tümden devre dışı kılınması ve gerillanın silahsızlanması
gündeme girecektir.” Asıl istek üçüncü aşamada sunulmakta. Öcalan’ın
özgürleşmesi… PKK’nın asıl amacı terörist başının serbest bırakılması. Bu yolla
mahkûm olan tüm teröristlerin salınması istenmekte.
PKK’nın istekleri çok açık, anlayana… Federasyonun alt yapısını
AKP eliyle oluşturmak istemekteler. Hem de yasal diye yutturulan bir zeminde.
Akiller de bu bölücü planı, halka kabul ettirmek için uğraşmaktalar. Bu da
demektir ki Türk varlığı, devleti tehlikede. AKP-PKK’nın bu bölücü girişimini
başarısız kılmak için tüm milli güçlerin seferber olması gerek. 1919 ruhuyla
milleti birleştirmeli ki emperyalist bölücü planlar uygulanmasın.
Bütün bunlara bakınca insan sormadan edemiyor: Geri çekilen kim?
TSK mı, PKK mı?
Adil
HACIÖMEROĞLU
26
Nisan 2013
Not: 6 Nisan 2013 tarihli Ulus Gazetesinde yayımlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder