2013
Haziran Direnişiyle AKP iktidarı sarsıldı. Yıkılması an meselesiydi. Ama ne
yazık ki muhalefet partilerinin akıl almaz yanlışları, AKP’ye hep can simidi
oldu. Onu yuvarlandığı uçurumdan muhalefet kurtardı.
Haziran
Direnişindeki iletileri okuyamayan muhalefet partileri, AKP’ye öykünerek ya da
AB ve ABD’den fısıldanan politikalarla AKP’yi yıkacaklarını sandılar. Aslında
“Muhalefet partileri gerçekten AKP’den kurtulmak istediler mi?” sorusu, içinde
bulunduğumuz siyasal durumu açıklamak için daha uygundur.
“Deli
bile düştüğü çukura iki defa düşmez.” atasözünden hareketle muhalefet
partilerinin aynı çukura defalarca düştükleri usuma geldiğinde yukarıdaki soru
bana çok inandırıcı gelmekte. Muhalefet partileri AKP’yi gerçekten yıkmak
istemediler. Çünkü on üç yıldır olanlara bakıldığında bu belirlememizin doğru
olduğu görülecektir.
AKP,
dini mi kullandı; muhalefet de dinci görünmeye başlıyor.
AKP,
açılım mı yaptı; muhalefet de hızlı açılımcı olmakta.
AKP,
Esat’a diktatör mü dedi; muhalefet de Esat’a diktatör demekte.
AKP,
ramazan da iftar çadırı enflasyonu mu yaratıyor; muhalefet hemen bu konuda
yarışa giriyor.
AKP
yöneticileri, kravatı uçkur bağı görüp çıkarıp atınca muhalefet de aynısını
yapmakta.
AKP,
AB’yi kurtuluşun tek reçetesi olarak halka mı sunuyor; muhalefet de keskin
AB’ci olmakta.
AKP
yöneticileri, arada sırada Washington’a gidip güven mi tazeliyorlar; muhalefet
yöneticileri de icazet almak için Yeni Dünya’nın yolunu tutuyorlar tıpış tıpış.
AKP’li
belediyeler taşeron mu kullanıyor hizmette (Bu ANAP’ın buluşudur. Sonu
malum...), muhalefet belediyeleri de asgari ücretle taşeron işçi
çalıştırmaktalar.
AKP,
eşitlik deyince etnik ve mezhep farklılıklarını mı aklına getiriyor; muhalefet
de anayasaya etnik kimliklerin ve mezhep ayrımlarının girmesi için ivedi
çalışmalar başlatıyor.
AKP,
sanayi ve tarımı yok ederek üretimden vaz mı geçti; muhalefet de lojistik
merkezler kurmayı kalkınmanın anahtarı olarak sunmakta halka.
AKP,
“Ermeni açılımı” ile “soykırım” yalanlarına alet mi oldu; muhalefet de
soykırımcılara partilerinin kapılarını ardına kadar açmakta. Hatta bazı hukuk
ve tarih bilmez vekiller, “Ermeni soykırımıyla yüzleşin!” diye pankart
taşıdılar utanmadan.
AKP,
popülizm mi yaptı, muhalefet ön alıp asgari ücreti artırma pazarı kurdu.
AKP,
1930’lara mı saldırdı; muhalefet de zaman geçirmeden tek parti dönemini
karalama yarışına girmekte. Hatta 1930’larda kalkınma mucizeleri yaratan
CHP’nin yöneticileri bile “Biz, 1930’ların CHP’si değiliz.” diyerek AKP’den ön almakta.
AKP,
Cumhuriyet’in koyduğu yer adlarını mı değiştirmeye çalışıyor, sen ondan önce
davran “Dersimli Kemal’im!” de.
AKP,
Kemal Derviş’im liberal reçetesini harfi harfine uygulasın yıllarca, sen de
kalk Derviş’i akıl hocası yap kendine. Hatta cehalette sınır tanımayan bazı
parti yöneticilerin çıksın “AKP, Derviş’in kurduğu ekonomik düzeni
değiştirmediği için başarılı.” desin. Yani dolaylı da olsa AKP’yi övsün...
Halkın
hem sanayi hem de tarım da üretmemesinin biricik nedeni olan Gümrük Birliği
Antlaşmasından kurtulmak için ağzını kıpırdatma, AKP’nin uluslararası
tekellerle kurduğu liberal düzeni değiştirmeyi aklından geçirme...
Türkiye
Cumhuriyeti’ne ABD’nin siyaset ve istihbarat mutfaklarında planlanan en ağır
kumpası yapan FETÖ’ye karşı savcılar harekete geçtiğinde sen Cemaat kapılarında
ağlaş, o düzenbazları özgürlük kahramanı gibi göstermeye çalış, bunu yaparken
de Silivri’de yaşamını yitirmiş yurtseverleri anımsama... O cemaat medyasının
Ergenekon ve Balyoz kumpasları için ürettiği yalanları unutuver...
O
kadar çok söylenecek şey var ki... Hangisini söyleyeyim?
AKP’yi
her düştüğünde yerden kaldıran muhalefet partileri bütün bunları yapsın, sonra
da iktidar beklesin öyle mi?
Bir
şeyin aslı varken taklidini niye seçsin halk?
Olan
bu partilerin tabanlarındaki iyi niyetli, yurtsever, güzel insanlara oluyor.
Bir kayıkçı kavgasından umut yaratmaktalar. Ama ne yazık ki bu umutların
sonunda hep hayal kırıklığı oluyor.
Türkiye’ye
yazık ediyorsunuz beyler. Yurttaşların duygularıyla, hayalleriyle alay
ediyorsunuz. Yeter artık! Yeter, oynadığınız oyuna! Yeter insanların
duygularınızı sömürmenize...
Adil
Hacıömeroğlu
3
Kasım 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder