Yazılarımı
yazmadan önce halkın değişik kesimleriyle düşünce alışverişinde bulunurum.
Onların olaylarla ilgili çarpıcı saptamaları, kestirme yoldan analizleri,
sağduyuları, öngörüleri, düşünsel bakışları benim yazılarımın çerçevesini
çizer.
Toplumsal
sıkıntıları halk yaşar. Sıkıntının getirdiği sonuçlara halk katlanır. En zor
koşullarda yaşama tutunan halktır. Bu nedenle halkın düşüncelerini önemseyip
dikkate almak her aydının sorumluluğu olmalı.
On
gündür toplumun değişik kesimleriyle konuştum. Türkiye’nin farklı illerinden,
ilçelerinden, köylerinden kişilerle telefonla görüştüm. Öncelikle halk
oylamasında eğilimi ve ülkemizin öncelikli sorunlarını belirlemeye çalıştım.
Vatan
Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sayın Yaşar Okuyan’ı hastanedeki son gününde
ziyarete giderken bir özel üniversitenin kız öğrencileriyle tanışıp konuştum.
Benim siyasal eğilimimi bilmeyen bir grup. Kısa bir tanışmadan sonra sözü
uzatmadan soruyorum: “Halkoylamasında ne yapacağız? diye… İçlerinden en
konuşkan ve ufak tefek olan: “Hayır oyu kullanacağım.” diyerek yanıtlıyor beni.
Ardından ekliyor: “Ben ve ailem Tayyipçiyiz.” Diğer kızlar da onaylıyor arkadaşlarını.
Tayyip Erdoğan’ı sevmelerine karşın neden hayır oyu vereceklerini sordum. “Erdoğan’ın
bin yıl yaşayacak durumu yok ya… “dediler. “Ya ondan sonra yanlış biri
seçilirse…” diyerek sürdürdüler konuşmayı.
Bir
gün sonra genellikle taşeron işçilerin bulunduğu bir mahalle kahvesindeyiz. Bir
masada hararetli bir tartışma var. Selam verip oturuyoruz masalarına. Tartışmanın
konusu, halkoylaması. Ekonomi, tartışmaya yön vermekte. Asgari ücretle
çalıştıklarından hepsi burunlarından solumakta. Masada sekiz kişi var. Biz
gelince on kişi oluyoruz. Sekiz kişinin altısı başkanlık sistemine “Hayır!”
diyeceklerini söylemekteler. İki kişi, evetçi. Sekiz kişinin altısı, 1 Kasım
seçimlerinde AKP’ye oy vermişler. Çoğunluk “Bir kişinin tek başına yönetimi
olmaz.” diyor. İçlerinden bazıları, RTE’den sonra evlatlarının başa geçeceğini
savunmaktalar. Tartışmanın odağında Erdoğan var. Öfke de ona yöneliyor. Ben,
uzun süre dinlemekle yetiniyorum. Tartışmanın sonuna doğru birkaç tümceyle
katılıyorum onlara. Halkı dinlemekte yarar var bugünlerde…
İstanbul’un
hem Anadolu hem de Avrupa yakalarında birçok ilçede, farklı meslek grupları,
farklı sosyal katmanlardan kişilerle konuştuk halkoylamasını. Konuştuğum
kişilerin çoğunluğu, anayasa değişikliğinin zamansızlığı konusunda hemfikir. Bu
görüşü savunanlar arasında halkoylamasında “Evet!” diyeceğini söyleyenler de
var az da olsa.
AKP’liler,
“Evet”i biraz utangaç savunmaktalar. En büyük savunuları, Erdoğan sevgisi…
İçtenlikle tartıştığınızda ekonomi, terör, dış politika, FETÖ konusunda RTE’nin
hata yaptığını söylemekteler. AKP’li birçok kişinin söylediği şey: “Erdoğan
olmasa kim olacak?” Kılıçdaroğlu ve Bahçeli iktidar seçeneği sayılmıyor
seçmenlerin çoğunluğu tarafından.
1
Kasım 2015 genel seçimlerinde AKP’ye oy vermiş birçok kişi hayırcı. AKP tabanı
ekonomik krizi duyumsuyor iliklerine dek. Hem AKP’yi hem de RTE’yi
tartışıyorlar. RTE’nin seçmenle arasındaki büyü bozulmuş durumda. Ekonomi,
terör, Suriye konularında Erdoğan’ı hatalı bulan AKP’liler azımsanmayacak
sayıda. Daha önce RTE’ye toz kondurmayanlar, şimdi derin eleştirilerde
bulunmaktalar. Özellikle eğitimli genç AKP’li seçmen sorguluyor birçok şeyi.
Kitap ve gazete okuma alışkanlıkları çok olmasa da internetten izlemekteler
gelişmeleri. Başkanlığı savunanların da savunmayanların da görüşlerini
okumaktalar.
Hangi
partiden olursa olsun konuştuğum yurttaşların neredeyse hepsi, halkoylamasının
Türkiye açısından önemli bir dönüm noktası olacağının farkındalar. Bu nedenle
kararsız seçmenlerin çoğunluğu, önceki seçimlerde AKP’ye oy verenler… Özellikle
2002 öncesinde CHP/SHP-DSP ve Merkez sağ partilere (ANAP, DYP) oy veren AKP
seçmenleri, yavaş yavaş partilerinden uzaklaşmaktalar. Özellikle Karadeniz ve
Orta Anadolu kökenli seçmende AKP’den kısmen de olsa kopmalar var. Nereye doğru
mu? Adres, şu an için belli değil. Siyasetteki gergin, kutuplaştırıcı ortam,
onları rahatsız etmekte. Herkes ülkemizin içinde bulunduğu zor koşulların
farkında.
En
dertli olan kesim, esnaf… “Siftah yapmadan kepenk kapattım.” diyenler çok. Bu
nedenle “Hayırcıların” esnaf üzerinde yoğunlaşması gerek. AKP’yi iktidara
taşıyan en önemli kesim esnaflar. Ayrıca çevrelerini etkilemede becerikliler.
On
beşi aşkın ilde yaşayan arkadaşlarımla konuştum. Gözlemleri benimkilerle
örtüşmekte. Ekonominin haneleri yaktığını çok açık. Terör konusu, halkın önemli
gündemi. Türkiye’nin iç ve dış güvenlik sorunları yurttaşlarca tartışılmakta.
AKP’nin dış politikada yaptığı hatalar konuşulmakta yüksek sesle. RTE’nin başta
FETÖ konusunda olmak üzere “Kandırıldık!” demesi, anımsatılınca en ateşli AKP
savunucuları bile susmakta.
AKP,
on beş yıldır ilk kez tabanı tarafından yüksek sesle tartışılmakta. Dinsel
hamasetle halkın gözünü boyama devrinin sonu geliyor galiba. Özellikle ekonomik
krizi derinden duyumsayan kesimler çok öfkeli. 2001 ekonomik kriziyle iktidara
gelen AKP, yeni bir ekonomik krizle kan kaybetmekte. Macun tüpten çıkmaya
başladı. Geri dönüşü olanaksız. Süreci hızlandıracak yeni siyasal gelişmelere
de gebe Türkiye…
Adil
Hacıömeroğlu
8
Şubat 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder