HARMAN YERİ


Baklan Ovası’nda zümrüt yeşili, yerini sarıya terk ettiğinde çevre köy ve kasabalarda heyecanlı bir hazırlık başlar. Bu heyecana tanık olduğum yer, İsabey kasabası…

Önce arpa yolumu, sonrasında buğday biçimi yapılırdı. Oraklar, tırpanlar bilenir öncelikle. Yaklaşık bir ay ovada kalınacağından götürülecek eşyalar hazırlanır. Ayaküstü yenebilecek gerekli ürünler küçük keselere doldurulur.

Öncelikle ekinin biçimi bitirilir. Ekinler deste yapılır. Desteler ekinin kolay taşınmasını sağlar. Destelenen ekinler at arabalarına, kağnılara yüklenerek harman yerine taşınırdı.

Desteler taşınmadan önce harman yeri hazırlanır. Tırmıkların ters yanıyla iyice kuruyan anızlar topraktan koparılır. Anızlar, bir yana toplanarak ya yakılır ya da çürümeye bırakılır. Harman yerinin toprağı kimi zaman aile üyelerince çiğnenerek bazen de yurgu taşıyla düzeltilip toprak sıkılaştırılır.

Sekiz on aile harman komşusu olurdu ovada. Bu ailelerden birinin yurgu taşı getirmesi yeterlidir. Komşular sırayla taşı alarak işlerini görürler. Harman işinde dayanışma, yardımlaşma üst düzeydedir. Araç, gereç konusunda kimse kimseden bir şeyini esirgemez. Üstelik komşunun işini görmesine yardım etmek, kişiyi sevindirip mutlu eder. Verici olmak, erdemli bir davranış. Hatta bu erdemli davranış, güngörmüş yaşulularda alışkanlığa dönüşmüştü.

Düzeltilen harman yerine desteler taşınıp yığılır. Bu yığma işi, gelişigüzel değildir. Ekinler belli bir düzen içinde yığılır. Harman yüzyıllarca süren bir geleneğin ovada boy atmasıdır.

At ya da öküzler düvene koşulur. Düven sağlam bir ağaçtan yapılır. Alt yanında çakmak taşları çakılıdır. Taşların alt yanları bıçak keskinliğindedir. Düvenin ve üstündeki birinin ağırlığıyla taşlar, ekinleri doğrar. Taneler, saplardan ayrılır. Saplar, giderek samana dönüşür. Düvene binip harmanda, defalarca dairesel olarak dönmekten en çok keyiflenen çocuklardı. Onlar için düveni sürmek bir oyun, büyükler içinse bir iştir bu. Hele arpa samanının, tozunun terli bedenlere yapıştığında verdiği yakıcı acı dayanılır bir durum değildi.

Harman düvenle dövülür. Deste yığını, yerini tınaz yığınına bırakır. İşin önemli bir kısmı halledilmiştir artık. Şimdi beklenen bir yeldir. Hele kuzeyden esen serin bir yel olursa çiftçinin kadınlı, erkekli yüzü güler. Hem serinlik verir bu yel, hem de tınazın içindeki samanla tanenin ayrılması sağlanır.

Beklenen yel esmeye başladığında deneyimli eller yabayı kavrar. Bu işi genellikle erkekler yapar. Tınazı yele karşı savurmaya başlar. Saman, buğday ya da arpa tanelerine göre hafif olduğu için uzağa gider. Tanelerin ise samana göre özgül ağırlığı fazla olduğundan yelin gücüne direnir, uçmaz. Tınazı yaba ile savuranın önünde tane yığını oluşur. Samandan ayrılan tahıl yığınına “namlı” denir. Az uzakta da saman yığını kendini gösterir.

Düven, bazı kalın ekin saplarını parçalayamamış olabilir. Koskoca harmanda böyle bir şeyin olması olağandır. İşte, namlının içinde kalan bu kalın, kısa sapları tahıldan ayırmak için kalbura göre daha büyük delikleri olan holozlar devreye girer. Eleme sırasında buğdaylar yerde yığılır. Yerde yığılı buğday yığınına “çeç” adı verilir. Holozda kalan yabancı madde böylece ayrılır. Bu işlemle tahılın yabancı maddelerden tamamen ayrıştırıldığını düşünmeyin sakın. Çünkü iş daha bitmemiştir.

Holozla kısmen temizlenen tahılın içinde taş, toprak, kurumuş ot tohumları karışmış olabilir. Bu arınmayı yapmak için kalburlar devreye girer. Çeçten kalburlar doldurulur. Çuvalların bulunduğu alana taşınır. Özenli, ustalıklı bir elemeyle taş, toprak ve diğer yabancı maddeler yere düşer. Kalburun içinde kalan tahıllar çuvallara doldurulur. Çuvallar dolunca ağızları, çuvaldızla dikilir ve at arabasına ya da kağnıya yüklenir. Artık tahıllar, ambara taşınıp yerleştirilebilir.

Harman yerinde kalan tahıl, çalı süpürgeleriyle üstünkörü süpürülür. Tabi ne kadar süpürülebilirse. Bu süpürülen tahıllar torbalara doldurulur ve bunlar, kışın tavuklara yem olur. Geride önemli miktarda tane kalmıştır. Bunlar “kuşların rızkı” denerek süpürülmez. Ovanın sahipleri arasında yer alan kuşlar, uzun süre bu yemlerle karınlarını doyurur. Kuşların bu toyundan börtü böcek de payına düşeni alır.

Tahılların ambara yerleştirilmesinden sonra saman eve taşınır. Çünkü evde beslenen inek, at, eşek, keçi gibi hayvanların kışlık yiyeceğidir bu.

Tarlalarda boy veren ekinler, hem insanlara hem evcil hayvanlara hem de kuşlara can ve kan olur.

Tarladaki buğdayından, arpasından kuşların hakkını ayıran çiftçilerimiz var mıdır şimdilerde? Acaba kaç çiftçi atalarının geleneğini sürdürerek “kuşların rızkını” toprağa bırakıp arkasına bakmadan evin yolunu tutmakta?

                                                                                   Adil Hacıömeroğlu

                                                                                   6 Temmuz 2021

3 yorum:

  1. Çiftçi kaldımı ki, alışkanlıkları kalsın!? Ne yazıkki üretim bitti çiftçiyle birlikte. ÇEKİRGE

    YanıtlaSil
  2. Ne güzel anlatıyorsunuz, film izler gibi okudum. Bizim kuşak çocukları gördü, yaşafı bunları. Güzel anılarda kaldı. O güzel çiftçi çocukları ne oldu da canlı düşmanı oldu, üzgünüm...

    YanıtlaSil
  3. Düven üzerinde giderken öküzün durupta kuyruğunu kaldırdığı an hemen fırlayıp tahta kabı (onun bir ismi vardı ama hatırlayamadım) kuyruğunun altına tutmazsanız vay halinize..!!

    YanıtlaSil