ÇÖZÜMSÜZLÜK, BOŞVERMİŞLİK


                                    
Şarköy, emekli turizminin önemli bir durağı. Sessizlik, dinginlik, doğayla baş başa kalmak isteyenlerin uğrak noktası. Yazın amansız sıcağında neredeyse sürekli esen poyraz, insanları serinletip soluklandırmakta. Bu nedenle emekliliğini sağlıklı, erinç içinde geçirmek isteyen kişiler Şarköy ve çevresini yeğlemekteler yaz dinlencelerinde. Az da olsa bazı emekliler, kışın da burada kalmaktalar.
Şarköy ve köyleri zeytin ve üzüm cenneti. Sofralık zeytinleri ve zeytinyağı harika. Zeytinden yapılan doğal sabunları ilgi odağı.
Üzüme gelince… Sofralık üzümleri dillere destan. Ancak Türk şarapçılığının önemli merkezi olan Mürefte’de sorunlar çığ gibi. İrili ufaklı şarap üretim merkezlerinin yüzde doksanı kapalı. Önemli bir dışsatım ürünü olan şarap, AKP hükümetlerinin yanlış politikaları, tekel durumundaki fabrikaların üreticiyi ezen tavırları nedeniyle üretilemez durumda. Başta şarapçılık olmak üzere tüm alanlarda üretici kooperatifleri kurmak, ivedilik göstermekte. Üreticilerimizde güçlerini birleştirerek örgütlenip kooperatifleşme alışkanlığı yok denecek kadar az. Oysa üreticinin kurtuluşu bu örgütlenmede.
Bolluk ve bereketin taştan, topraktan fışkırdığı Şarköy, dar gelirli aileleri yaz dinlencelerinde çekiyor kendine. Yaşam, güney illerimize göre daha ucuz. Köylü pazarları, dar gelirliler için umut.
Yapsatçılar, Şarköy’e tadanmış durumda. Yazlık ev üretimi tam gaz sürmekte. Ne yazık ki yazlık evler, zeytinliklere yapılmakta. Bu da zeytinlerin katledilmesine neden olmakta. Dünyanın en bereketli ve uzun ömürlü ağaçlarından olan zeytin, yapsatçılığa feda edilmekte. Tarım alanlarını betonlaştırma anlayışı, AKP hükümetleriyle doruğa çıktı. Ama nedense muhalefet partilerine bağlı bazı belediyeler de bu konuda AKP’den farklı davranmamaktalar. Halkın çıkarı yerine yapsatçıların kârlarını koyarsanız tarım alanlarını yok edersiniz.
Neyse biz, asıl konumuza gelelim...
İşletmecilik, önemli bir sanat… Yaratıcılık, üretkenlik, sorunlara hızla çözüm bulma yeteneği ister. Hele küçük bir yerin işletmecisi iseniz daha da özenli olmanız gerek ayakta kalmak, çarkı döndürmek için. Bir işletmeyi ayakta tutan şey, müşteri memnuniyeti olduğunu herkes bilir.
Şarköy’ün meydanına bitişik bir çay bahçesi var. Konumu olağanüstü... Çanakkale Boğazı’nın girişinde… Karşıda, Biga Yarımadası… Boğaz’dan geçen irili ufaklı gemiler günün her saatinde karşınızdan süzülerek geçmekte. Mavi sular, insana dinginlik vermekte. Gündüzü de gecesi de ayrı güzelliktedir.
Gündüz, güneşin yakıcılığından neredeyse parkın her yanını kaplamış ağaçların gölgelerine sığınarak kurtulursunuz. Ağaç gölgeleri, sıcaktan bunalmış bedenleri serinletir. Henüz insan seli başlamadığından çevre sessizdir. Kafanızı dinlemek, bedeninizde erke biriktirmek için güzel bir yer. Çayınızı ya da kahvenizi yudumlarken kitap ve gazete okuyabilirsiniz. Eğer dostlarınızla birlikteyseniz derin söyleşilerin yeridir burası.
Geceleyin adeta büyülenirsiniz bu çay bahçesinde. Deniz ışıl ışıldır. Meydan’a döndüğünüzde ardı arkası kesilmeyen bir ırmak akar önünüzden. Mutlu, güleryüzlü insanlardan oluşan bu ırmak, görenlere yaşam kaynağı olur; izleyenlerin geleceğe olan umudunu artırır.
Aileler, akşam yemeğini yedikten sonra kendilerini sokağa atarlar. Deniz kıyısı tıklım tıklım olur. Dondurmacılar, pastane önleri, parklar, caddeler, sokaklar… insan akınına uğrar. Bu insan kalabalığından bu çay bahçesi de nasibini alır. Saat yirmi bire gelince oturacak sandalye bulmak güçleşir.
Çay bahçesi özensizdir. Ağaç dipleri, saksı altları çöple doludur. Yerler, sık süpürülmediğinden kirlidir. Buraya ilk gittiğimizde Şarköy’de sular kesikti. Çay istedik. Garson, sular kesik olduğundan bardakları yıkayamadıklarını, ancak karton bardakla içmek istersek çay getirebileceğini söyledi.
Ben: “Bir damacana su alıp bardakları yıkayın.” dediğimde bunun olanaksız olduğu yanıtını verdi. Fazla üstelemedim.
Birkaç gün sonra akşamüstü yine aynı çay bahçesine gittik. Çünkü buranın konumu insanı çekmekte. Çay istedik. Garson: “Bardak yok!” dedi. “Neden?” diye sordum. “Kalabalık olduğu için bardaklar yetişmiyor.” yanıtını aldım. “Bak arkadaşım, bardak dediğin ucuz bir şey. Bir çay parasına bir bardak alabilirisiniz.” dedim sakince. Karşımdaki genç adam, kafasını sallayıp gitti.
Şarköy’de bulunan bu çay bahçesine iki kez gittik. İkisinde de çözümü kolay iki sorunla karşılaştık. Oysa bu çay bahçesinin iş yapabileceği üç ayı var. Müşteri yazın yoğun. Kışın ne yapsın insanlar açık havada? Çözümü bu kadar kolay iki sorunu bile çözemeyen birinden işletmeci olur mu? Bu işletmeci çeşme akarken testi elinde ağaç gölgesinde dinlenenlerden. Bu sorun çözememe tavrının altında büyük bir boşvermişlik var.
Şarköy, Mürefte ve Hoşköy’deki çay bahçelerinde ilgimi çeken bir konu da kuş yuvası gibi biçimsiz küçük bardakların kullanılması. İnce belli ışıl ışıl bardaklarda çay içmek olanaksız. Belki gelecek yaza bu durum değişir. Belediye yöneticileri, konuyla yakından ilgilenir de insanlar doğanın, denizin ve Şarköy’ün tadını doya doya çıkarırlar.
İşletmecilik, çok önemli. Dünyanın her yerinde ufak tefek sorunlar vardır. Önemli olan sorunları kalıcı kılmak değil, onları çözmektir. Sorun çözen işletmeci, akıllı iş yapar; kalıcı olur. “İş yok!” diye ağlaşmak yerine, sorun çözücü olmalı. Her alanda bu böyle değil mi?
                                                                       Adil Hacıömeroğlu
                                                                       5 Eylül 2018


1 yorum:

  1. Sevgili Hocam, hizmet sektöründe özellikle restaurant ve cafelerde felaket kalitesizleşme var. Dediğiniz gibi bu "boşvermişliğin"nedenini de çözemedik.Masada tuz olmaz, 40 kere seslenirsiniz,tuz gelmez. Sipariş vermek istersiniz,bu sefer 5 tane garsondan biri yüzünüze bakmaz.Ya da en başta hızlı servis alırsınız,yemeği de yersiniz.Sonrasında garson,kalkmanız için yüzünüze bakar veya "Başka birşeye ihtiyacınız var mı efendim?"diye sürekli sorar,taciz eder.Sonunda huzurunuz kaçar. Maalesef artık en düşük beklentiyle,girdiğimiz mekanlarda çok kısa süre oturuyoruz..En çok evimizde huzurluyuz..

    YanıtlaSil