Önce
Cumhurbaşkanı(!) Erdoğan’ın eşi Emine Hanım: “Türkiye’nin doksan yıllık
enkazını kaldırdık.” dedi. Hanımefendi’nin “enkaz” dediği şey, Cumhuriyet. Tüm
varlığını borçlu olduğu Cumhuriyet...
Yobaz
topluluğu, yıllardır hep Cumhuriyet’i düşman bildi. Dolayısıyla da
Türkiye’yi... Türkiye’yi “dâr-ül harp” olarak nitelediler. Yani “savaş, kavga alanı” ... Türkiye, savaş alanı
olduğuna göre savaşanlar kimler? Bir yanda Türkiye Cumhuriyeti... Diğer yanda
emperyalizmin güdümündeki yobaz takımı... İşte Emine Hanım’ın “enkaz” dediği ve
kaldırdıklarını söylediği şey, Cumhuriyet. Yani kısaca diyor ki: “Biz bu savaşı
kazandık, Cumhuriyet’i yıktık.” Emine Erdoğan’ın bu sözleri zafer sarhoşluğuyla
söylenmiş sözlerdir.
Eee,
Emine Hanım zafer sarhoşluğuyla konuşur da RTE durur mu? Bir gün sonra geçiyor
mikrofonun karşısına ve hukuk sistemine öfke kusuyor. Anayasa Mahkemesi’nin Can
Dündar ve Erdem Gül ile ilgili verdiği tahliye kararına isyan ediyor.
RTE:
“Bunu kabul etmek durumunda değilim. Karara uymuyorum, saygı da duymuyorum.” demekte.
Neyle ilgili bu öfke? Anayasa Mahkemesi kararıyla ilgili... Yani yargı kararına
uymayacağını söylemekte, anayasayı koruyacağına dair yemin eden
cumhurbaşkanı(!). Peki, anayasayı en üst düzeyde korumak zorunda olan birisi,
bu işi yapmazsa anayasayı kim koruyacak? Bir cumhurbaşkanı, temsil ettiği
ülkenin yargı kurumlarıyla sürekli savaşırsa o ülkede hukuk ne duruma gelir
acaba?
RTE,
kendi hukukunu oluşturmanın peşinde. Çağdaş hukuk kuralları onu rahatsız etmekte.
Tarafsız, bağımsız yargı onun sinir uçlarına dokunmakta. Yaptığı işlerden hukuk
karşısında sorumlu olmak istememekte. Hatta yargı kurumları karar alırken kendi
görüşüne başvurmasını beklemekte. Erdoğan’ın baştan beri başkanlık sisteminde
ısrar etmesinin nedeni de bu.
RTE
ve AKP’nin anayasa değişikliğini ısrarla istemelerinin nedeni başkanlık
sistemi. Hukukun devre dışı olduğu bir başkanlık sisteminden yanalar. Bu, bir
nevi padişahlık... Bu nedenle de şeriat hukukunu egemen kılmak peşindeler.
“Demokrasi” ve “özgürlük” sözcükleri, diktatörlük zehrinin şekere sarılmış
biçimi. Ne yazık ki AKP dışındaki partiler ve birçok dernek, sendika ve meslek
odası bu tuzağa düşmekteler. Yani şeker sarılmış zehri yutmaktalar. Bu zehir,
toplumu tüm çağdaş değerlerden koparıp Türkiye’nin bağımsızlığını ve bütünlüğünü
tehlikeye atacak nitelikte.
Erdoğan
ailesi, Cumhuriyet’e ve hukuka topyekûn savaş açmış durumda. Hukuk tanımazlığı
alışkanlık edinmişler. RTE, ettiği yemini bozmuştur. Yemin etmemiş sayılır bu
durumuyla. Anayasanın emrettiği yemini bozan ya da yukarıdaki sözleriyle
anayasaya uymayan bir kişi, cumhurbaşkanlığı orununda işgalcidir. Hele de bu
kişi, anayasaya uymuyorsa işgalciliği daha da pekişmiştir. Bu yasadışı durum
sona erdirilmeli.
Hukuku
tanımayan bir kişi, yarın kendisi ya da partisi seçimleri kaybettiğinde hukuka
uyacak mı? Halkın kararına saygı gösterecek mi? Yani, demokrasinin gereği
olarak muhalefet görevini yapacak mı? Hiç sanmıyorum.
Diktatörlerin
çoğu sandıkla göreve gelir, ancak hiçbiri sandıkla gitmez. Bu gerçeği de
anımsatayım istedim.
Adil
Hacıömeroğlu
2
Mart 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder