AKP’li beş vekil, zorunlu eğitimin
on iki yıla çıkarılması amacıyla 222 sayılı temel eğitim yasasının
değiştirilmesi için TBMM’ye bir yasa tasarısı verdiler. Sekiz yılık eğitim, on
iki yıla çıkarılıyor sanılabilir. Bu
nedenle de ilk bakışta ileri bir adım olarak görünse de böyle değil.
1997’de zorunlu eğitim beş yıldan
sekiz yıla çıkarıldığında ülkemizde öğrenim düzeyi, dört yılın altındayken
bugün altının üzerine çıkmışsa bu, kesintisiz eğitimin getirisidir. Özellikle
kız çocuklarında okullaşma oranının olağanüstü bir yükseliş göstermesi ilgi
çekicidir. Sekiz yıllık zorunlu eğitimle birlikte imam hatiplerde belirgin bir
öğrenci azalmasını görmek olanaklı. İşte, bütün sorun da buradan
kaynaklanmakta. Özellikle sekizinci sınıftan sonra kız çocuklarını türbana
sokmak, onların yaşamlarına müdahale etmek zorlaşmakta. Türbanı kullanarak
iktidara yürüyen bir partinin bu silahı elinden bırakması düşünülemez. Dini
eğitim vurgusu halkın kulağına hoş gelmekte. Bu konuda sağlıklı seçeneklerin
sunulamaması, çağdaş eğitim modellerinin açık yüreklilikle savunulamaması
iktidarın önünü açmakta. Her konuda olduğu gibi bu konuda da popülist söylem,
gerçeği gözlerden kaçırıyor.
Başta RTE olmak üzere, AKP
yöneticileriyle yandaş medya “Halk, çocuklarına dini eğitim aldırmak istiyor.” diyerek
popülizmi doruğa çıkarıyorlar. Eğiteceğiniz kişiye “Nasıl bir eğitim
istiyorsunuz?” diye sormak ne kadar doğru? “Ruanda’da yaşayan Tutsilere nasıl
bir eğitim istiyorsunuz?” diye sorsak ne yanıt alırız? Şüphesiz ki Tutsiler,
milyonlarca insanı katleden iktidardaki Hutulardan intikamlarını alabilecekleri
bir silahlı eğitim isteyecekler. Bu isteğe göre eğitim verilmesi gerçekçi,
doğru ve insanca mıdır?
Dünyanın hangi ileri ülkesinde eğitim toplumun isteğine
göre verilir? Eğitim, toplumun gereksinmelerine göre belirlenmeli; ülkenin geleceği
dikkate alınmalı. Galile, Newton, Edison, Vinci, Pastör, Arşimet, Hazerfen,
İbn-i Sina, Hayyam, Uluğ Bey… Bu kişiler, yaşadıkları dönemlerde halk tarafından
desteklendi mi? Yoksa binlerce bilim adamı engizisyonlarda yargılanıp
softaların kışkırtmalarıyla mı karşılaştılar? Dünyadaki tüm toplumsal
sıçrayışlar, ilerlemeler devrimlerle olmuştur. Çağdaş eğitimi doğuran da
devrimlerdir. Tüm dünyanın devrimci ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de
eğitim sistemi Atatürk öncülüğünde Cumhuriyet Devrimiyle belirlendi. Türk
eğitim sistemi, devrimci bir ruhla akıl ve bilime dayanmıştır. Bu durum,
ülkemizde hızlı bir aydınlanma sürecinin yaşanmasına neden olmuş, Ortaçağ’ın
karanlığını ülkemiz semalarından dağıtmıştır. Ne yazık ki Atlantik rüzgârlarıyla
gelen kara bulutlar son yıllarda ülkemizin aydınlık ufuklarını kaplamak
istemekte.
Hiç sözü eğip bükmeye gerek yok. İşin aslı şudur ki,
bilimsel eğitimin yerine dinsel eğitimi yerleştirme çabasıdır bu. Nasıl mı?
Bugün bir öğrenci, on dört yaşında ilköğretim
okulunu bitirmekte. Yani ergenlik çağına gelmiş oluyor bu öğrenciler.
Ergenlikten sonra ezber yetenekleri azaldığından hafız yetiştirmek zorlaşmakta.
Bu nedenle hafız yetiştirmek için gerekli dönem, ergenlik öncesidir. İlkokulun
dört yıl yapılmasının, okula başlama yaşının da beş yaşa düşürülmesinin nedeni
budur. İkinci amaç ise imam hatiplerin orta kısımlarının yeniden açılmak
istenmesidir. Böylece eğitimimiz, 1997’nin gerisine götürülmekte. İlk dört yıl,
temel bir eğitimin verilmesi için uygun değil. Çünkü beş yaşında okula
başlayacak çocuklar, birçok sorunla, zorlukla
karşılaşacaklar.
İkinci dört yıl ise geçmişin ortaokulları. Eğitim içeriği
şimdilik belli değil. İmam hatiplerin meslek okulu sayılması ülkemizdeki
mesleki eğitimi yok etmekte. Çünkü meslek okullarının geleceği konuşulurken hep
imam hatipler üzerinden hareket edildiğinden konunun esası görülmemekte.
Fen ve Anadolu liseleri; dökülen, bozulan eğitim
sistemimiz içinde ideal bir eğitim vermeseler de iyi sayılabilecek bir
düzeydeler. Diğer liseleri iyileştirmek yerine, bu okullarımızı onların
düzeyine indirmek istemekte iktidar. Tüm liselerin alelacele Anadolu Lisesi
yapılmasının amacı da bu olsa gerek. Öğretmen, araç ve gereçle desteklenmiş
imam hatipleri böylece yurttaşlar nezdinde çekim merkezi yapmasıdır asıl amaç.
4+4+4, on iki yıllık bir zorunlu eğitimmiş gibi
görünse de gerçekte içerik olarak 1997 öncesi beş yıllık eğitime denk gelmekte.
İçeriği boşaltılmış, ulusal ve bilimsel nitelikleri yok edilmiş bir eğitim
sistemi yüz on iki yıl olsa ne olur?
Eğitim sistemindeki değişikliklerin 28 Şubat
tartışmalarının tırmandığı bir zamanda gündeme gelmesi rastlantı değil. Önce 28
Şubat aleyhine müthiş bir karalama kampanyası yapıldı. İktidarıyla
muhalefetiyle desteklendi bu kampanya. Ardından sekiz yıllık zorunlu eğitime
dört bir yandan saldırıldı. Böylece ortam uygun hale getirildi. Ülkenin
geleceği, 28 Şubat tartışmalarıyla karartıldı. Bir de Suriye konusunu
kamuoyundan sakladılar tabi ki. Son günlerde sıklaşan diplomasi gözlerden
kaçtı.
Eğitim; bilimsel, ulusal, laik, çağdaş mı olacak;
yoksa dine dayalı mı? İşte bütün sorun bu.
Adil
Hacıömeroğlu
8
Mart 2012
Not: 12 Mart 2011 tarihli Ulus Gazetesinde
yayımlanmıştır.
Yazılarımın tümünü http://adiladalet.blogspot.com dan
okuyabilirsiniz.
SORUN DİN ALANI VE DİN EĞİTİMİNİN LAİK SİSTEM İÇİNE SIKIŞTIRILMSINDAN KAYNAKLIDIR.AVRUPA LAİKLİĞİNDE HATTA FRANSADA BU ALAN BAĞIMSIZ BİR RUHBAN EĞİTİMİ VE ÖRGÜTLENMESİ İÇERİSİNDE SADECE İÇİŞLERİ BSAKANLIKLARININ DENETİMLERİYLE GERÇEKLEŞİRKEN DİĞER SEKÜLER AZ DEMOKRASİLİ CUMHURİYETLERDE DE BUNA BENZER YAPILANMA İÇERİSİNDEYKEN TEVHİDİ TEDRİSAT YASASI VE PRENSİPLERİ İÇERİSİNDE DİN DEVLET PARASI VE PROGRAMLARIYLA GÜÇLENDİRİLMEKTE AMMA HAREKET ALANI SİYASETİN ALANINA KAYMAKTADIR.İSTER GÖSTERİŞ İÇİN İSTER ASLİ İNANÇ ADINA OLSUN İNANANLARIN İNANMIYANLARDAN FARKLI İDEOLOJİLERE HİZZMET ETMEYİ AMAÇLADIKLARI AŞİKARDIR.DİNİ DEVLET SİSTEMLERİ ÜMMETÇİ ANLAYIŞLA HAFIZLATILAN KUTSAL KİTAP EHLİYLE ARAP MİLLİYETÇİLİĞİNİN ÖZLENDİĞİNİ SÖYLEMEK YALAN OLMAZ.DİNİ HANEFLİĞİN YADA İNANÇ TEKLİĞİ TEFEKKÜRÜNÜN ZORLANDIĞI YADSINAMAZ.YAŞAM ALANINA DİN ALANININ AÇIK MÜDAHALESİ NOKTASI EĞİTİM SİSTEMİNDE PEKÇOK YANLIŞLIĞIN YANINDA EN ÖNEMLİSİ RUHBAN SINIFI YOK DENİLEN İSLAMIN METODOLOJİK OLARAK ÇOK BÜYÜK KADROLARLA DEVLET ELİYLE BÜYÜTÜLMESİDİR.ARTIK İNANÇ VE DİN ALANININ ÖZGÜRLEŞTİRİLMESİ VE SORUMLULUKLARININ TAKASLANMASI ZAMANI GELMİŞTİR.İNANAN İNANÇ VERGİSİ,FİTRE,ZEKAT GİBİ VERGİLERİ VE SADAKALARI,YARDIMLAŞMA VE İBADET AMELLERİNİ YAŞATACAK MABETLERİ KURMALARI VE YAŞATMALARI GEREKTİR.GEREKİRSE VİCDANİ EVLİLİK,ÖLÜM MEZAR İLİŞKİLERİ,HAC VE UMRE DİNSEL AYİN VE ANMALARI YAPMALIDIRLAR Kİ MESLEKİ VE AKADEMİK EĞİTİMLER MEDRESE EĞİTİMİNDEN AYRIŞIP YAŞAM ALANINA SAHİP ÇIKMALIDIRLAR.GERİSİ BOŞ GİRİŞİMLERDİR.ÖNCE LAİKLİĞİN TARİFİ VE EGEMENLİK ALANLARINI GÖRMEK GEREK.BUDİZMDE TAOİZMDE,KONFİÇUSUN ÖĞRETİSİNDE,BRAHMANİZİMDE,HRİSTİYANLIKTA,MUSEVİLİKTE ALANLAR BELLİ VE GELENEKSELDEN ÖZGÜRDÜRLER.İSLAMİYETTE BU ALAN YA KRALIN YA HÜKÜMDARIN YADA CUMHURİYET ADI OLAN DEVLETİN ELİNDE OLMAMALIDIR.YÖRÜK MEMED.
