BAŞBAKANIN SAYGUN’U ZİYARETİ



            Başbakan bazı kişilerin sürpriz kabul ettiği bir ziyaret yaptı emekli orgeneral Ergin Saygun’a. Ancak son siyasal olayları iyi izleyenler için bu ziyaret olağandı. Neden?
            AKP iktidarı, yargıyı dönüştürdükten sonra askerin üstüne gitti. TSK’yı sindirmek, etkisiz kılmak için akıl almaz suçlamalar ortaya atıldı. Uydurma suikast senaryosuyla kozmik odaya girildi. Anlaşılacağı üzere TSK’nın mahremi, namahremin eline geçti.
Subaylar nezdinde TSK’yı itibarsızlaştırma kampanyası hem iktidar sözcülerince hem de medyanın bülbüllerince durmaksızın yapıldı. Burada sonuç da alındı. Elleri kelepçeli genelkurmay başkanı, kuvvet ve ordu komutanları, kahramanlıkları destanlaşan subaylar medya sırtlanlarının önüne atıldı. Sırtlanlar, acımasızca saldırdılar önlerine atılan komutanlara. Bu saldırıları cesurca göğüsleyip dimdik ayakta duranlar oldu. Bazıları da bu saldırıda yara bere içinde kaldı.
AKP taraftarları elleri kelepçeli subayları gördükçe zafer sarhoşluğu içinde bayram yaptılar. TSK düşmanlığı, AKP tabanında PKK sempatisine dönüştürüldü. İktidar sözcüleri bir yandan orduya “zalimlik” karasını çalarken bir yandan da terör örgütünü masum göstermek için acıklı öyküler uydurup gözyaşları içinde anlattılar. Kahramanlar gözden düşürülürken zalimler baş tacı edilmeye başlandı. Kısacası AKP istediği noktaya geldi. Yeni anayasa için PKK ile ortaklıklarını saklama gereği bile duymamaktalar. Terörist başıyla görüşmek bile günlük olağan iş durumuna getirildi.
RTE’nin, 1 Şubat günü Teke Tek programında söylediği “Genelkurmay başkanını niye içeri atıyorsun arkadaş?” sözündeki ince alaya dikkat etmeli. “İçeri atmak” suçluluğu kesinleşmiş kişiler için kullanılan bir deyim. Halk arasında genellikle adi suçlu, arsız kişiler için kullanılır. RTE, “tutuklamak” demeyip “içeri atmak” deyimini yeğliyor nedense. Hani halk arasında denir ya; “Kulağından tuttuğun gibi içeri atacaksın.” ses tonundaki ifade bu.
Saygun Paşa neden yataklara düştü? Prof. Hilmioğlu niçin amansız hastalığın pençesinde her geçen gün erimekte? Kâşif Kozinoğlu neden cezaevinde öldü? Daha niceleri Silivri, Hasdal, Sincan’da neden Azrail ile savaşmaktalar? Bu sorulara verilecek yanıt bellidir. Bütün bunlar AKP’nin bağımlı kıldığı yargıyla Cumhuriyet kurumlarını çökertme savaşı sırasında olmuştur. Anlaşılacağı üzere yaptığınız hukuksuzluklarla insanların sağlıklarını bozacaksınız ondan sonra da “Geçmiş olsun!" demeye gidip gönül alacaksınız. Timsahın avını yerken akıttığı gözyaşlarına benziyor bu durum. Bir yandan hasta olan paşalara ziyarete gideceksiniz, bir yandan da yeni operasyonlarla dışarıda kalan emekli paşaları da tutuklatacaksınız... MİT müsteşarını korumaya almak için ivedi bir yasa çıkaracaksınız, subaylar ve haksızlığa uğrayan diğer tutuklular için kılınızı kıpırdatmayacaksınız… Ondan sonra da insani gerekçelerle kendinizi bu işlerden sıyıracaksınız öyle mi?
AKP’nin en iyi yaptığı iş, algı yönetimi. Bu “geçmiş olsunlar”, sahte gözyaşları, güya adaletsizliğe karşı çıkışların amacı yeni algılar oluşturmak toplumda. Kendine muktedir ve muzaffer, hasta yatağındaki zulme uğrayan paşaları da merhamete muhtaç gösterme amacında. Günlerdir olmayan tahliyenin RTE’nin ziyaretiyle çakışması ne büyük rastlantı değil mi?
Kişisel kurtuluş çabaları zalimi güçlendirir. Zulme toplu başkaldırı ise hukuksuzluğu bitirir.
                                                                                  Adil HACIÖMEROĞLU
                                                                                  14 Şubat 2013
Not: Yazılarımın tümünü http://adiladalet.blogspot.com dan okuyabilirsiniz.

           

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder