Günler
öncesinde İstanbul’a kar yağacağı televizyonlarından neredeyse beş vakit haber
verildi. Kar yağışının şiddetli olacağı anlatıldı. Kaç gün süreceği söylendi.
Meteoroloji uyarılarıyla görevini yaptı.
Yalnızca
İstanbul’a mı kar yağacağını haber verdi meteoroloji? Tabi ki hayır!
Türkiye’nin neredeyse her ilinde kar yağışının olacağı söylendi. Bazı
kentlerimiz kalabalık. Çoğunun altyapıları yetersiz. Merkezi yönetimde önceden
önlem alma geleneği yok! Yerel yönetimlerin afetlere hazırlık izlenceleri yok
denecek kadar yetersiz.
Son
yıllarda iş yapmadan yaparmış gibi görünen yönetici tipi var. Yöneticilerin
çoğunda bilgisizlik dizboyu. Toplumu düşünmek yerine, kendisini ve siyasal
çıkarını önemsemek moda. Toplumsal ülkücülük yok! Varsa yoksa kişisel ve
siyasal reklam. Gerekli, gereksiz yere durmadan konuşan hükümet yetkilileri ve
belediye yöneticileri var. Bu konuda yıllar önce atalarımız: “Boş fıçı
langırdar.” demiş. Bu sözün üstüne söz söylemek yakışık almaz.
Ülke
çapında kar yağışı başladığında Gaziantep-Adana, Samsun-Ankara, Konya-Ankara,
Konya-Antalya, Konya-Afyon, Konya Aksaray ve Konya-Adana yolları ulaşıma
kapandı. Ardından Ankara-İstanbul karayolunda ulaşım yapılmaz oldu. Türkiye’nin
ana merkezleri arasında ulaşım yapılamadı uzun süre. Ana merkezler arasında
yollar tıkanırsa köy ve kasabaların durumunu siz düşünün!
Liberal
anlayışla devlet kurumlarının içleri boşaltıldı. Uzman, iyi yetişmiş kişiler
yerine, yandaşlar yerleştirildi bu kurumlara. Kurumlar arasında ve kurum içinde
eşgüdüm zayıf. Afetlerde nasıl davranılacağının ön çalışması yapılmamış.
Yeterli hazırlıklar savsaklanmış. Torpille giren elemanlar, bilmedikleri bir
işte olduklarından çalışıyor görünmekteler. Gerçekte çalışmıyorlar. Nasıl
çalışsınlar? Çünkü işi bilmiyorlar. Bu nedenle de yapacakları iş yok!
Sonunda
İstanbul’a kar geldi. İstanbul Havaalanında uçuşlar iptal edildi. Havaalanının
kargo bölümünün çatısı çöktü. Dokuz, on saat alanda bekleyen insanlar oldu.
Mutlu olması gereken yolculuklar işkenceye dönüştü.
Karın
yoğunlaşmasıyla özellikle İstanbul’un batısında bulunan ilçelerinde yaşam felç
oldu. Ulaşım durdu. Gece boyunca çoluk çocuk arabaların içinde beklendi aç
susuz, soğuk da cabası. Karayolları tıkandı. Ulaştırma Bakanlığı sınıfta kaldı.
Kent içi ana yollar kesildi. İBB görevini yapmadı. Birçok sokak hem yaya hem de
araç geçişlerine izin vermedi. İlçe belediyeleri uyudu. Gerçi kış mevsiminde
bazı canlıların kış uykusuna yatmaları doğal.
Yurttaş,
kendi çabalarıyla çalışıp didinmekte. Bazı kişiler, taşıtlarını bırakıp
evlerine gitmek için saatlerce yürümek zorunda kaldı karın altında. Soğuk,
açlık, susuzluk insanları perişan etmiş, kimin umurunda? İnsanların altı buz,
üstü kar…
Taşıtlara
kış lastiği zorunluluğu getirilmiş. Ne yazık ki yurttaşların yarısı bu kurala
uymamış türlü nedenlerle. Yazgıcı bir boşvermişlikle yola koyuluyor yurttaş.
Bir şey olmaz’cılık düşüncesi, beyinleri zehirlemekte. Felaketleri, doğa
olaylarını umursamama tavrı, felaketi de getirmekte. Ne yazık ki “usçu”
düşünmek, birçok kişiye çok uzak.
Sanırım
ilk kez Anadolu ve Trakya’dan İstanbul’a araç girişi yasaklandı. İstanbul’a
gelmek için taşıtlarına binenlerde sefil oldu yollarda. Hele İstanbul’a tüketim
malları taşıyanların durumlarını düşünmek bile istemiyorum.
“İstanbul’a
kar yağmadan Türkiye’ye kış gelmez.” sözü, gerçek oldu bir daha.
Yöneticilerin
çoğu, yurttaşların bir kısmı felaketin sorumlusu olarak doğayı göstermekte.
Yahu arkadaş, burası ekvator bölgesi mi? Kış gelince bu memlekete kar yağar.
Kar, ilk kez mi yağdı bu topraklara? Her kar yağdığında benzer görüntüleri
yaşamıyor muyuz? Ne yazık ki yaşadıklarımızdan ders çıkarmıyoruz. Ders
çıkarmadığımız için de benzer durumları defalarca yaşamaktayız.
Kar
yağışının saatini söylüyor meteoroloji. Neredeyse dakikasını da belirtecekler.
Ancak buna karşın anayolları tuzlayamayan karayolları ve büyükşehir belediyesidir
bu işin sorumlusu. Kar yağdıktan sonra tuzlasan ne olur?
Deprem,
sel, orman yangını, heyelan, don, kar, kuraklık gibi karşısında hep doğa suçlu.
Doğayı suçlayınca koltukları büyük, yetenekleri ve becerileri küçük kişiler
sorumluluktan, yapmadıkları ve savsakladıkları işleri halktan sakladıklarını
sanmaktalar.
Sistem
çürümüş, her yanından kokuşmakta. 24 Ocak kararlarıyla kurulan liberal sistem,
yönetemiyor ülkemizi hem Ankara’da hem de yerelde. Sistem partileri ülkemizin
hiçbir sorununa çözüm üretemiyor. Çünkü onlar da sistemle birlikte çürüdüler.
Çürümüş varlıklardan yaşama dair bir çözüm beklemek doğru değil. Halkçı,
devletçi sisteme dönmek gerekmekte. İnsana, doğaya yabancı bu kokuşmuş
sistemden kurtulmanın zamanı gelmedi mi daha?
Adil
Hacıömeroğlu
25
Ocak 2022
Her şey çok güzel oldu diyelim kısaca :) İstanbul'da sel felaketi olduğunda Bodrum tatiline giden belediyeci bozuntusu yapılan eleştirilere "alışacaksınız" diye cevap vermişti. Bu rezilliği dahi alkışlayan lazanyacılar* suçu doğaya atmaya hazır .
YanıtlaSil*Lazanyacı: Yoksul halka makarnacı diyen, kendisini Atatürkçü sanan, cahil, işbirlikçi
dogru soyluyon hocam
YanıtlaSilİstanbul Ankara'dan yönetilemez diyenler Genelkurmay'ın Skorsky'sine muhtaç oldu!
YanıtlaSil