ERDOĞAN VE DİLMA ROUSSEFF


Türkiye’de Gezi Parkı direnişleri başladıktan birkaç gün sonra Brezilya’da halk sokaklara döküldü. Burada da gösterilerin başrolünde gençler var.
Brezilyalı gençler; daha iyi okullar, daha iyi eğitim, daha iyi ulaşım istiyor. Cumhurbaşkanı Dilma Rousseff gençler haklarını aradıkları için onlarla gurur duyduğunu söylemekte.
Rousseff, gösterilerden bir gün sonra şu açıklamayı yapıyor: “Hükümetim değişim isteyen sesleri duyuyor. Dünkü gösterilerin boyutu demokrasimizin ne kadar güçlü olduğunun kanıtıdır.” Gençlerin ayaklanmasını demokratik bir hak olarak gören bir devlet yöneticisine şapka çıkartılır. Sokakta hakkını arayan halka saygı duymak, onların ne istediğini anlamak ise demokrat nitelikli siyasetçilerin işi.
Gezi Parkı direnişi başladığından beri Tayyip Erdoğan, göstericilere söylenmedik kötü söz bırakmadı. Baştan beri hakaret dili egemen başbakanın söylemlerinde. Milyonlar ayakta. Başbakan onları marjinal illegal gruplar olarak görüyor. “Çapulcu, ayyaş, kökü dışarıda, terörist” nitelemeleri her tümcesinde var. Göstericileri, İslam karşıtı gibi göstermesi ise bir kışkırtma. Baştan itibaren kendi seçmenlerini direnişçilerle çatıştırmanın peşinde. “Halkı halka kırdırma” oyunu AKP zihniyetinin ülke sorumluluğunun olmadığının bir göstergesi.
Direnişçilere, polisin insanlık dışı müdahaleleriyle övünen bir başbakan var.
Sürekli direnişçilere iftira atan başbakan ve partisi, iç çatışmaları körükleyici bir rol oynamakta. Siyasal iktidar böyle bir yol izleyince yandaş ve iliştirilmiş medyada kraldan çok kralcı kesilmekte. İftira yarışında, iktidar partisinin önüne geçmiş durumda.
Demokrasi çarşıdan, pazardan alınıp giyilen bir elbise değil. Kişinin ruhunda, aklında boy atıp filizlenen bir şey. Bir yaşam biçimi, bir toplumsal anlayış. “Demokratım!” demekle demokrat olunmuyor. Kişinin demokrasi anlayışı zorluklar karşısında sınanır. Demokrasi ambalajına sarılmış despot siyasetçi, zor zamanlarda ambalaj çözülünce dımdızlak diktatör olarak ortaya çıkmakta.
Yukarıda iki devlet yöneticisinden örnekler verdik. Brezilya Cumhurbaşkanı, Rousseff’in Ulusal bütünlüğü sağlayıcı, sorumlu devlet adamlığına karşı, RTE’nin ulusal bütünlüğü zedeleyici, sorumsuz, despot, kışkırtıcı, sürekli suçlayıcı, sürekli hakaret eden tavrı ilgi çekici.
Brezilya’daki göstericilerin bazılarının ellerinde Türk bayrakları var. Dillerinde Gezi parkı direnişiyle simgeleşen sloganlar… Bunları kötüye yorup göstericilere “Kökünüz dışarıda!” diyen bir cumhurbaşkanları yok! Dünyada hak aramak için yapılan tüm direnişlere saygı ve sevgi var.
Demokrasi yalanlarıyla halkı kandıran siyasetçinin maskesi kolayca düşüyor bir toplumsal olayda. Yaşamının hiçbir alanında demokrasi olmayan birinin demokrat olarak kendisini satması ise gülünçtür. Demokrasi; Hikmetyarın dizinin dibinde, Suudi Kralı’nın otel odasında, Katar Emiri’nin kukla devletçiğinde, Hamas’ı savunmak için hamasi söylemler ederek öğrenilmiyor.  Demokrasi, bir yaşam biçimi… Önce ruh ve akıl özgürleşmeli, demokrat olmak için. Sonrasında ise erdemli olmak, yalan ve iftiradan arınmış olmak gerek.
                                                           Adil HACIÖMEROĞLU
                                                           22 Haziran 2013


1 yorum: