DOLARIN YÜKSELMESİ



Korona salgınıyla dünya ekonomileri gerilemekte. Var olan ekonomik bunalım, gittikçe derinleşmekte. Ekonomik bunalıma bağlı olarak işsizlik artmakta. Üretimden kopan ülkemiz ekonomisi, zorluklar içinde. Tam da böyle bir dönemde hem salgını hem de ekonomik bunalımı fırsat bilen ABD, ülkemize karşı döviz silahıyla saldırıya geçti. Amaç, Türkiye’de karmaşa yaratarak ülkemize diz çöktürmek…
Ülkemize, emperyalizmin finans teröristleri saldırırken FETÖ’nün propagandasına kapılan muhalefet ne yapıyor? Sanki saldırıya uğrayan kendi ülkesi değilmiş gibi her gün artan dolar karşısında neredeyse zil takıp oynamadıkları kaldı. Türkiye’nin iflas ettiğini, ekonominin çöktüğünü; hatta bazı densizler, işleri daha da ileri götürüp maaşların bile önümüzdeki günlerde ödenemeyeceğini yaymaktalar. Zaten emperyalistlerin de istediği bu. Psikolojik savaşla toplumun devlete güvenini zedelemek… Algı operasyonlarıyla toplumun özgüvenini ve dayanışmasını kırmak…
Sosyal medyada emperyalizmin işbirlikçisi PKK ve FETÖ’cülerin Türkiye’ye karşı başlattıkları bir saldırıya gözü kapalı piyonluk yapan sana sorsalar kendini “Atatürkçü, devrimci, milliyetçi, solcu, dindar…” gibi sözlerle tanıtacaksın. Sen, ülken emperyalist bir saldırıya uğrarken nasıl ellerini ovuşturup sevinirsin? Sen; nasıl bir insansın ki milyonlarca insanın ekmeği, küresel finans çetelerinin saldırısıyla ellerinden alınırken kıs kıs gülersin? Sen; kimsin ki yaşadığın topraklar, harabeye döndürülmek istendiğinde bunu görmezden gelirsin?  Sen; nesin ki emperyalizmden iktidar, finans çetelerinden umar beklersin? Seni topraklarına, yurttaşlarına, ekmeğini yediğin yurduna yabancılaştırıp düşmanlaştıran nedir? Sen, nasıl Damat Feritlerin ihanet çizgisini benimsersin?
“Mahallede yangın çıkınca yosma camda saçını tarar.” demiş halkımız. Ey emperyalizmin dolmuşuna binip tam gaz giden kişi; mahallede, memlekette yangın var. Hem de çok büyük bir yangın! Öyle bir yangın ki içten içe yanmakta. Dokunduğu yeri kül etmekte. Türkiye, büyük bir salgının pençesinde kıvranırken sen, ne yapıyorsun? Ülkemizin düşmanlarını sevindiriyorsun yaptığın işlerle. Kendi ülkenin zor durumda kalması için çabalamaktasın.
Türkiye üç büyük düşmanla savaşıyor. Birincisi emperyalizm ve işbirlikçileri FETÖ ve PKK… İkincisi ise korona…  Üçüncüsü de ekonomik bunalım… Savaş büyük… Hem de çok büyük… Bu savaşı, ne olursa olsun kazanmak zorundayız; ülkemiz, ulusumuz, hatta tüm insanlık adına.
Ey emperyalizmin algı operasyonlarına bilerek ya da bilmeyerek alet olan sen, Türkiye çökerse sen çökmeyecek misin? Türkiye, yoksullaşırsa sen nasıl varsıllaşacaksın? Türkiye olmadığında sen olabilecek misin?
Türkiye’nin küresel saldırıları savuşturacağı kanısındayım. Ancak başta Erdoğan olmak üzere hükümet üyelerinin bu saldırıyı doğru algılayarak küresel finans teröristleriyle cepheden savaşmaları gerekiyor. Konuyu, halka dosdoğru anlatmalılar. Halk, o zaman üzerine düşen özveriyi gösterir. Bu saldırıya karşın bu küresel çetelerle iyi geçinme umudu, Türkiye’ye zarar verir. Bundan sonra Atlantik sistemiyle dostluk olanaksızdır. Bu gerçeği, AKP’nin yöneticilerinin tümü görmeli. Özellikle Erdoğan’ın salgını fırsata çevirerek başta Suriye ve Mısır olmak üzere bölge ülkeleriyle ilişkileri düzeltmesi gerekir. Önümüzdeki günlerde Türkiye ile Atlantik arasındaki kavga daha da şiddetlenecek. Bu nedenle Türkiye’nin dost komşulara ve güvenilir bağdaşıklara gereksinimi var. Bu nedenle Avrasya’daki dostlarımızla ilişkiler sıkılaştırılmalı. Bu arada şunu da söylemeliyim ki Atlantik’le kavga ederken Atatürk ve Cumhuriyet’le hesaplaşılmaz. Atatürk ve Cumhuriyet, Atlantik’le savaşın itici gücü, motorudur. Atatürk’e ne kadar çok yaklaşırsan Atlantik’e karşı o kadar güçlenirsin. Atatürk’ten uzaklaştığında ise Atlantik’e teslim olursun.
Hükümet, finans teröristlerinin Türk Lirasına yaptıkları saldırıyı önlemek için öncelikle ulusal paralarla uluslararası ticarete yönelmeli, hem de ivedilikle. Tarihimizde bunun örneği var. Atatürk döneminde özellikle Sovyetler Birliği’yle ulusal paralarla ticaret yapıldı. Dolarla ticaret yapmak, halkımızın emeğini ABD’ye peşkeş çekmektir. Ayrıca yurtiçinde, dövizle her türlü alışveriş yasaklanmalı. Türkiye’de her türlü alışverişte ulusal paramız, zorunlu olarak kullanılmalı.
Türkiye ekonomik sorunlarından kurtulmak, işsizliği çare bulmak için üretmek zorunda. Üretmeyen bir ülkenin ayakta kalması zor. Bu nedenle ivedilikle üretmek zorundayız. Üretime öncülük etmeyen siyasetçiler ayakta kalamaz. Bu da böyle biline…
                                                                       Adil Hacıömeroğlu
                                                                       9 Mayıs 2020


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder