10
Kasım 2015...
Anıtkabir’in
kapısında on binler sırada... Ata’ya saygı sunmak heyecanıyla her yaştan
yurttaş sabırsızlık içinde...
Dolmabahçe
Sarayı...
Beşiktaş’tan
on binler bin bir metrelik Türk Bayrağının gölgesine sığınmış, kızılında
ısınmış Atatürk’ün son nefesini verdiği yere koşmakta...
Taksim’den,
Kabataş’tan insanlar ellerinde al bayraklarla Dolmabahçe’ye yürümekteler...
Bostancı’dan
başlayarak Fenerbahçe’ye kadar on binlerce kişi insan zinciri oluşturmuş
gururla. Her yan kırmızı beyaz... Deniz, desteklemekte kıyıdaki on binleri...
Saat
dokuzu beş geçe, siren seslerinin işitilmesiyle yaşam dururken yürekler hızla
çarptı, gözpınarlarından kopan yaşlar ıslattı titreyen dudakları.
Saat dokuzu beş geçe... Elinde mala ile sıvacı, inşaat
iskelesinin en yükseğinde kalakaldı.
Saat
dokuzu beş geçe... Simitçi, araba tamircisi, ayakkabı boyacısı, vinç
operatörü, harç karan amele, sokağı
süpüren temizlik işçisi, kolları dirseğine kadar sıyrılmış ev kadını, koltuk
değnekli adam, prize takılı tost makinesini
unutan köşedeki büfeci, okula çocuğunu bırakan ebeveyn, ivedilikle işe
yetişmesi gereken genç kız, motosikletle tam gaz giderken aniden duran kurye,
kundaktaki bebeği kucağında anne, bastonuna dayanarak zorla ayağa kalkan
aksakallı ihtiyar, iki kolundan aldığı güçle tekerlekli sandalyesinin yanlarına
tutunarak zorla ayağa kalkmaya çalışan engelli, omzunda havlusu ve elinde
tepsiyle kahveci, daha niceleri... Ayakta, soluk almadan hazırolda... Gözler
buğulu...
Hele
Anıtkabir’de el ele mozolenin önünde durarak saygı duruşunda bulunduktan sonra,
Atatürk’ün mezar taşını öpen ve ayakta güçlükle duran çifti unutmak olanaklı
mı?
Sürücüler,
siren sesiyle frene bastılar. Var güçleriyle bir elleri kornada, diğer el yanda
vücuda yapışmış.
Deniz,
kırmızı beyaz... Tekneler, koca gemiler düdüklerini öttürmekteler...
Tam
yetmiş yedi yıl olmuş, aramızdan ayrılalı. Ancak bu ayrılık bedenen... Dün
olduğu gibi aramızda... 9 Kasım 1938’de olduğu gibi başımızda, önümüzde... Mavi
gözleriyle ufka bakmakta... Yolumdan ayrılmayın demekte bakışlarıyla...
Devrimlerime sahip çıkın, diye haykırmakta... Başka yollar arayanların
emperyalizmin kucağına düşeceğini söylemekte...
Milyonlar
yaşamı durdurup hazırolda soluk almadan duruyorsa Atatürkçe haykırmaktalar
herkese: Tek yol Atatürk yolu, diye... İşitin bu sesi, açın tıkalı
kulaklarınızı!
Adil
Hacıömeroğlu
11
Kasım 2015
Bir ölüm ancak bu kadar ölümsüz olabilirdi.Mustafa Kemal sonsuza kadar yaşayacaktır.Sevgi, saygı,minnet ve özlemle anıyorum Atamı
YanıtlaSil