CHP Olağan Kurultayı yaklaşırken kafalara takılan en
önemli sorulardan biri de partinin Kemalizm’i terk edip sosyal demokrasiyi
seçeceğidir. Sosyal demokrasi, ezilen ulus solcuları için bir çıkar yol değil.
Çünkü emperyalist Avrupa’nın emekçi sınıfları afyonlamak amacıyla ortaya attığı
bir siyasal oluşumdur.
Avrupa’nın
ünlü sosyal demokrat partilerinden hiçbiri sömürgeciliğe karşı savaşan ezilen
ulusların kurtuluş hareketlerini desteklememişlerdir. Mustafa Kemal Atatürk’ün
başlattığı Kurtuluş Savaşımız da Avrupalı sosyal demokratlarca desteklenmemiş,
hatta engellemek için de uğraşmışlardır. Mustafa Kemal’in emperyalizme karşı
savaşında destek; Sovyetler Birliği ile ezilen Asya halklarından gelmiştir.
Günümüzde
Avrupalı sosyal demokratlara baktığımızda da durum değişmemiştir. İngiliz Blair,
Irak’ın işgalini Bush’la kol kola gerçekleştirdi. Emperyalist politikaları
uygulamada Avrupa’nın sosyal demokratlarıyla muhafazakâr ya da liberal
partileri arasında her hangi bir fark yok.
AB’yi
temsilen ülkemize akıl vermeye kalkan siyasetçilerin çoğunluğu sosyal demokrat.
Bize “Kemalizm’i terk edin.”, “Devlet dairelerindeki Atatürk fotoğraflarını
indirin.” gibi önerileri yapanlar hangi siyasal görüşün temsilcileridir,
dersiniz?
Birçok
CHP’li yönetici “sosyal demokrasinin evrensel ilkeleri” deyip durmakta. Bir
evrensellik sözüdür alıp yürüdü. Avrupalı sosyal demokratlarla uyum içinde
olmak evrensellik oluyor da ezilmiş ülkelerin sol partileriyle kol kola girmek,
omuz omuza yürümek neden evrensellik olmuyor? Sanki evrensel olmak
Avrupalıların tekelindeymiş gibi bir algı yaratmak aldatıcıdır.
Kemalizm
ezilen ulusların sesidir ve önemli bir modelidir. İslam dünyasında gelişen tüm
çağdaş, laik hareketler Atatürk’ü kılavuz edindiler. Bugün de Latin Amerika,
Kemalizm’i başköşeye yerleştirerek küreselleşmenin sömürgeci sarmalından
kurtulmakta. Yine dünyanın neredeyse beşte dördünü oluşturan ezilen uluslar,
sömürgeciliğe baş kaldırmak ve bağımsızlıklarını kazanmak için Kurtuluş
Savaşımızı örnek almışlardı. Nerdeyse tüm kıtalardaki ezilen halkaların örnek
aldığı Kemalizm’i evrensel saymamak açık bir bilgisizliktir. Kendi ülke ve
parti değerlerini hiçe sayarak, siyasal birikimlerini görmezden gelerek,
geçmişteki Cumhuriyet tansıklarını unutarak ulusun lehinde politikalar üretmek
olanaksızdır.
Avrupa’nın;
devrimlerin birikimi olan demokratik değerlerine, kültürüne, sanatına, bilimine
“Evet!”; ancak emperyalist, sömürücü siyasetine “Hayır!” demeliyiz.
Soğuk
Savaşın tüm hızıyla sürdüğü bir dönemde “Bağlantısızlar Hareketini” yok saymak
hangi evrensel ilkelere uyar? Tito, Gandhi, Castro’nun liderliğindeki hareketi,
yüze yakın ülke destekliyordu. Bu üçüncü dünya hareketinin en büyük esin
kaynağının Atatürk olduğunu anımsatmak isterim. Kemalizm, dünyanın en büyük
barış ve birleşme politikasıdır. Balkan ve Sadabat paktları incelendiğinde bu
durum anlaşılabilir.
CHP’nin
düzenlendiği kongrelerde ve toplantılarda gerekli heyecanın olmadığı, katılımın
az olduğu gözlenmekte. Giderek bu olumsuz durum karamsarlığa neden olmakta.
Sosyal demokrasi gibi ülke gerçeklerinden uzak bir siyasal anlayışın halkımızda
heyecan yaratması, ulusumuza umut vermesi olanaksızdır. Oysa Atatürk
denildiğinde milyonlar ayağa kalkmakta. Gerçekçi siyaset, ulusun gerçeklerine,
halkın gereksinmelerine uygun olmalı. Bu nedenle CHP Kurultayı, tarihsel
köklerinden vazgeçip geçmeyeceğini de tartışıp karara bağlamalı.
Adil
Hacıömeroğlu
14
Temmuz 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder