Esenyurt’ta bir alışveriş merkezi
inşaatında çalışan ve naylon çadırlarda konaklayan on bir işçi, çıkan yangında
yaşamını yitirdi. Ekmek parası uğruna gurbete çıkan bu yurttaşlarımız,
ilkelliğin, para hırsının, ihmallerin
sonucunda evlerine ekmek götüremeden bu dünyadan göçüp gittiler.
İş güvenliğinin olmadığı koşullarda
çalışmak zorunda kalan yurttaşlarımız ya maden göçüklerinde ya naylon
barakalarda ya da patlayan barajın oluşturduğu selde can vermedeler. Van
depreminden sonra kurulan çadırlarda ölenlerin sayısı, depremde yaşamını
yitirenlerle neredeyse başa baş gelecek. Buna karşın hiçbir yöneticinin ders
aldığı yok. Derme çatma barakalarda, kolay yanabilen malzemeden yapılan
çadırlarda konaklamayı sürdürmekte yoksulumuz, çaresiz kalan
insanımız.
İş kazalarında Avrupa bincisi, dünya üçüncüsü
olduğumuzu daha önceki yazılarımda yazmıştım. Yaşamakta değil, ama ölmekte
birinciliğimiz var. İnsanını sağlıklı koşullarda yaşatamayan bir ülkenin
yöneticileri görevini yapmış sayılır mı? Bu yöneticilerin durumu hangi çağdaş
ölçülere uyar?
İş güvencesinin taşeronluk sistemiyle yok edilmesi,
ülkemizde köleci bir anlayışın çalışma yaşamında egemen olmasına neden oldu.
Bir işi alan asıl yüklenici, birden çok taşerona işi devrediyor. Bazen bazı taşeron
firmalar da daha küçük bir taşeron firmaya işi veriyor. Her firma kendi gücü
oranında kâr ediyor. Daha çok kazanmak,
daha çok sömürmek amaç oluyor bu sistemde. Kimi sömüreceksiniz? Yanlış tarım
politikalarıyla çoraklaştırılan Anadolu’nun mümbit topraklarından koparılan
insanları tabi ki. Daha çok kar, daha çok sömürü, daha ucuz işgücü demek. Böyle
olunca da birkaç bin lira az harcama adına prefabrik ev yerine naylon çadır
tercih edilmekte.
Yangın sonrasında Çalışma Bakanının açıklaması tam
da sorumsuzluk ve bilgisizlik örneği. “İş güvencesi yasasının on yıldır
beklediğini” söylüyor bakan bey. Sahi on yıldır ülkemizi kim yönetiyor? Bu
yasanın bekletilmesinin sorumsuzluğu kimindir? Üç dönemdir tek başına iktidar
olan bir partinin bu sorumsuzluktan, vurdumduymazlıktan kaçması mümkün müdür?
Yoksa yine laf ebeliğiyle işin sorumluluğunu Ergenekon’a ya da eski CHP’ye yükleyecekler?
Hele RTE’nin yangın sonrası yaptığı grup
toplantısında böylesine önemli bir olayı birkaç cümleyle geçiştirip Gazze ve
Suriye muhalefetinin sorunlarını dakikalarca anlatması anlaşılır mı? Kendini
Gazze’nin başbakanı, Suriye’nin de muhalefet lideri olarak görüyor sanırım. Kendi
yurttaşların çadırlarda ihmalden cayır cayır yanarken “Gazze edebiyatı” yapmak
konuyu saptırmaktan başka bir şey değil. Parti grup konuşmasından bir saat önce
Madımak’ta aydınlarımızı yakanların yargılandığı dava zaman aşımından düşüyor.
Yani orada yakılan aydınlarımızın failleri kurtuluyor. Bu karar karşısında RTE
“hayırlı olsun!” diyor. Neyin hayırlısı olacak. Böylesine vahşi ve insanlık
dışı bir olayın kime “hayırı” olur ki? Tabi ki şimdi anlaşılıyor başbakanın
neden Esenyurt faciasını birkaç cümleyle geçiştirerek Suriye ve Gazze ellerinde
dolaştığı.
Şimdi müfettişler gidecek, duruma el koyup
araştıracaklar… Ardından sayfalarca raporlar yazılacak. Suç ya ölenlerde ya da
elektrik sobasında olacak derin araştırmalar sonucunda. İşçileri sigortasız
çalıştıran yüklenici mi? Onun bir yolu bulunur, adamcağız onlarca kişiye ekmek
veriyor, denilip iş yoluna konur. Sanki ekmeği bedava veriyor! Bugüne kadar iş
kazaları, depremler sonunda kimlerin suçlanıp kimlerin aklandığını görmedik mi?
Mahkûmsan cezaevi aracında, işçiysen naylon
barakalarda, aydınsan Madımak Otelinde yanarsın, yakılırsın. Yazgın değişmez.
Yanmasan da göçüklerde, cezaevlerinde, sellerde, depremlerde can verirsin.
Adil
Hacıömeroğlu
15
Mart 2012
Not: 19 Mart 2012 tarihli Ulus Gazetesinde
yayımlanmıştır.
İş güvencesinin taşeronluk sistemiyle yok edilmesi, ülkemizde köleci bir anlayışın çalışma yaşamında egemen olmasına neden oldu İşte bütün sorun ve mesle bu cümlede yatıyor, ama halkın bilinç seviyesi ,sınıf ve kitle mücadelesinden eğitimli olmaması ve ülkemizde satılmış işbirlikçi sarı sendikaların kol gezdiği bu zamanlarda bu olayların arkası kesilmez....
YanıtlaSilMilyonlarca yörük binlerce yıldır ÇADIRLARDA yaşayıp gelmiş ama böyle sürü halinde yanmamışlardır.Sanayileşme ve kentleşme olgusu modernitenin kimyasallarıyla artık istemezükleri ve kölelerini aleni yakıyor.Gerçi aslanların kaplanların önüne de atılabiliyorlardı eskiden ya.Taşeron sistemi ekmek parasına muhtaç hale getirilen emeği istediği biçimde sömürüyor.EMEĞE SAYGI DİYEN SERMAYEDARIN SAĞCISI SOLCUSUYLA HEPBİRLİKTE_?
YanıtlaSilHepsi doğru ne denebilir herşeyi toparlamışsınız ne güzel...
YanıtlaSilBakan Bey “İş güvencesi yasasının on yıldır beklediğini” söylüyor. Söyler hem de daha çok söyler. Nasıl olsa hesap soran yok ama bu yaşananlara rağmen oy veren var. Oysa Fransa'da sözde "ermeni soykırım yasası" çıkartıldığını ertesi günü TBMM'de acele bir şekilde milletvekillerinin emekli maaşları artırıldı oylandı ve kabul dendi. Memur maaşları da pazarlık için bekliyor. Öyle bir gecede çıkarmı? Ne aciliyeti var. Beklesin bakalım Mayısa kadar. Nasıl olsa hesap soran yok. Malum oylar da cepte.
YanıtlaSilsyn HACIÖMEROĞLU üst üste gelen yangın ve ölenlerin bir ""kader""mi diye başlık atarak olan olayları bir bir anlatarak bizlerle paylaşmış.araştırmacılığın özelliği bu olsa gerek.bizler bu yangını gördüğümüzde ah der bie eften püften bahane ,ihmal bularak geçiştiririz.işn ,işlerin aslı bu değildir elbet.bu gün ülkemizde olağanüstü bir taşaronluk inşaa edildi.sendikacılık hemen hemen yok edilince ucuz işçi pazarı yabancının bile iştahını kabartmaya başladı.sigortasız,sendikasız,eğitimsiz işçiler elbet bir hata yapacak, hele birde barındıkları yerlerde yine masraftan kaçınılarak,çadırlardan kurulursa.syn HACIÖMEROĞLU en can alıcı tespitinide en son bölümde dile getirmiş.buna bir ilaveye gerek varmı acaba ? sevgiler... süleyman Ayık.
YanıtlaSilHocam, biyolojik yanmalara bir ilave gerekirse benzin 5 bin liraya doğru yol aldı. Yakında arabasıyla birlikte ya da traktörüyle birlikte kendini yakan yurttaşlarımıza da rastlamak olası olur. Sonra yanmak sadece böyle fiili değil ki. İşçi, memur, emekli, çiftçinin sofralarında yıllardır yangın yok mu. Yetmedi şimdi savaş giderlerini de vatandaşın sırtına yükleyip ülkeyi komple yangına sürüklemiyorlar mı. Tüm bu yangınları bu aydınlanmamış toplumun söndürebilmesi pek olası gelmiyor bana. Şu Çanakkale'nin ruhları gibi birtakım ilahi güçler!!! kurtarırsa bizi ne ala. Yoksa şimdiden külünüzün hangi denize serpilmesi isteğinizi vasiyet ediniz. Sağlıkla... ADNAN YİĞİTER
YanıtlaSilMenemenden bakarsak, kader.
YanıtlaSil