Atacan’la ilgili kaleme
aldığım yazıları yayımlanmadan önce genellikle ona okur, onun görüşünü alırım.
O da kendince eklemeler ve çıkarımlar yapar yazılardan. “Onu söylememiştim.” ya
da “Şunları eksik yazdın.” der. Ben de onun eleştiri ve önerilerini göz önüne
alarak yazıma son biçimini veririm.
24 Mayıs 2017 tarihli “Atacan
Okula Başlıyor” başlıklı yazımı yayımlamadan önce Atacan’a okumamıştım.
Sonradan okudum. İtiraz etti. “Eksik oldu Adil. En önemlilerini yazmamışsın.” dedi.
Ben de neleri eksik bıraktığımı sordum, anlattı. Anlatınca da anımsadım, ondan
özür diledim ve bunları yazacağıma söz verdim.
Evet, o gün okuyacağı okula
giderken Atatürk büstünün var olup olmadığını sormuştu. “Neden?” diye sordum. “Atatürk
yoksa okul da olmaz Adil! Ben, Atatürk’ün sevilmediği bir okulda okumam.” dedi.
Okulun bahçesine
girdiğimizde büstü görünce çok sevinmiş, Atatürk’e hayranlık dolu gözlerle
bakmıştı.
Arabayla giderken peş
peşe okulda aradığı nitelikleri sayarken İstiklal Marşı’nın söylenip
söylenmediğini soracağını söyledi. Okula gittiğimizde halkla ilişkilerdeki
hanımefendiye sorduğu ilk sorulardan biriydi bu. Olumlu yanıt alınca rahatladı.
Yolda giderken en çok
üzerinde durduğu konu okulun bahçesindeki bayrak direğinde Türk Bayrağının olup
olmamasıydı. “Bayrağın olup olmamasının senin eğitiminle ne ilişkisi var? diye sordum.
O: “Türkiye’deki
okullarda Türk Bayrağı olmalı.” dedi. “Türk Bayrağı yoksa bu okul Türklerin
değildir.” yanıtını da ekledi sözlerine.
Okulun bahçesine
girince bayrak direğine baktı. Bayrak yok gönderde… Nedenini sordu. Bayrağın, okulun
dinlenceye girdiği günlerde asıldığını söyledim. Bayrağın cuma günü akşamları İstiklal
Marşı ile göndere çekildiğini, pazartesi sabahları ise yine İstiklal Marşı ile gönderden
indirildiğini söyledim. Sözlerim, onu ikna etti.
Atacan: “Bu okulda
Atatürk’ün Gençliğe Hitabesini çocuklara ezberletiyorlar mı? diye sordu birden
bire. “Bunu bilemeyeceğim. Gidince sorarsın.” yanıtını verdim. “Bak, dinle!”
dedi ve okumaya başladı hitabeyi. Sözcüklerin çoğuna dili dönmüyor, ama şaşırmadan
okudu sonuna dek. Gitmekte olduğu çocuk yuvasında Atatürk’ün Gençliğe
Hitabesini altı yaş sınıflarına devam etmekte olan çocukların tümüne
ezberletmişler. Bu, büyük başarı…
Sözümü yerine getirdim,
eksik olanları yazdım. Atacan’a okudum yazdıklarımı. “Tamam…” dedi. Anlaştık…
Adil
Hacıömeroğlu
10
Haziran 2017
Değerli Adil Öğretmenim , Maşallah 🧿 Atacan’ı yetiştirirken sorduğu soruların yanıtını alarak yetişmesi , soru sorması sizin gibi bilge bir babadan ve tabiki annesinin de öğretmen olmasıdeğerlerini arttırmış . Bilgili kuş bildiğini işler.Atacan’a hayran olmamak mümkün değil Atatürk sevgisi, bayrak sevgisi yüreği ateşli vatanını seven geleceği aydınlık ne istediğini bilen Türk genci yetişiyor.Hayat şansı açık , başarılı , aydınlık, mutlu yarınlar diliyorum.👏🍀🧿🇹🇷💐📚👏Atacan’ a sevgilerimle..Beraber nice sağlıklı, erinçli yıllar diliyorum. Saygılarımla.🙏🏻Fulya Kırımoğlu👩
YanıtlaSil