Son haftalarda Suriye konusunda gerek ülkemiz
yöneticilerinden, gerek Batılılarda, gerekse Arap Birliği ülkelerinden sürekli
açıklamalar gelmekte. Suriye adeta bir kuşatma altında. Enerji ve para kavgası
sürerken yoksul Suriye halkı kurban edilmekte.
Emperyalistlerin koyduğu adla “Arap Baharı”, benim
söylemimle “Arap Zemherisi” başladığından beri emperyalistlerin hedefe
oturttuğu ülkeler, az da olsa ulusal bilinci gelişmiş ve kadın haklarının biraz
olsun yaşandığı yerlerdi. İnsan
haklarının “i”sinin, demokrasinin “d”sinin olmadığı petrol zengini ve ABD
denetimindeki Körfez ülkelerindeki keyfi aile yönetimlerinin uygulamaları
tartışılmamakta. Çünkü bu ülkeler, göbeğinden ABD’ye bağımlı ve petro dolarlar
Batılı emperyalistlerin emrinde.
Demokrasi kahramanı(!) RTE, Kaddaafi’nin devrilmesi
sırasında biraz geride kalmanın psikolojisiyle Suriye konusunda başrol
oyuncusuymuş gibi davranmakta. İkide bir Esat’a “Çek, git!” demekte,
Ortadoğu’nun efesi gibi davranmakta. Dışişleri bakanı Davutoğlu’nun da öne
çıkma merakı buna eklenince Türkiye, fırtınalı bir denizde büyük bir maceraya
yelken açmakta.
Malatya Kürecik’te kurulan füze savunma sisteminin
ülkemizi savaşın tarafı yapacağını sorumluluk sahibi herkes söyledi; dili
döndüğünce, nefesi yettiğince uyarıda bulundu. AKP hükümeti sözcüleri,
Kürecik’le gerçeği kamuoyundan hep sakladılar. “Mızrak çuvala sığmaz.” atasözünü
unutmuş göründüler. Amerika'nın Avrupa Ordusu ve Yedinci
Ordu Komutanı Korgeneral Mark Hertling, Malatya Kürecik'teki füze kalkanı
sisteminin faaliyete geçtiğini açıklayınca gerçek ortaya çıktı. Yani
ABD-İsrail’le İran arasında bir savaşta, ülkemiz toprakları kullanılacak.
Böylece Türkiye komşusu Müslüman bir ülkeye karşı savaşa girecek.
“Askerlerimiz, Türkiye’nin güneyinde bulunan radar tesislerine yerleştirildi”
diyen Hertling, her
şeyin planlandığı gibi ilerlediğini kaydetti.” Bu sözler ABD’li
komutana ait, yoruma gerek var mı?
İran’a saldırı hazırlıkları Kürecik’te tam gaz sürerken Suriye’ye müdahale biçimi de masaya
yatırılmakta. “İnsani yardım koridoru açmak için seçenekler düşünülmekte. Bu
nedenle de Türkiye, İran konusunda olduğu gibi Suriye’de de cepheye sürülmekte.
Zaten AKP hükümeti de çok hevesli bu konuda. Kendilerince kahraman olacaklar
ya… İnsani yardım koridorunu açmak için ne gerekiyor? Askeri güç tabi ki… Dış
müdahale olmadan Suriyeli isyancıların bulunduğu kentlere koridor açmak
olanaksız. Bu da savaş demek. Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin Suriye fatihi olmak
için can attıkları çok açık.
Dış müdahaleler sonucunda parçalanmış,
etnik ve inanç temelinde bölünmüş, Irak’a dönmüş bir Suriye’nin en çok zarar
vereceği ülke Türkiye.
Suriye ile kültürel ve sosyal yapı
itibarıyla çok benzeyen iki ülkeyiz. Oradaki bölünmeler, düşmanlıklar bize de
yansıyacak. Sahte kahramanlar çıkarma adına böylesi tehlikeli maceraya değer mi
hiç?
Adil Hacıömeroğlu /
28 Şubat 2012
Not: 1 Mart 2012 tarihli Kent Yaşam
Gazetesinde yayımlanmıştır.
kaleminize sağlık iktidardakilerin kendi çıkarları uğruna ülkemiz güvenliğini hiçe sayarak attığı adımları korkarak seyretmekteyiz seyrediyoruz çünkü milletin yarısından çoğu bu yönetimden memnun ki sesleri çıkmıyor geriye kalanlarda seslerini cılız da olsa duyurmaya çalışıyor dayak,jop,biber gazı yeme pahasına yazık ikinci incirlik vakası abd askerleri sessizce geldi Malatya'ya kimin haberi var kimden izin alındı hiç kimseden...teşekkür ederiz...
YanıtlaSilSuriye konusu, bu akşamki haberler doğrultusunda sekteye uğramış gibi görünüyor. Esat çok sert bir saldırıyla muhalifleri bozguna uğratmış haberler doğruysa. Şimdi de birbirlerine düşmüş muhalifler. İç ajanlar olmadan sadece dışarıdan yapılacak askeri müdahalenin başarı şansı oldukça düşüktür. Dileğimiz Esad'ın bu konuda başarılı olması ve bir müdahaleyi olanaksız kılması. Bu sayede biz de bu korkulu rüyadan uyanmış oluruz. Bu arada Esad bir de demokrasi konusunda olumlu adımları sıklaştırırsa müdahale iki kere zor hale gelecektir ki, bu şimdilik ortadoğuya bir nefes aldırabilir. Tabi ABD'nin yazacağı yeni senaryoya kadar.
YanıtlaSilMerhabalar Adil, Bey Oncelikle duvarimda paylasmis oldugunuz yazilari dersler cikararak okuyorum,guzel analiz ve yorumlarinizla insanlara guzel seyler kattiginizin da bilincindeyim.Hic birimizin,Ulke sorunlarina duyarsiz kalmak gibi bir luksu yoktur.Kaldiki bu topraklar uzerinde gizli emelleri olan emperyal gucler siyasilerimizi kulanarak bizleri yanlis yerlere kanaliz ederek enerjimizi bosa harcamamiza yol aciyorlar.Ha sunuda belirteyim,Ben Alevi bir genc olarak sizin gibi duyarli insanlarin yazilarini insanlara okutabilmek adina ayrica kopyalama yoluyla paylastim umarim,Beni yanlis anlamamisinizdir.Yureginize ve emeginize saglik diyor saygilar sunuyorum...
YanıtlaSilAliriza ALDEDE
Angola
Ulusları ele geçirmenin en bilindik ve geçerli olanı böl/parçala/yönet...Dilini/dinini/kültürünü bölüp ötekileştirerek iç savaşa doğru sürükleyip hedefine ulaşmak emperyalizmin başarılı oyunlarından,bizde bu oyuna dahil ediliyoruz,hem de komşu ülkelerin iç işlerine karışarak/onlara oynanan oyunlara alet olarak göz göre göre savaşın içine itiliyor ,bu arada kendi içimizde ki tehlikeli oyunu görmezden geliyoruz.Uyanmak zamanı geldi geçiyor.Bu filmi yıllar önce görmüş olup hala etkilerini yaşıyorken şimdi farkına varamıyor olmayı anlamak mümkün değil.Duygu ve düşüncelerimize tercüman olan yazılarınızı keyifle ve dikkatle takip etmekteyim Sağolun ,var olun.Hanife öğr.
YanıtlaSilMerhaba sevgili dost. Tam 10 yıldır yazıyor, bir çok ortamda dile getiriyorum. A, Ke ve Pe adlı sözde siyasi oluşum, abd adlı uluslararası şirkete verdiği sözlerin arkasında olduğu müddetçe ayakta kalacak, herhangi bir aksaklık durumunda sonu, Özal' ın sonu gibi olacaktır. Hal böyle iken Recep'in Türkiye ve Türk Milleti' nin lehine en küçük bir karar alması bile mucize olur. Yazdıklarınızın altına imzamı atarım. Ancak, A,Ke ve Pe adlı oluşumu, o'nun başbakanını ve cumhurbaşkanını, içinde, abd destekli PKK tetikçilerinin cirit attığı TBMM' yi meşru sayarak yapacağımız her direniş, abd askerlerinin saygıdeğer kıçlarını korumak amaçlı polis copu, özelleştirilmiş yargı,işkencehane,beyine sıkılan iki kurşun... gibi hizmetler olarak geri dönecektir. Tek çıkar yolumuz, sağcı- solcu, Alevi- Sünni, inançlı- inançsız, Kürt- Türk ayrımı yapmadan hep birlikte güçlerimizi birleştirip aralıksız sokak eylemleri ve gerektiğinde genel grev silahımızı kullanarak bir an önce A, Ke ve Pe' yi alaşağı etmektir. Saygılarımla.
YanıtlaSil