KILIÇDAROĞLU’NUN SOÇİ KEHANETİ
NATO’NUN HEDEFİNDE ATATÜRK VAR
1938 DERSİM, TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN CİNNETİ; ÖYLE Mİ?
MÜFLİS BEZİRGÂN
ATACAN’IN KUZUSU
SİLAHIN ESİN KAYNAĞI ORGAN
CUMHURİYET ÖZGÜRLÜKTÜR
Bugün
Cumhuriyet Bayramı… Sabahleyin uyanır uyanmaz televizyonu açtım ve
Cumhuriyet’le ilgili neler konuşulduğunu dinlemeye başladım. Atacan (6) da
benimle aynı anda uyandı. Ona: “Cumhuriyet nedir?” diye sordum.
O:
“Cumhuriyet özgürlüktür.” dedi.
“Peki,
özgürlük nedir?” diyerek sözümü, sorularla sürdürdüm.
Atacan:
“Özgürlük, istediğini yapmaktır.”
“Sen,
her istediğini yaparsan ve bu yaptıkların başkalarına zarar verirse bu,
özgürlük olur mu?”
“Olmaz...”
deyip sözünü sürdürüyor. “Ben özgürlüğümü kullanırken, yani oyun oynarken
başkalarını rahatsız etmiyor, onlara zarar vermiyorum.”
Atacan,
sözünü bitirdikten sonra bana soruyor.
“Sence
Cumhuriyet ne demek?”
“Cumhuriyet
halkın kendi kendisini yönetmesi demek…” diyorum kestirmeden.
O:
“Cumhuriyet, halkın kendisini yönetmesi ise çocukların anne ve babaları
tarafından yönetilmesi buna uygun olmuyor, farkında mısın?” diyor.
“Evet…
Çocuklar büyüyünce kendilerini yönetecekler. Anne, babalar aslında çocuklarını
yönetmiyorlar; bazı konularda onları uyarıyorlar.”
“Hayır!”
diyor. “Çocuklarının her şeylerine karışıyorlar. Oyun oynamalarına, yemek
yemelerine, giyimlerine, kırıp dökmelerine, oturup yattıkları yere, uykularına,
evi dağıtmalarına…”
Artık,
sözün bittiği yere gelmiş bulunuyoruz. Bundan sonra savunma yapmanın gereği
yok! Çocuk, her şeyin farkında…
Adil
Hacıömeroğlu
29
Ekim 2017
BARZANİ SEVER ÖZKÖK
KIŞKIRTICI BİR MANŞET
SELVİ’NİN YANILGISI
BÜYÜK İTİRAF VE TEHDİT
KAHROLSUN AMERİKAN EMPERYALİZMİ!
PEYNİR, ZEYTİN VE YUMURTA YEMEYEN ÇOCUKLAR
ATATÜRK’Ü ISLATMAYAN ÇOCUKLAR
CENAZELER ORTADA KALIYORMUŞ
OKUMAYAN, BİLİR Mİ?
28
Eylül 2017 tarihli Aydınlık Gazetesi’nin yedinci sayfasında küçük bir haber…
“Telefona üç saat, kitaba bir dakika” başlığın altında kısa bir paragraf… Bence
bu haber, birinci sayfada büyük puntolarla yer alması gerekirdi.
Haberde
ne mi anlatılmakta?
Türk
insanı telefonla konuşmaya günde üç saat ayırıyormuş. Bu doğru… Evde, işte,
gezide, dinlencede, parkta, aşevinde, arkadaş toplantılarında, özel
buluşmalarda… Akla gelebilecek her yerde telefonlar elden düşmüyor. Telefon
konuşmaları içeriksiz, bomboş sözlerden oluşmakta. Eğer kişi telefonla konuşmuyorsa
iletiyle zaman öldürmekte. Son bir yılda halkımızın cep telefonu başında
geçirdiği süre yüzde 15,4 artmış. Bu arada ülkemizde yetmiş bir milyon cep
telefonu kullanıcısı var. Bu kullanıcıların yüzde yetmiş beşi akıllı telefon
kullanmakta. Bundan da anlıyoruz ki aile bütçelerinde harcamaların ilk
sırasında telefon yer almakta.
Günümüzün
iki saat on dört dakikasını ise televizyon başında geçiriyoruz. Neler mi
izliyoruz? Birbirinin kopyası olan anlamsız diziler, spor programları… Spor programı dediysek yanlış anlaşılmasın.
Bu programların neredeyse tamamı futbolla dolu.
Başka
neler izliyoruz? Geyik muhabbetli yarışmalar… Dedikodu izlenceleri… Arada
haberler… Kültür, sanat, bilim içerikli izlenceler neredeyse yok! Olsa da
izleyici bulması çok zor.
Telefona
günde üç saat, televizyon izlemeye de iki saat on dört dakika ayırınca kitap
okumaya ne kadar zaman kalıyor dersiniz? Yalnızca günde bir dakika…
Evet,
okumaya günde bir dakika ayıran bir toplumuz. Bu nedenle de televizyonun,
sosyal medyanın tutsağı olmuş toplumumuz. Beyaz camda söylenen her şeyi doğru
sanıyor izleyenlerin çoğu. Neden mi? Çünkü okuma alışkanlığı olmadığından okuyup
araştırarak doğruya ulaşamıyor. Bu nedenledir ki çapsız siyasetçilerin peşinden
gitmekte iktidar ve muhalefetiyle… Ülkemizin ekonomik, sosyal, bilimsel,
sanatsal, kültürel değerleri yağmalandığının farkında değil çoğu yurttaş.
Türkiye
okuma konusunda büyük bir seferberlik başlatmalı. Günlük bir dakikalık okuma
süresini artırmak için büyük bir savaşa girmeliyiz. Günde on sayfa kitap
okursak ayda üç yüz sayfa eder. Bu da ortalama bir kitap okumaya denk gelir.
Böylece yılda on iki kitap… Ne duruyoruz? İşbaşına…
Okumadan
çağdaşlaşmak, varsıllaşmak, kalkınmak, bilim ve teknolojide ileri gitmek, doğayı
korumak, değerlerimize sahip çıkmak ve barış içinde yaşamak düşsel bir durum…
Okumayan
bilemez. Bilmeyen de yapamaz.
Cep
telefonlarını, televizyon kumandalarını birazcık elimizden bırakıp kitaplara
zaman ayıralım ki “muasır medeniyet seviyesinin üstüne” çıkalım.
Adil
Hacıömeroğlu
29
Eylül 2017