Başlıktaki
sözü, ninemden çok işitirdik. Özellikle eline geçen fırsatlarla hızlı ekonomik,
sosyal değişimler gösteren kişiler için kullanırdı bu tümceyi. Aslında bu söz,
bir gelecek kaygısını da anlatır.
Atalarımız:
“Ayağa değmedik taş, başa gelmedik iş olmaz.” demişler. Ne güzel bir söz!
Yaşamın önümüze neleri çıkaracağını şimdiden kestiremeyiz. Olumlu ya da olumsuz
bir yaşam çizgisi her an karşımıza çıkabilir. İnsan yaşadıkça birçok alanda
sorunlar yaşayabilir. Önceden düşünmediği birçok dertle karşılaşabilir. Ninemin
sözüyle nasıl da uyuşmakta. Diyalektik düşünmenin halkça anlatımı bu sözlerde
ne kadar güzel özetlenmiş.
İnsan
varlık içinde olabilir. Yaşamındaki her şey istediği gibi gidebilir. Önüne çıkacak
olumsuzlukları varlıklıyken, özellikle de gençken düşünmez. Yaşamın
olumsuzluklarının hep başkalarınca yaşadığını düşünür. Oysa olumsuzluklar,
sağlıksız günler, kötülükler, ekonomik sıkıntılar, doğal felaketler, salgın
hastalıklar, savaşlar, yıkımlar, yangınlar, geçimsizlikler hep insanlar
içindir. Bu nedenle “Ne oldum?” dememeli. Deyip de rahatlığa kapılmamalı. Hele
ki her türlü savurganlığa yer verilmemeli yaşamda. En büyük savurganlık;
insanın bedeninden, tininden, sağlığından yaptığı savurganlıktır. Bu
savurganlığın giderilmesi olanaksız…
Nineme
göre insan yaşamının temel felsefesi, “Ne olacağım?” sorusunda gizliydi.
Gelecekte
nelerle karşılaşırım?
Hangi
olumsuzluklar beni beklemekte ilerde?
Bir
lokma ekmeği çiğneyecek takatim kalacak mı acaba?
İki
adım yol yürüyecek, adım atacak gücüm olacak mı?
Sevdiklerimle
kucaklaşacak dermanı bulabilecek miyim kollarımda?
Elimdeki
varlığı yitirip namerde, iki lokma için el avuç açacak mıyım?
Ayağım
hep düz basmaz ya, bir de yan basarsa ne yaparım?
Tinsel
sağlığım yaşamla ve çevremdekilerle uyumlu yaşamama izin verecek mi?
Bu
sorular uzayıp gider. Hepsi de bir gelecek kaygısı taşır. Bir buçuk yıl önce
dünya neredeyse kaygısız, korkusuz bir yaşantının içindeydi. Herkes günlük
yaşamın heyulası içinde birçok sorunu görmezden gelmekteydi. Korona denen bir
illetle insanlar, neredeyse burunlarını kapılarından çıkaramaz oldular. En
varsılından en yoksuluna dek ülkeler, kişiler benzer sorunları, salgından
korunma güdüsünü yaşadı. Toplumsal sorunlar salgınla çığ gibi büyüdü ve açığa
çıktı. Bu insanların ezici çoğunluğu “Ne olacağım?” sorusunu usundan bir kez
olsun geçirdiler mi acaba?
Gelecek,
bilinmezlerle dolu olduğu için güzeldir. Gelecek, umutla dolu olduğu için
yaşanılasıdır. Gelecek, geçmişi unutturduğu için ilginçtir.
Gelecekle
ilgili planlar oluşturan ve geleceğe yatırım yapan tek canlı insandır. Bazı
canlılarda benzer özellikler görülse de bu, gelecek planlaması değil, içgüdüsel
bir davranış.
İnsanoğlu;
“Ne oldum?” dememeli, “”Ne olacağım?” demeli ki geleceğini planlayabilsin.
İleride karşısına çıkabilecek sorunlara çözüm üretebilsin.
Salgında
görüldü ki bireysel çözümlerle kurtuluş olmuyor. İnsanoğlunun kurtuluşu topluca
“Ne olacağız?” sorusunun yanıtını hep birlikte verebilmekte.
Adil
Hacıömeroğlu
7
Temmuz 2021
“Ne oldum deme , ne olacağım ‘ de”sözünü büyüklerimizden duyardık , nineniz gibi görmüş geçirmiş ,deneyimlerinden bizlere nasihat vermeleri , gelecekte olduğumuz durumdan ,kötü bir duruma düşmememiz için ölçülü hareket etmemiz gerektiğidir. Başka bir atasözünü anımsattı. “Zengine bir kıvılcım , güzele bir sivilce yetermiş” Geçen yıl geçirdiğimiz deprem felaketi ‘nde fabrikası olan varsıllarımız bir anda yoksul duruma düştüler. Kibirli olup , kendini beğenen mütevazi olmayan kişileri çevremiz de görmekteyiz , dış güzellikten çok insanın iç güzelliği önemlidir , her şey gelip geçicidirSahip olduklarımızla rehavete kapılıp emek vermeyi,çabalamayı bırakmamalıyız.Hocam sağolunuz 👏.🙏🏻🌺Fulya Kırımoğlu
YanıtlaSil