Son yıllarda ülkemizde gün geçmiyor ki kazadan, doğal
felaketten, terörden, töre cinayetlerinden bir ölüm olayı olmasın. Dünyada bu
kadar sık pisipisine ölüm sanırım bir tek ülkemizde görülmekte.
Gölette yüzerken boğulanlar mı, baraj sularında yitip
giden aileler mi? Hangisinden söz edeceğimizi bilemiyoruz. Deniz sezonu açılır.
Denizde boğulan boğulana.
Düğün
dernek kurarız, yakınlarımızla dost ve akrabayla eğlenip mutlu olalım diye
çılgınca patlatılan silahlara hedef oluruz. Birden mutluluk al kanlara
bulanarak acıya dönüşür. Futbol takımımız şampiyon olur, silahımıza davranır,
balkonda sevinç yaşayan komşumuzu keklik gibi avlarız.
Başkentte
hem de TBMM’nin yanı başında yürüyen yurttaş, yol çökünce derinliklerde yitip
can verir. Dişinden tırnağından artırdığı parayla zar zor, borç harç aldığı
apartman dairesinde mutlu bir uykuya dalan aile; gece yarısı bilinmedik bir
nedenle çöken enkazın altında ölüme yakalanırlar.
Deprem
olur; kentlerimiz, kasabalarımız, köylerimiz başımıza yıkılır. “Yaraları
saracağız.” der yetkili ilgisizler. Yaralar sarılmak bir yana gittikçe kanar.
Deprem fırsatçıya fırsat yaratır. Sağlam, dayanıklı konutlar yapıyoruz, deyip
yeni varsıllar yaratılır.
Yangın
olur, itfaiye gelene kadar her yer kül olur. İnsanlar kentlerin göbeğinde göz
göre göre can verir. İnşaat şantiyesinde naylon çadırda göz açıp kapanıncaya
kadar küle döner; umutlar söner yangının yerine. Ekmek parası uğruna, yaşamlar
yitirilir gözü dönmüş varsıllaşmanın kanlı çanağında.
Töre
deriz, namus deriz… Cehalet silahının Ortaçağ kokan namlusu, ölüm kusar
gencecik bedenlerin üstüne. Umursamaz küresel emperyalizme dalkavukluk yapan
Vahdettin torunları. Toplumu eğitip aydınlatmak; bilisizliği, feodal düzeni
tarihin tozlu sayfalarına gömmek işlerine gelmez. Çünkü yarasalar gecenin kör
karanlığında kan emer.
Hemen
her gün teröre kurban veririz aslanlarımızı. Bir ayda yirmi beş şehit veririz.
Ocaklar yanıp tutuşur. Anne karnındaki bebekler bile yetim kalır. Emperyalizmin
tetikçisi bölücü örgütü neredeyse kutsama yarışına girer iktidarı, muhalefeti,
basını… Ufuksuz, idealsiz, yüreksiz kimi “aydıncıklar” şehit kanlarını hiçe
sayarak sözde çözümler önerirler. Çözüm dedikleri de okyanus ötesinden gelen
reçeteler.
Samsun’da
yağmur, sele dönüşüyor; sel, felakete. AKP hükümetinin vitrini olan TOKİ’ nin
konutlarında insanlar can veriyor. Uzun süre TOKİ’ yi yöneten Şehircilik Bakanı
konutların yapımında hata yok, diyor. O zaman hata kimde? Neden evleri sel
bastı? Neden insanlar pisi pisine can verdi? Dere yataklarına ev
yapılmayacağını en bilgisiz kişi bile bilir. Sizin de bilmediğinizi sanmıyorum.
Bilmediğinizden değil; kâr ve popülist siyaset hırsı sizi dere yataklarına sürüklemekte.
Dokuz yurttaşımızın hesabını kim verecek? Son yıllarda TOKİ yüklenicilerinin
büyük servet sahibi olmaları her şeyi anlatmıyor mu?
Geçtiğimiz
yıllarda İstanbul’da Ayamama taşmış birçok can kaybına neden olmuştu. RTE,
televizyonlara çıkmış bağıra çağıra Ayamama Vadisindeki tüm yapıların
yıkılacağını söylemişti. Biz yıkılmasından vazgeçtik, yeni yapılar yükseldi
dere yatağından. Cemaatin meşhur okulunun dereye paralel iki ayrı yapısı adeta
suların önünde baraj gövdesi gibi yükselmekte.
Her
gün insanların pisipisine öldüğü bir ülkede yapay gündemlerle halk, hâlâ aldatılıyorsa
ve buna muhalefet partileri de alet oluyorsa buna ne denir? Dünyanın hiçbir
ülkesinde bu kadar çok ölümün olması durumunda hükümetler ayakta duramaz.
Muhalefet partileri gündem arıyorlar. İşte, size gündem! AKP’yi yıkmak,
ülkemizi bir beladan kurtarmak istiyorsanız son yıllarda hükümetin
sorumsuzluğundan meydana gelen ölümlerin hesabını sorun yeter.
Adil
Hacıömeroğlu
4
Temmuz 2012
Ülkemde rahatsız olmayan aydınlar varsa halk kimin ardından gidecek önce aydınları uyarmak lazım gelir bence
YanıtlaSilBizim ülkede meydana gelen olumsuzlukların onda biri bir başka ülkede gerçekleşse hükümet bir gün bile ayakta duramaz.ban bunu hiç anlayamıyorum????
YanıtlaSilOlayları çok güzel aktardınız.Elinize yüreğinize sağlık...
Saygın Öğretemenim. Geçtiğimiz günlerde yazdım, yineleyeyim.
YanıtlaSilSizin de Belediye Meclisi Üyesi olduğunuz (ve bu görevi büyük bir saygınlıkla yerine getirdiğiniz) dönemde (1995-2000) Bakırköy Devlet Hastanesine bir ek yapı yapıldı, Bakırköy Belediyesince. Doğumevi Binasıdır bu yapı. Bu yapının önünde, bilge önder ATATÜRK'ün bir yontusu (heykel) duruyor. Yontunun ön tarafında ATATÜRK'ün bir özdeyişi yazılıdır.
MEMLEKET VE MİLLETİ KURTARMAYA ÇALIŞANLARIN
AYNI ZAMANDA İŞLERİNDE BİRER NAMUSLU UZMAN VE BİRER ÂLİM OLMALARI GEREKİR!" 27 EKİM 1922 günü söylenmiş bu tümcenin üstüne söylenebilecek ne var? Saygın ulusumuz, başını iki elinin arasına alsın ve derin derin düşünsün. Kimleri seçti, seçiyor, seçecek kendiini yönetmesi için! Sizi mi, sizin gibi yurtseverleri mi; yoksa bencilleri, çıkarcıları, haksızkazanç peşinde koşanları mı? Artık bir karar versin; üstelik bu kararı da doğru, yerinde bir karar olsun!
Elinize, kaleminize sağlık. Erinç içinde kalın!
(Bakırköy Belediyesinin önceki memurlarınden) Tarık KONAL.