Ülkemizde
ve dünyada koronavirüs salgını var. Bu salgının önlenmesinin en etkili yolu sosyal
yalıtım… Sosyal yalıtımı sağlamanın iki yolu var. Birincisi, evde kalıp
elimizden geldiğince insanlardan uzak durmak... İkincisi ise işe gitmek ya da
günlük gereksinmelerimizi karşılamak için dışarı çıkmak zorundaysak diğer
kişilerle aramızdaki sosyal mesafeyi korumak…
Korona
salgınından korunmak için toplumsal bir seferberlik var. İşyerlerinin çoğu kapanmış.
Çalışanların çoğu işsiz kalmış. İnsanlar tüm yaşam zevklerini ertelemekteler. Ekonomi
durma noktasında… İnsanlar, ilk kez bir baharın nasıl gelip gittiğini fark
etmiyorlar bile. Ülkemizde her gün onlarca kişi yaşamını yitirmekte. Dünyanın
birkaç ülkesi dışında neredeyse tüm ülkelerde durum aynı.
1
Mayıs… İşçinin, emekçinin bayramı… Tüm emekçilerin bu bayramı kutlamak hakkı…
Peki,
bayramı tek tipleştirmek, bunun için kutsal yerler yaratmak doğru mu?
Bir
bayramı kutlamak için alanlara çıkıp slogan atmak, caddelerde yürümek dışında
bir seçenek yok mu?
Dünyayı
yaptığı üretimle sırtlayan işçi sınıfı, yeni kutlama seçenekleri üretme
konusunda yaratıcılığını kullanacak güçte mi değil? Bence işçi sınıfının bu
yeteneği var, ama sendikacılar onlara bu yeteneklerini kullanma olanağı
vermemekteler.
İstanbul
Valiliği, tüm sendika konfederasyonlarına, Taksim Anıtı’na çelenk koyma hakkı
tanıdı. Bütün sendikalar salgına karşı gerekli önlemleri alarak çelenklerini
sundular. Ama nedense DİSK yöneticileri bu kurala uymadılar. Sosyal yalıtım
kuralına uymayarak insanları, otobüslere üst üste bindirerek Taksim’e getirdiler.
Meydan’da kol kola girerek sosyal mesafe kurallarını hiçe sayıp Anıt’a
yürüdüler. Polis barikatını aşmak için itiş
kakış yaptılar.
Bir
işçi sendikasının üyelerini kolayca salgın tehlikesinin içine atması
düşündürücüdür. Sendika yöneticileri, üyelerini salgından korumama sorumsuzluğu
insan haklarına aykırıdır. Sen, nasıl onlarca kişiyi böyle bir duruma sokarsın?
Böyle sorumsuzluk olur mu? Devrimcilik sizin bildiğiniz gibi sorumsuzluk değil,
tersine büyük bir sorumluluktur. Üyelerinin, polisin, halkın sağlığını koruma
sorumluluğu taşımayan kişilerden devrimci olmaz. Bu nasıl bir yöneticilik hırsıdır ki,
bencilliğin uğruna onlarca insanın sağlığını tehlikeye atıyorsun?
23
Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı evlerde kutladık ulusça. Alanlar,
caddeler, parklar, okul bahçeleri bomboş kaldı. Evlerde öyle bir kutlama yaptık
ki uzun zamandır böyle birlik içinde bir bayram kutlamamıştık. O 23 Nisan ki
ulus devletimizin kuruluşu ve ulus egemenliğimizin ve Türk Devrimi’mizin başlangıcıdır.
Bu kadar önemli bir günü bile evlerde kutlama olgunluğu, sorumluluğu gösterdi
halkımız. Pencerelerimiz, balkonlarımızdan sel olup taştık, emperyalizmin
bentlerini aştık.
Neden
Taksim? Neden salgının kol gezdiği bir kentte, kitlesel kutlama yapma inadı?
Taksim
bir kutsal yer midir? Salgını yok sayarak inatlaşmak, bilim adamlarının
uyarılarını kulak ardı etmek neden? Bilimsel kuralları, bir ortaçağ kafası
vurdumduymazlığıyla yok saymak neden? Bilim adamlarının ısrarla önerdiği “sosyal
yalıtım” ve “sosyal mesafe” kurallarına uymamak, gericilik değil de nedir?
İlericilik, bilimsel düşünce ve uygulamayla olur. Bilimin kurallarına göz
yumanlardan devrimci olur mu?
Türkiye’de
seksen bin camide toplu namazlar yasaklandı. Doğru düzgün bir karşı çıkış
gördük mü? Görmedik… Bir dinsel lider, bu konuda sorulan soruya: “Namaz
konusunda fetvayı doktorlardan alırım.” demekte. Yine salgın döneminde oruç
tutulup tutulmaması konusunda diyanet yetkilisine sorulan sorulara, yetkili: “Buna
doktorlar karar verir.” demekte.
Şimdi
insanın kafasına şu soru takılıyor: Kim ilerici, kim gerici?
Adil
Hacıömeroğlu
2
Mayıs 2020
Sayın Adil Hacıömeroğlu son cümleniz hariç aynen katılıyorum.
YanıtlaSilMilleti savunmayan hiçbir tavır halkçı değildir, halkçı olmayan hiçbir tutum da sosyalist değildir. Bugün 1 Mayıs çığırtkanlarının büyük çoğunluğu ya lümpendir ya da halk düşmanı.
YanıtlaSil