KIZIL KAYALAR


Şeker Bayramı dinlencesi dokuz gündü bu yıl. Bu nedenle birçok kişi dinlenme, gezme, kitap okuma fırsatı buldu. Bayram dinlencesinin önemli bir bölümünü Ankara’da geçirdim annemin yanında. Trenle gidip trenle döndüm İstanbul’a. Trenle Ankara’ya giderken iki kitap almıştım yanıma. Okumak için Çin Devrimi’nin romanı olan Kızıl Kayalar’a (Luo Kuangpin-Yang Yiyen, Kaynak Yayınları) öncelik verdim ve Ankara yolunda trende okumaya başladım bu kitabı.

Niye mi Kızıl Kayalar?

Çin Devrimi’nin romanı, ilk kez 1976’da Türkçeye çevrilip basıldı. 12 Eylül 1980 darbesi öncesi edinmiştim bu kitabı. Ancak darbe sonrası evimizde yapılan aramada, yasak kitap olduğuna karar verilerek alınıp götürüldü diğer kitaplarımla. Bu nedenle okuyamamıştım onu. İki buçuk yıl önce yeniden satın aldım devrimin romanını ve bu bayramda okuma fırsatı buldum. İstanbul’a dönerken kitabı okumayı sürdürdüm. Bostancı’da trenden inmek üzereyken kitabı bitirdim.

Kızıl Kayalar, etkileyici ve derslerle dolu bir kitap. Devrim, Çin Komünist Partisi’nin öncülüğünde yıllarca süren bir savaşın sonunda yapıldı. ÇKP’nin ulusal çıkarları ve emekçi haklarını önceleyen izlencesiyle hem emperyalistler hem de feodal egemenler yıkıldı. Japon işgalcilere karşı yıllarca sabırla sürdürüldü bağımsızlık savaşı hem de Guomindang’ın tüm yıkıcılığına karşın. Halkı kucaklayan bir anlayışla savaşın içinde büyüdü devrimci hareket.

1945’te, II. Dünya Savaşı bitti ve Japonya yenildi. Japon işgalcilerin yerini, ABD emperyalizmi aldı. Guomindang’a silah yardımı yaptı. Amerikan askerleri de Çan Kay-şek’in yanında savaştı halk güçlerine karşı. ABD’liler, Guomindag’ın ihanet çetelerine bir insanın usuna gelmeyecek ve hiçbir vicdanın kabul etmeyeceği işkence yöntemleri öğrettiler. İhanet çeteleri de bu yöntemleri gözlerini kırpmadan uyguladılar kendi halklarına.

ÇKP üyeleri, Guomindang’ın paralı askerlerince yakalandığında bazılarını başları kesilip sepetlere dolduruldu. Gözaltına alınan kişiler yargılanmadan yıllarca tutukevlerinde zor koşullar altında alıkondu. Tutukevlerinde birçok yurtsever, kurşuna dizildi. Bazıları da güneş görmeden, aç ve susuz, bir insanın asla yaşayamayacağı çok pis, sağlıksız ortamlarda yaşamlarını yitirdi.

Gözaltına alınan yurtseverler, çelik iğneli lastik kırbaçlarla dövüldü. Taze yaraların üstüne yakı yapıştırıp sonrasında çekip çıkarıyorlardı bunları. Yakı çekilince insan derisi büyük acıyla soyuluyordu. Bu işkenceleri öğreten ise Amerikalılar.

Guomindag, yenilip çekildiği yerleşim yerlerini ateşe vererek can ve mal yitimine neden oluyordu. 2 Eylül 1949’da, Çunking’den çekilirken kentin bir semtini ateşe vererek tümden yok etti. Bu yangında on bini aşkın kişi yanarak yaşamını yitirdi. Bu yangının sonunda on binlerce insan da evsiz kaldı.

Birçok Çinli devrimci, asit kuyularına atılarak can verdi. Ayrıca ABD’nin Guomindang görevlilerine verdiği alev silahlarıyla birçok devrimci yakılarak yaşamını yitirdi. ABD birlikleri de Guomindang’la yan yana savaştı Çin halkına karşı. Birlikte büyük insanlık ayıplarına, işkencelere, insan kıyımlarına imza attılar.

