MANDA SÖĞÜT DALINA YUVA YAPAR MI?

 

Aşağıdan geliyor Türkmen koyunu

Selviye benzettim yârin boyunu

 

Amanın yandım

Amanın, amanın yandım

Tiridine, tiridine bandım

Bedava mı sandın, para verip aldım

Tiridine, tiridine, tiridine bandım

Bedava mı sandın, para verip aldım

 

Sabahınan erken çifte giderken

Öküzüm torbadan düştü gördün mü

 

Kavuştak

 

Manda yuva yapmış söğüt dalına

Yavrusunu sinek kapmış gördün mü

 

Kavuştak

 

Sabah ezanını okurken aman aman

Müezzin minareden uçtu gördün mü

 

Yukarıda sözleri yazılı türkü, Kastamonu-Tosya yöresine özgü. Çoğu kişi, türkünün sözlerini anlamsız bulur, ancak öyle değil. Bu türkü, yergiye verilecek en güzel örneklerden biri.

Gelelim türkünün öyküsüne…

Osmanlı döneminde tüm bölgelerde olduğu gibi Kastamonu yöresinde de alınan vergiler halkın hoşuna gitmez. Bir de verginin ucu bucağı belli değil. İkide bir vergi salınır halka. Ancak halkın geçimi zordur ve bu vergileri ödeyecek gücü yoktur. Valiler, beyler çoğu zaman bu vergileri zorla alır halktan. Yiyecek ekmeği zor bulan insanların bu vergileri ödemesi halkı isyan etme noktasına getirir. Zaten Anadolu’da, o dönemdeki isyanların büyük bölümünün nedeni ağır vergiler değil mi?

Türkünün dile geldiği dönemde Kastamonu’nun halkı ezen bir beyi vardır. Baskıyla salınan vergileri alırken halkın gözyaşına bakmaz. İnsanların tencerelerinde neyin kaynadığı onu ilgilendirmezdi. Vergiyi aldıktan sonra halkın nasıl geçindiği umurunda değildi. Halk ise beyin uygulamaları karşısında ezim ezim ezilir, soluklanmakta zorlanır. Yaşamak güç bir durum almıştır artık.

Halk ozanları, her dönemde halkın sesi olmuşlardır. Halkın yaşamını dile getirirler, acısıyla tatlısıyla. Beyin acımasızlığı, halk ozanlarının telinde ezgi, dilinde söz olur. Düğünlerde, toplantılarda vergilerle beyin zulmünü eleştirirler. Bu da beyin kulağına gider. Bey, öfkelenir buna. Halk ozanlarına bir ders vermenin zamanı gelmiştir. Bu dersi vermek için bey, ozanları düzenlediği bir yemeğe çağırır.

Yemek de yemektir. Bir tek kuş sütü yoktur sofrada. Ancak bey, önceden adamlarına öğütlemiştir. Ozanlara yalnızca et suyuyla kuru ekmek verdirir. Tirit, et suyuna ekmek banarak yenen bir yemektir yörede. Ozanlar çalıp söyler. Ancak böylesi varsıl bir sofrada et suyuna ekmek banarak yemek hoşlarına gitmemiştir. Ayrıca vergileri eleştirmek de yasaklanmıştır ozanlara.

Ozan bu, beyin yasağını dinler mi? Bir biçimde taşı gediğine kor. Burada da öyle olur. Ozan dokunur bağlamanın teline ve bu güzel türkü dökülür dilinden. Dalga geçer beyin yasağıyla olmayacak işleri anlatarak. Bu yergi, halkın çok hoşuna gider ve günümüze dek ulaşır.

Türkünün ilk bölümü yörede söylenmez ya zamanla unutulmuştur ya da hiç yoktur. Türkü, derlendikten sonra TRT tarafından eklenmiştir bu iki dize.

“Tiridine bandım.” diyerek yenen yemeğin niteliği anlatılır kavuştak bölümünde. Bu söz, üst üste yinelenerek neredeyse beyin gözüne sokulur yaptığı yanlışlık. Et suyu da halkın parasıyla yani toplanan haksız vergilerle ozanların önüne getirilmiştir. Bu nedenle “Bedava mı sandın, para verip aldım.” demekte ozan. Böyle diyerek de beye gönderme yapılmakta. Haksız vergiler üstü kapalı olarak yerilmekte.

Anadolu halkı için öküz çok önemlidir. Neredeyse tüm işini öküzle görür. Hele Kastamonu gibi dağlık bir bölgede öküzün değerine paha biçilmez. Yolu olmayan dağlık yörede öküzlerin arazide ilerlemesi çok zaman alır. Halk, zaman kazanmak için öküzler işe giderken yem torbalarını takarlar boyunlarına. Bir yandan yemini yerken bir yandan tarlaya doğru ilerler öküzler. Aç hayvan, iyi çalışamayacağı için önceden karnı doyurulur bu Türkmen diyarında. “Öküzün torbadan düşmesi” sözüyle vergiler yüzünden en önemli üretim aracının elinden alınmak üzere olduğu haykırılır beyin yüzüne karşı. Böylesi bir kıvrak düşünüş, ancak Anadolu insanına özgüdür.

