Başkanlık
rejimiyle ilgili anayasa değişikliğinin ilk turu tamamlandı. Hem de nasıl…
Yumruklaşmalar,
bardak fırlatmalar, kafalara koltuk indirmeler, kürsü kırmalar, ağız burun
dağıtmalar, tekme tokat girişmeler, laf sokmalar, küfürler, tehditler, diş
gıcırdatmalar, boğaz sıkmalar, muhalefet kulisinde liderlerin sürpriz (!) çay
içmeleri, sabahlara kadar süren oturumlarda masalar üzerinde uyumalar…
İlk
tur görüşmeler gösterdi ki başkanlık rejimi Türkiye’yi bölüyor. Oysa cumhurbaşkanın
Türk Ulusunun birliğini temsil etmesi gerek mevcut anayasamıza göre. Anayasa
değişikliğiyle yalnızca bir partiyi temsil edecek cumhurbaşkanı. Yani ulus bir
kenara itilmekte. Onun yerini, bir partiye oy verenler almakta.
CHP’liler,
TBMM’deki görüşmeler sırasında ikna edici olmak yerine gerginlik yaratıcı bir
yol izlediler. Oysa iş pamuk ipliğine bağlı. AKP ve MHP’den ikna edilecek on,
on beş milletvekili anayasa macerasına son verebilecek durumda. Bu milletvekillerini
ikna etmek yerine, onları AKP yönetimine daha çok yaklaştırmakta kavgalar ve
genelleştirilen suçlamalar.
Deniz
Baykal’ın bilgece, yurtsever bir sorumluluk içinde yaptığı konuşmalar güzeldi.
Baykal, AKP ve MHP’li vekilleri ikna etmeyi amaçladı. Konuşması sırasında AKP ve MHP sıralarından kayda değer
itirazlar gelmedi. Gürültü patırtı yoktu TBMM’de Deniz Bey’in konuşması
sırasında. Bu durum, CHP sözcülerine örnek olabilirdi, olmadı. Tabi bilgelik,
sorumluluk bilinç ve birikim işi.
Başkanlık
rejiminin Türkiye’yi bölünmeye götürdüğü çok açık. Başkanlık, ülkemizi
zayıflatacak. Bu da en çok Türkiye’yi çökertmek isteyen güçlerin işine gelecek.
Bu nedenle de başta ABD olmak üzere İsrail, PKK, FETÖ… den oluşan şer cephesi
başkanlık rejimini desteklemekte.
Anayasa
değişikliğini ulusça nasıl önleriz? Öncelikle bu iş TBMM’de halledilmeli. Çünkü
halkoylamasına giderse halk arasındaki bölünme daha da derinleşecek. Bu nedenle
AKP ve MHP’li vekilleri ikna etmek birincil görev. Bu ikna süreci, bire bir
ilişkilerle olabilir. Ama asıl ikna edici güç halk. Parti tabanlarında yapılan
çalışmalar, milletvekilleri üzerinde baskı yaratmakta. Özellikle MHP tabanı
ayakta başkanlığa karşı. AKP tabanında da kafası karışık olanlar çok. Bu
nedenle ökeyle, kavgayla değil; akılcılıkla, sabırla ikna edici olmalı.
Özellikle
sosyal medyadaki tartışmalara dikkat çekmek istiyorum. Ne yazık ki kendisini
“Atatürkçü, cumhuriyetçi” olarak
niteleyen birçok yurttaşımız; AKP’yi destekleyenlere karşı saldırgan bir tutum
göstermekteler. Onları, sürekli olarak “cahillik, aptallık, düşüncesizlik, IŞİD’cilik,
koyun olmak, kömür ve makarna alarak karşılığında AKP’ye oy vermekle…”
suçlamaktalar (Benzer suçlamalar, ne yazık ki son günlerde Bahçeli’yi
savunanlara karşı da yapılmakta.). Bu suçlamalarla AKP’ye her hangi bir nedenle
oy veren yurttaşı, daha çok AKP’ye yakınlaştırmaktalar. Böylece de açıkça
AKP’ye hizmet etmekte bu sözde sorumsuz Cumhuriyet savunucuları.
Bir
kişiyi, hakaret ederek kazanamayız. Bir kişiyi hatadan döndürmenin yolu, onu
sabırla ikna etmektir. Sağa sola küfreden kişinin yanına kimse yaklaşmaz. Bu
nedenle klavye kahramanı Cumhuriyet savunucuları, biraz olsun Atatürk’ü
öğrensinler. Özellikle Birinci TBMM’de Atatürk’ün ikna gücünü görmek gerek.
Başkanlık
rejimi, TBMM’den çıkıp halk oylamasına giderse yapılacak iş, yurttaşı yanlıştan
döndürmek için onu sabırla iknadır. Bundan başka da çıkar yol yoktur.
Emperyalizme karşı verdiğimiz savaşı, ancak ulusun birliğiyle kazanırız. O
zaman hep birlikte konuşarak, gerçeğin ışığında aydınlanarak emperyalizmin bize
dayattığı başkanlık rejimini çöpe atabiliriz.
Not:
Bu yazıyı tamamlayıcı nitelikte olan aşağıdaki yazıları da okumakta yarar var.
Kömürcü,
Makarnacı Koyunlar http://adiladalet.blogspot.com.tr/2014/01/komurcu-makarnaci-koyunlar.html
Seçimler
Rüşvetle mi Kazanılır?
http://adiladalet.blogspot.com.tr/2010/10/secimler-rusvetle-mi-kazanilir.html
Adil
Hacıömeroğlu
18
Ocak 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder