Soğuk,
yağışlı bir İstanbul sabahı. Karla karışık yağmur yağmakta nazlı nazlı. Arada sırada rüzgâr
savurmakta sulusepken yağışı. Caddede arabaların düdükleri sinir bozucu.
Kahvaltı hazırlamaktayız. Çayları doldurdum cam fincanlarına.
Masaya
oturmak üzereyim. Balkonda kuş cıvıltıları. Saksıları eşelemekteler ivedi
devinimlerle. Havanın yağışlı olması nedeniyle kuşların payına düşen ekmekleri
ve buğdayı koymadım saksılara. Bu sabah kuşlar yağış engeline takılıp çıkıp
gelmezler, diye düşündüm.
Kahvaltı
masasına oturmaktan vazgeçtim. Biriktirdiğim ekmek parçalarını ve buğdayları
balkondaki saksıya özenle koydum. İşim bitince çabucak içeri girdim. Perdeyi ve
tülü sonuna kadar açtım. Sofraya oturdum. Yüzüm balkona dönük. Kahvaltıma
başladım. Bu arada çayım ılımış hafiften, Olsun...
Yavaşça
kahvaltımı yapmaktayım. Kuşlar, saksıya üşüştüler. Serçeler, sığırcıklar,
kumrular, güvercinler... Hepsi sofraya ortak. Fazlaca itişme kakışma,
birbirlerini gagalama yok! Ufacık serçeler, Kumruların ve güvercinlerin
gövdelerinin altında yavrularıymış gibi sokulmaktalar ekmek kırıntılarına.
Koca
saksıda onlarca can... Barış içindeler... Kavga yok, gürültü yok! Tersine
sevinç egemen saksıdan oluşmuş sofrada. Cıvıltılar alıp götürmekte insanı hayal
dünyasının en derinine.
En
ivedi davrananlar sığırcıklar. Çabucak yemekteler... Birden, aynı anda kanat
çırpıyorlar gökyüzüne. Üç beş metre yükseldikten sonra yeniden hep birlikte
saksıya üşüşmekteler. Serçeler, güvercinler ve kumrular; sığırcıklar sofraya
geldiklerinde adeta onlara yer açmaktalar sağa sola çekilerek.
Her
kuş, yalnızca yemekle meşgul. Hiçbiri kanadının altına yiyecek saklamamakta.
Yine hiçbiri bir yerlere yiyecek taşıyıp biriktirmemekte. Herkes gereksinimi
ölçüsünde tüketmekte.
Bir
yandan kuşların toyunu izlerken bir yandan da kahvaltımı yapmaya çalışıyorum.
İyice dalmışım balkondaki barış, dostluk gösterisine. Tabağımdaki, yiyeceklere
bakmıyorum bile. Yavaşça karnımı doyurmaktayım. Çatalımı görmediğim yiyeceklere
batırıp yemekteyim.
Cıvıldaşmaların
kumru ve güvercin sesleriyle büyük bir orkestranın oluşturduğu uyum ve barış
sofrasına, martının geniş kanatlarının gölgesi düştü birden. Martı önce bir tur
attı saksının üzerinde. Sonra hızla bir dalış yaptı saksıya. Önce ayaklarını
saksının kenarına koydu. Ardından kanatlarını kapayarak koca gagasıyla
ekmeklere saldırdı. Büyük lokmalarla yutmaya başladı ekmekleri. Birkaç dakikada
ekmeklerin çoğunu mideye indirdi. Birinci martıyı, diğerleri izledi. Büyük bir
kavga başladı. Kuş cıvıltılarının yerini, martı ciyaklamaları, haykırışları
aldı.
Martının
saksıya yaklaşmasıyla serçeler, sığırcıklar, güvercinler ve kumrular
kaçışıverdiler sağa sola.
Serçeler,
balkonun yanındaki fıstık çamının yaprakları arasında yitiverdiler.
Güvercinlerle
kumrular, ev pencerelerinin kuytuluklarında nöbete durdular derin
homurtularla.
Sığırcıklar,
hızlı bir kanat çırpışıyla havada top yumağına döndüler önce, sonra yay gibi
yaylandılar sağa sola, öne arkaya. Sığırcık kümesinin ortası şişkinleşti, ardından
topluca yükseldiler gökyüzüne. Bir balonun şişip inmesi gibi hareketlerle
gözden yitiverdiler.
Martıların
çığlıkları arasında elim fincanıma gitti. Çayım buz gibi olmuştu. Kahvaltım,
anlamını yitirmişti. Ağzımın tadı kaçtı. Neşem, derin bir üzüntüye dönüştü.
Lokmalar, çiğnedikçe ağzımda büyümeye başladı. Yerimden kalkıp balkonun
kapısını açtım. Martılar, uçuşuverdi. Çam ağacının koyu yeşilinin
derinliklerinden serçelerin cıvıldaşmalarını işitmekteyim. Saksı, silinip
süpürülmüş. Geride hiçbir şey kalmamıştı.
Dostluk
sofrası birden dağıtılmıştı. Güçlü, güçsüzün ekmeğini almıştı hoyratça. Oysa
sığırcıklar, kumrular ve güvercinler ufacık serçelerin hukukuna saygı
göstermişlerdi. Aynı sofranın eşit üyeleriydiler neşe içinde. Yaşamda böyle
değil mi? Doymak bilmeyen bazıları dostluk sofralarını silip süpürmüyorlar mı?
İnsanların lokmalarını mideye indirmiyorlar mı arsızca?
Adil
Hacıömeroğlu
30
Aralık 2014
İkram edilen yiyecekleri dostlukla , kavgasız gürültüsüz , gereksinimleri ölçüsünde yemekteler kuşlar. Serçeler , kumrular , güvercinler , sığırcıklar . Paylaşımın , dostluğun güzelliğini düşündüren bu görünüm , güçlü martıların saldırısı , ortak sofrayı kendi egemenliklerine alışı ile yok ediliyor. Dünyamızdaki sömürü düzenini , emperyalist eylemleri anımsatıyor bu görünüm.. Sayın A. Haciömeroğlu'nun akıcı dili , sürükleyici biçemiyle bizlere sunulmuş bu güzel yazı.. Teşekkürler !
YanıtlaSilÖZGEN KARA
Kuşlar yem biriktirmezler, her sabah rızıklarını ararlar bulunca da paylaşırlar , insanlar ise paylaşmaz ve biriktirirler, o kadar çok biriktirirler ki, ruhsal dengeleri bozulur, ya kaybedesek korkusu hayatlarına egemen olur, ve kurtlaşırlar, insan olur insanın kurdu, dünya olur kurtlar sofrası..
YanıtlaSilKuşlar hissederek sizin pencerenize geliyorlar, yüreğinize sağlık kaleminiz tükenmesin. Merhamet ve vicdanın görgü ve misafirlikte buluşması, saksı aile sofrası kuşlar misafir aileden gelen görgü , kimse aç kalmasıncanlıların mücadelesi kuşlar gözlerimizi ruhumuzu dinlendiriyor.Herkes doğa’ da yaşayan tüm canlıların tükenmemesşmiçin nefesleri olmalı canlarına can katmalıyız .Paylaşımcı olmak sevgiyle beslemek insanı mutlu eder . Esen kalınız hocam kaleminiz tükenmesin🙏🏻🧿🍀📚✍️🦋🦅Fulya Kırımoğlu👩
YanıtlaSil