Öğrenciler
çocuk ve gençtir. Çocuk ve gençler, doğaları gereği büyüklere göre devinimleri
çok, heyecanları aşırı, düşleri sonsuz, öğrenmeleri hızlıdır. Arada sırada
taşkınlıklar yapmaları olağan. Yaramazlık olarak niteleyebileceğimiz
davranışlar göstermelerini anlayışla karşılamalı. Çünkü bu, onların doğaları
gereğidir. Onların doğalarını değiştiremeyeceğimize göre onlara hoşgörü
göstermekten başka yol yok!
Öğrencilerin
bazılarının ilgisi, derslerde dağılır. Öğretmenlerinin anlattıklarına odaklanamazlar.
Kendi dünyalarına dalar, tinsel olarak sınıftan çıkarlar. İlgisi dağılanların
hangi imgelem peşinde koştuklarını anlamak çok güç. Bu imgelemler, peş peşe
koşar adım gider. Bir genç, çocuk ya da ergen için belki de en mutlu anlardır
bu imgelemlerin düşlendiği anlar. Onların sert bir uyarıyla ya da azarlanarak
bu imgelemlerden koparılmaları onların tinsel sağlıklarına derin yaralar açar. Bu
nedenle bu durum karşısında gerek öğretmenler gerekse veliler, onların tinsel
sağlıklarını korumak ve onları toplum içinde küçük düşürmemek için duyarlılık
göstermeli.
Çocuklar,
ergenler, gençler erkelerinin yüksekliğine karşın çok kırılgandırlar. Çoğu
zaman havadan nem kaparlar. Onları kırıp dökmek hem kendilerine hem de içinde yaşadıkları
topluma çok zarar verir. Tinsel sağlığı örselenip bozulmuş gençlerin başarılı,
uyumlu, anlayışlı, çözüm odaklı, imgelemlerinin ardından koşan, yaratıcı ve
üretken özellikleri yok olur giderek. Onların geleceğe yönelik kurdukları
düşler bir bir yıkılır bu sert fırtınalarda. Bu nedenle öğrencilerin yıkıcı
fırtınalara değil, meltem esintilerine gereksinmeleri vardır.
Öğretmenlerin
birçoğu öğrencilerin ders dinlememeleri karşısında aşırı tepkiler gösterir.
Onlara anlayış gösterip dersin önemini kavratma yerine, derslerden ve özellikle
de öğretmenden soğutacak bir davranış gösterirler. Bu yersiz tepkisel davranış,
öğrencinin öğretmenine karşı sevgisini azaltır. Ergen ya da genç, kendi
kişiliğini korumak adına dersleri dinlememe ve öğretmenini kızdırma amacıyla
derslere ilgisizliğini artırır. Bu ilgisizliğini özellikle öğretmenine ve arkadaşlarına
belli edecek biçimde gösterir. Öğretmen de bu davranışla sınıftaki otoritesinin
sarsıldığını düşünerek sert davranmayı, öğrenciyi dışlamayı yeğler. Burada bazı
öğretmenlerin usuna gelen en kestirme çözüm, öğrenciyi sınıftan kovmak.
Peki,
öğrenci kovulunca ne yapar? Dersten kovulmak, öğrenci için bir utkudur. Dışarı
çıkar, aylakça dolaşır. Teknolojinin geliştiği günümüzde ise bu aylaklığa cep
telefonuyla oynamak da eklenir. Bir süre sonra öğrenci kendini dersten attırmak
için elinden geleni yapar ve amacına da ulaşır.
Salgın
döneminde yüz yüze eğitim yapılamadı. Eğitim uzaktandı. Uzaktan eğitimde, yüz
yüze işlenmesi gereken ders içerikleri olduğu gibi anlatılmaya çalışıldı. Olağandır
ki öğrenciler bilgisayar başında ders dinlemekten sıkıldılar. Bu nedenle zaman
zaman başka şeylerle ilgilendiler. Bazı öğretmenler, uzaktan eğitim derslerinde
bile öğrenci kovdu. Onun ekranını kapatarak ders dışı kaldı bu öğrenciler. İlkokuldaki
bir öğrencinin ekranı niye kapatılır? Bu nasıl bir öğretmenlik?
Büyüklerimiz
“Küçükten kabahat, büyükten af...” derlerdi. Ne güzel bir söz! Yediden yetmişe
herkesin bilmesi ve anlamına uyması gereken bir ata öğüdü. Çocuklar, yanlış
yapa yapa doğruyu öğrenirler. Onların yanlışları, bir öğrenme fırsatıdır.
Yanlış yapmayan, doğruyu nasıl yapsın?
Öğrencilerin
ufak tefek kaytarmalarına, ilgisizliklerine, yaramazlıklarına hoşgörü göstermek
öğretmenlerin de velilerin de görevidir. Çünkü çocuklar ulusun çocukları.
Toplumu büyük bir beden olarak düşünürsek bir uzvundaki ağrı sızı tüm bedeni
etkiler. Sağlıklı toplum için sağlıklı bireylere gereksinim var.
Öğretmenlerin
görevi, öğrenciyi dersten atmak değil, onları derste tutmaktır. Bir öğrenciyi
dersten çıkarmak kolaycılıktır, sorunları çözmeyip onlardan kaçmaktır. Oysa
öğretmenin görevi sorunları çözmek. Öğrenciyi derste tutarsak onlar öğrenir.
Asıl amaç, öğretmek değil mi? Öğretmenlerin sorumluluğu, öğrencilerini en iyi
biçimde eğitip öğretmektir. Bu da sorunların üzerine korkmadan gitmekle olur.
Adil
Hacıömeroğlu
14
Temmuz 2021
Öğretmenler, her yıl eğitim ve öğretime yeterlilik testinden geçmelidir.
YanıtlaSilBir yeğenim matematik, bir diğeri edebiyat ve ingilizce öğretmeni. Bir diğeri fizik.😊
YanıtlaSilHepsinin yolu açık olsun…
Asıl mesleği felsefe öğretmeni olan, çok değer verdiğim bir arkadaşımla memuriyette tanıştım. Öğretmenliğe üç gün dayanabildiğini söyledi. Üçüncü gün bir öğrenci gözüne baka baka pabucunu çıkartıp pencereden aşağı atmış ve parmak kaldırarak sormuş:
- Öğretmenim, pabucumu almaya gidebilir miyim?
Bu cümleyi duyunca Günsel’cim hışımla dersten çıkıp müdür odasına giderek istifasını vermiş.
Öğretmenlerin hakkı ödenmez.
Şükran Balekoğlu Yamak