YanıtlaSilHoacam son sorunuza cevap vererek başlamak gerekirse tereddütsüz dine dayalı eğitim sistemine geçmek istedikleri aşikar. Tüm yazılarınızda olduğu gibi yine akıcı yalın bir anlatımla yazılarınıza bir yenisini eklediğiniz için teşekkür ederiz. Yazınızın bir bölümünde benimde çok iyi bilmediğim bir konuya değinmişsiniz. ERGENLİKTEN SONRA EZBER YETENEĞİNİN AZALMASI. Biz bunu nasıl bilirdik. Genç beyin. Ha 14 olmuş ha 18 ne fark eder. Ama değilmiş meğer. Bu bir gerçek ise eğitim yaşını da bir yaş öne çekmek istemesini, ilk 4 dün öneminin ne olduğunu anlamak çok daha ilginç bir hal alıyor. İyi de hocam sizde gündemi pek geriden takip ediyorsunuz yani. Adam okullarda o tabletleri boşuna mı dağıttı. Teknolojiyi de dinin hizmetine sunuyor işte. Ezberleyemeyen tablete bakıp takip etsin yani... Saygılar. ADNAN YİĞİTER
YanıtlaSilcahilleştirilmiş bir halkı yönetmek çok kolay olacağından eğitime verilen bu zararlar birgün çok kötü sonuçlar getirecek ,,,son on yıldır Üniversitelerin dahi geldiği noktaya Dünyada eğitimde kaçıncı olduğumuza bakın o bile yeterli...Kaleminize sağlık Adil Bey teşekkürler...
YanıtlaSiliyi günler iyi bir hafta sonu tatili dilerim.Syn HACIÖMEROĞLU 4+4+4 eğitimin yeniden tesis edilmesi için BMM sine sevk edilmesi beklenen bu yasa için,en ince teferruatına kadar yazıp bizlerle paylaşmış.tüm okularının kendi görüş ve düşüncelerini saklı yutmak kaydı ile,bende bu hususta kendi görüşümü belirtmek istiyorum.1 cisi Avrupa ve ABD bu hususta ne düşünür.bu güne kadar kuzey afrikadan başlayan bu sert ruzgar hep daha iyi yönetim ve insan hakları için değilmiydi..bu gün için bu hükümetin belki iyi niyetle yaklaştığı ve savunduğu bu yasa ,yarın başkaları tarafındab suistimal edilerek,"" tüm kadınlarımızı çarşaf giymeye,başı açıkları kapatmaya ,arapçaya geçilmesini ,tekrar kadılık ve ulema devrinin başlamasını istiyip getirirlerse buna kim dur diyecek.şu an bu telifi yapanların aileleri buna razı olurmu.çağdaş bir toplum olarak hür yaşamak varken buna kim razı olur..velhasıl bu gün için ""belki"" birilerine cazıp ve hoş gelen bu yasa yarın kendi başlarınıda ağırtacağı gibi gözüküyor..en iyisi bu yasayı ilgili kurum ve eğitim ünüversitelerinin ele alması ve en iyisini teklif olarak hükümete sunmalarıdır...sevgiler..
YanıtlaSilSayın hocam bunların din ve imanla kesinlikle bir alakalrı yok. Hiçbir din hırsızlığı, hainliği, kindarlığı,zülmü, uşaklığı, kula kulluğu, işkenceyi, baskıyı, kul hakkını makul görmez... Bunlar kendilerine emredildiği gibi; Türkiye'yi Afrikalılaşrırıp, bölüp, yok ederek büyük israilin peyki durumuna getirmek için finale doğru YÜRÜYORLAR !!!!!!!!!!!!!
YanıtlaSilE Kamburoğlu
Sayın Hocam ;
YanıtlaSilAhmet Şık ve Nedim Şener’in tahliyelerinin 4+4+4 rezilliğine ve Sivas Katliamının zaman aşımına denk gelmesi sizce de tesadüf mü ?
Niyetim okuduktan sonra yorum yapmaktı; ancak o kadar ayrıntılı ve anlaşılır biçimde kaleme almışsınız ki yorumdan vazgeçtim. Beyninize, elinize sağlık sn Hacıömeroğlu. Talip Zeki OKUR
YanıtlaSil