8 Aralık Çarşamba günü, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne konuşmacı olarak çağrılan Süheyl Batum ve Burhan Kuzu öğrencilerce protesto edildi. Öğrencilerin amacı, Dolmabahçe’de dövülen arkadaşlarına uygulanan polis şiddetini kınamaktı. Süheyl Batum, yalnızca slogan ve ıslıklarla konuşturulmazken Burhan Kuzu, yumurta yağmuruna tutuldu.
Mülkiye eyleminde asıl dikkat çeken şey, siyasetçilerimizin konuya yaklaşımlarıdır. Batum’un ilk açıklamalarında biraz kızgınlık olsa da sonrasındaki konuşmalarında hoşgörü egemendi.
İktidar kanadı, tıpkı Dolmabahçe olaylarında olduğu gibi hoşgörüsüz, baskıcı bir anlayışa sahip olduklarını burada da gösterdiler. “Otuz yıldır hocalık yapıyorum. Bu kadar beyinsiz öğrenci grubunu bir arada görüyoruz. O yumurtaları atacaklarına yeseler, beyinlerine daha iyi gelir. Atılan bu kadar yumurtaya yazık.” Bu sözler olay sonrası Kuzu’nun açıklamaları. İbret verici ve sorumsuzca. Niteliği ne olursa olsun bir eylem karşısında böylesi sözler söylemek, karşısındakileri “beyinsizlik”le suçlamak bir siyasetçiye, hele de üniversite kürsüsünde ders vermiş bir hukuk hocasına yakışmaz.
“Tekrarlıyorum: Bu bir patoloji. Böylesine patolojik bir durum karşısında taraf olmaya kalkarsanız kendinize de hastaya da haksızlık ve kötülük edersiniz. Ölçüyü doğru koymamız lazım. O zaman ölçüyü birlikte bulalım.” Bu sözler de geçmişin hızlı ülkücüsü, şimdinin en hızlı AKP sözcüsü bir köşe yazarı. Aynı zamanda bir öğretim üyesi bu kişi. Yani zamana iyi uyanlardan. Burada da görüldüğü gibi bu kişi de ruh doktorluğuna soyunuyor, Kuzu gibi. Beyin ve ruh hastalıkları konusundaki bu uzmanlıkları(!) nereden geliyor acaba?
Hitler, Mussolini, Franco ve Salazar muhaliflerini
ruh hastası olarak niteleyerek ya fırınlara atar ya da değişik yöntemlerle etkisiz
duruma getirirlerdi. Düşündüğünü söylemek, farklılıkları dile getirmek, hele de yönetimleri eleştirmek ruh hastalığının varlığının ispatıydı o devirlerde. Günümüzde büyük demokrasi iddialarıyla ortalıkta dolaşan iktidar sözcülerinin, muhalif seslere benzer yaftalar yapıştırmaları rastlantı mıdır sizce?
Kimse hak aramasa, yapılanları eleştirmese, herkes iktidarın her yaptığına boyun eğse sorun kalmayacak. Herkesten “Padişahım çok yaşa!” bağırışlarını duymak istiyor yöneticilerimiz. Oysa burası demokratik bir cumhuriyet. Hem de Atatürk önderliğinde, ortaçağın paslı zincirleri kırılarak, emperyalizme karşı savaşılarak kurulan demokratik bir cumhuriyet. Anadolu coğrafyası diktatör barındırmaz, bu topraklar uzlaşmanın, uygarlığın beşiğidir.
Adil Hacıömeroğlu
11 Aralık 2010
Not: 13 Aralık 2010 tarihli Kent Yaşam Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
Yazılarıma http://adiladalet.blogspot.com dan okuyabilirsiniz.
Yaşananları taraf olmadan gerçekleriyle yazmayı,tüm kalemdaşlarınızda'da görmek benim dileğim...
YanıtlaSilÇok doğru çok doğru da demokratik söylevler veren siyasiler demokratik değil ki. Başbakan daha önceden demokrasinin kendileri için bir araç olduğunu söylemişti. Gündemdeki konulara bakıldığında da tam da söylediği gibi sürüyor herşey.
YanıtlaSilBaşbakan bir de yapmak istediklerini "hazmede hazmede, hazmettire hazmettire" yola devam edeceğini söylemişti. Yola bu şekilde devam ediliyor. Bunları anlamalıydık, bilmeliydik. Bundan sonra daha kötü günler de olacak maalesef. MUZO
Daha kötü günleride bize yaşatacaklar belki ama Adil Hocam biz ve biz gibi düşünenler asla padişahım çok yaşa demiyeceğiz..Saygılarımla.. Bilgehan Aktan
YanıtlaSilBUNUN ADI FAŞİZM.VE SÖZDE DAHA FAZLA DEMOKRASİ ADI ALTINDA YAPILAN REFANDUMLA FAŞİZME EVET DİYEN BİR ÜLKEYİZ.1979 YILINDA İRANDA BU OYUN OYNANMIŞTI.
YanıtlaSilHERŞEYE RAĞMEN UYUŞMUŞ,UYUŞTURULMUŞ GENÇLİĞİN UYANIŞI BÜYÜK UMUTTUR.
Bu iktidar devrilmezse ileride çok kanlı iç savaş olabilir zira Türk Halkı asla baskıya gelemez fakat hala uyuyanlar olduğu için farkında olmayanlar dolu.Hitler de halkını sahte yalan sözlerle kandırmıştı durum o yola doğru ilerlemekte.Ergenekon savcısını bu gün 48 saat kala görevden aldılar yargı da ellerinde,kendi adamlarını getirecekler.Vatanseverler Silivri'de öğrenciler hiç yoktan tutuklanıyor,muhlafet neden bunları değilde türbanı,affı konuşuyor.Halk ayaklandığında muhalfette pısırıklığından nasibini alacaktır.
YanıtlaSilstalin ve hitler'in aynı kefeye konulmasını çocukça buluyorum. her şiddet uygulayanın şiddeti aynı yönde değil, stalin ve hitler'in ki birbirine taban tabana tezat doğrultuda gerçekleşen şiddet eylemleridir. daha doğrusu hitler'in ki terördür, faşist terör. stalin'in ki devrimci şiddettir.
YanıtlaSil