“Öküzün torbadan düşmesi” vergicilerin yakında öküzü de alacağı öngörüsüdür. Yani artık öküz, torbadan yem yiyemeyecektir. İşe güce koşulamayacaktır. Böylece ne öküz ne de torbada yem kalacaktır. “Torbadan düşmek” sözüyle öküzün artık kendi malı olmayacağı yergisel bir dille anlatılmakta. Artık öküz, kendi mülkiyetinde olmadığından torbadan düşmüştür. Böylece torba, bomboştur.

Manda, yörenin önemli bir geçim kaynağıdır. Etinden, sütünden, derisinden, gübresinden, gücünden yararlanılır. Manda yoğurdunun tadına doyum olmaz. Manda, kılsız bir hayvandır. Bu nedenle güneş altında çok kalamaz. Derisi yanar, rahatsız olur. Bunun için mandalar suya girer. Göl, akarsu bulunca atar kendini suya manda. Söğüt ağacı, Anadolu’da daha çok su kıyılarında yetişir. Manda suya girdiğinde salkımsöğütlerin aşağıya sarkan dalları arasında serinler, keyif çatar gölgede. Doğaldır ki mandaların yanında yavruları da vardır. Yavrular, söğüt dallarının arsından göründüğünden mandanın yuvası gibi görünür uzaktan bakılınca.

“Kapmak” sözcüğü, yörede “ısırmak” anlamındadır. “Yavrusunu sinek kapmış gördün mü?” dizesiyle manda yavrularının sineklerce ısırıldığı anlatılmakta.

Vergiler, imam ve müezzinlerce halka bildirilirdi. Ayrıca beyin eleştiri yasağı da yine camilerde söylenirdi ozanlara. Köylerde, Osmanlının bir ayağıydı imam ve müezzinler. İmam ve müezzinler, bu haksız uygulamada beyin yanında yer aldıklarından halkın gönlünden uçmuşlardır. Yine ozan, kıyamaz onlara “”uçtu” diyerek onların uçmağa vardıklarını da belirtir. Yine de umudunu kesmez onlardan. Bir gün bu yanlışlarını anlayacakları düşünülür.

Anadolu halkı, kıvrak düşünür. Yapanın, yaptığını yanına koymaz. Bir biçimde yergisini dile getirir. Tabi anlayana… Bu türkü, güzel bir yergidir. Yererken bir yandan da güldürüp düşündürür.

Günümüzde Kastamonu beylerinin adını sanını anımsayan var mı? Ama onların karşısında dağ gibi duran ozanların yaktığı türkü, günümüze dek geldi ve herkesin dilinde. Bir halkın ozanları olduğu sürece o halk yenilmez, ölmez.

                                           Adil Hacıömeroğlu

                                           30 Ocak 2022

 

 

 

 

 

 


6 yorum:

  1. Halk ozanlarımızın yerini popçular, halk deyişlerinin yerini küresel sermaye tarafından empoze edilen kültürel kodların sloganları aldı. Ancak hepsi olmasa da, Türkçe Rap ve Rock müziği sanatçıları yine de fena bir iş çıkarmıyor, haklarını teslim etmek lazım

    YanıtlaSil
  2. İmamlar ve özdündar her dönem güçlünün yanında yer almışlar

    YanıtlaSil
  3. Çok ilginç, bugün de cami imam öne çıkartılıyor..!

    YanıtlaSil
  4. Anadolu'nun zenginlikleri ne muhteşem.Her dönemin benzer zorlu yaşam süreçleri ve öz kültürün günümüze kadar gelmeye değer eserleri varmış.Bugünümüzü anlatacak eser bile yapılamıyor ne acı.

    YanıtlaSil
  5. Türküyü biliyordum fakat anlamını bilmeden dinliyordum öğrenmiş oldum ,ağzına sağlık arkadaşım.👍👍

    YanıtlaSil
  6. Bakara 286 ayeti şöyle başlamaktadır.."Allah her şahsı,ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar...." Yani denilmek isteniyor ki halk ancak ödeyebileceği kadar vergiden mükellef kılınabilir.İmam ve müezzinin bu hususdaki görevleri Hak'kın ezanını bildirmek. Şeytanın,zalimin,zulüm içeren ezanını bildirmek değil.Yoksa Hak'ka uygun davranan,Hak'kın evliyası(dostu) olur.Şeytanın,zalimin iğvasına göre davrananda,Şeytanın,zalimin evliyası(dostu) olur.

    YanıtlaSil