Burada, ABD ile ilgili bir çift söz söylemeli yeri gelmişken. Amerika kıtası keşfedildiğinde Avrupa’dan birçok suçlu, toplumdan dışlanan kişi buraya yerleşti. Kıtanın yerlileri Kızılderilileri hunharca kırıma uğrattılar. Ayrıca Afrika’dan çalışmak için Yeni Dünya’ya getirilen Afrikalı kölelere insanlık dışı dışlamalar ve kıyımlar yapıldı. Bu iki olgudan anlaşılacağı üzere ABD’nin kuruluş harcında kırım, kıyım, kan var. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD’nin dünyada öldürdüğü insan sayısı, Hitler’i fersah fersah geride bırakır. Tam savaş biterken Hiroşima ve Nagazaki’ye attığı atom bombalarıyla binlerce kişiyi yakarak öldürdü. Çin, Hindiçin, Afrika, Latin Amerika, Batı Asya’da taraf olduğu çatışmalarda milyonlarca insanı toprağa düşürdü. Başta Türkiye olmak üzere birçok ülkede yaptırdığı darbelerle sayısız insanın ölümüne neden oldu. Şu anda da dünyadaki akan kan, ABD eliyle olmakta. ABD yönlendirmesi ve desteğiyle birçok ülkede devrimcilere, ulusalcılara, insanlık ülküsü peşinde koşanlara, ülkesinin çıkarları için savaşanlara insanlık dışı işkenceler yapıldı. Para tanrısına tapınan bu ülkenin egemenleri, dünyanın dört bir yanını yağmalamakta.

1 Ekim 1949’da Çin’in önderi Mao Zedung, Pekin’de yaptığı açıklamada Çin Hak Cumhuriyeti’nin kurulduğunu duyurdu bütün dünyaya. 30 Kasım 1949’da ise Guomindang’ın elinde kalan son toprak olan Çungking de kurtarıldı. Çan Kay-şek ve yandaşları Tayvan adasına kaçıp orada kendi yönetimlerini kurdular.

İşte, 1949’da emperyalistlerin boyunduruğundan kurtulan Çin, 76 yıl sonra büyük bir kalkınmayla kendini dünyanın efendisi sanan ABD’ye her alanda meydan okumakta. Devletçi ekonomisiyle vahşi kapitalizmin sömürüsüne üstünlük kurdu. Dünyanın tüm ezilenlerine kurtuluş yolunu göstermekte. Önemli olan emperyalizme karşı verilen savaşın ideolojisinden, izlencesinden şaşmamak.

Türkiye’nin emperyalist boyunduruktan kurtuluşu, kalkınması, halkın hakça bölüşümü, yurttaşın insanca yaşaması için Kemalizm’e sımsıkı sarılması gerek. Dünyanın hiçbir yerinde emperyalizmin reçeteleriyle ileri gitmiş bir ülke yok. Çünkü emperyalizm, dünya halklarının kanlarını emmek, ülkeleri sömürmek için var.

Kızıl Kayalar, tarihsel derslerle dolu. Bu nedenle okunmalı.

                                                                  Adil Hacıömeroğlu

                                                                  7 Nisan 2025

2 yorum:

  1. ,Kalemine Efendi Kalan , Değerli Adil öğretmenim,

    Çin devriminin arka planını , önemli liderleri ve devrimin nasıl bir değişime yol açtığını anlıyorum.Çin’ in tarihsel bağlamında devrimin sürecinin şekillenip dönüşüm geçirmesine neden olmuş.👏Usunuza, elinize sağlık, kaleminiz tükenmesin👏👏Kızıl Kayalar kitabını bizlerinde alıp okuması gerekir.Sağolunuz🙏🏻📚Fulya Kırımoğlu👩

    YanıtlaSil
  2. Kızıl Kayalar kitabını bilmiyordum.Adil beye teşekkürlerimi sunuyorum.Çok güzel içeriğini anlatmış kitabın.Yaşanan acılar üzücü.Emperyalist ABD nin içerisinde olduğu tüm organizasyonlarda acı, vahşet,ölüm gözyaşı vardır.Kitabı almaya çalışacağım.

    YanıtlaSil